Endonezya gerek ekonomik gerekse tarih birikimi olarak bir Dünya Müzesi ve açık pazarıdır. Endonez halkı son derece espritüel ve hassas kişiliğiyle edilgen ve duygusaldır. Sulugözdürler. Bize benzerler. Ulusal karakterleri içinde düşündüğümüz “amok” ve “latah” ifadeleriyle izah edilen “çılgınca kendinden geçme” ve “küfürlü argo konuşma” huyları gerçekten çok şey ifade eder. Özel ve TVRI dedikleri resmi televizyon kanallarında çizgi ve dizi filimlere baktığımızda Japon ve Kore filimlerinin ağır bastığını 2 yıl üç aylık Endonezya tecrübemizde gördük. Kore kültürü öylesine yayılmış ki 3.500 km. kadar kuzeydeki Güney Kore şirketler, çizgi ve dizi filimleri yanısıra şarkıcı ve popçularıyla adeta öğrencilerin cep telefonlarına kadar girmiş durumdaydı. (2011 Kasım- 2014 Şubat süreci gözlemi)
Elimizde güçlü bir avantaj vardır. Müslümanız. Dünyanın en büyük İslam pazarı da muhatabımızdır. Açe ile tarihi ilişkilerimiz dolayısıyla da iyi bir tarihi imajımız olduğu söylenebilir. Ancak ülkeye gelen tüm yabancılara, Araplar hariç istisnasız beyaz tenli herkese “mister” diyorlar. Sadece Araplara “Orang Arap” yani “Arap İnsanı” diyorlar. Bizim amacımız iyi bir ulusal karakter analizi yaparak ülkeye girmeyi ve orada kalıcı olmayı becerebilmek olmalıdır. Avrupalılardan farklı olduğumuzu benimsetmemiz ve iyi bir izlenim vermemiz gerekmektedir. Bu konularda zaman zaman tahlillerimizi yayınlamaktayız. Yaklaşık 6 yıldır Endonezler üzerinde yazan bir kalem olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çok avantajlı bir konumdayız. Endonezya pazarı bize açıktır. Sadece ülkeyi iyi analiz edip diğer milletlerden farklı olduğumuzu göstermemiz yetecektir. Bu konuda şunu somut olarak söylüyorum. Kalmış olduğum Bogor, Parung ilçesi yakınlarındaki Waru Jaya köyü çıkışındaki Kore tekstil fabrikasında yaklaşık 250 dolara işçiler çalışıyordu. Ama fabrikada yemek servisi yoktu. Fabrika önündeki mezbele gibi lokanta işi gören çardaklarda gayri sıhhi koşullarda işçiler yemek yiyordu. Bir defaya mahsus yapılacak sabit yatırımla sosyal haklara özen gösteren girişimler bizi çok avantajlı duruma getirebilir. Konu sadece ekonomik değil insani bir sorundur aynı zaman da. “Türk” imajı çok önemlidir. Şirketlerin karları için de bir garanti markası olacaktır.
Endonezlerle coğrafi kaderimiz farklı olmasına rağmen kültürel ve dinsel kaderimiz ortaktır. Kültürel ve tarihi mirasımızın ortak olması dünyanın en büyük “İslam musiki pazarı” Endonezya’ya girişimizde bize avantaj vermektedir. Bizim ilk hedefimiz sıradan Endonez insanındaki “mister” psikolojisini yıkıp “Türk” ve “adalet” imajına yönelik sabırla ve fedakarane hareket etmemizdir. Ayrıca Endonezlerden “ilaç üretimi” ve “hanımlara bakış” konularındaki eksikliklerimizi de öğrenebiliriz. Her iki konuda da bizden ileridedirler.
Gelelim Endonezya filim piyasasına girebileceğimiz konulara:
ENDONEZYA PİYASASINDA FİLİMLERİMİZİN ŞANSI VARDIR
1. Kendi milli kahramanlarını çizgi filim yapabiliriz.
2. Türk-İslam kahramanlarını çizgi filim yapabiliriz.
3. Kemal Sunal filimlerini satabiliriz.
4. Dizi filimlerimizi satabiliriz.
Kültürümüz ortaktır. Kahramanlarımız da ortak değerler üretebilir. Keloğlan, Karacaoğlan, Karaoğlan, Tarkan imajları de dizi filimleri Endonezya piyasasına girmemiz için biçilmiş kaftandır.
Endonezya müzelerinde Türkiye’de pek görmediğimiz uygulamaya da şahit olduk. Endonezya ulusal kahramanlarının çizgi roman türü yaşam öyküleri vardır. Endonezler espri üzerinden ciddi düşünmeye meyilli bir uluslar topluluğudur.
Din adamlarının bile filim yapımcısı, artist, sanatçı, müzisyen olduğu bir toplumdan hem de İslam toplumundan söz ediyoruz. Dünya’nın en büyük İslam pazarıdır burası.
Yeterki doğru hareket edelim. İnsaflı olalım. Ülkemizin çıkarını öne alalım. Kendi çıkarımız ve karşımızdaki insanların çıkarlarının da kavuştuğu noktaya ulaşabiliriz.
Eğitim kurumu yapıyoruz deyip asgari ücretin aylık 95-225 dolar arasında bölgeden bölgeye değiştiği ülkede yıllık 4500 dolara okul adında para toplama gişeleri açan din tacirleri gibi olmayalım. Onlar gibi “mister” olur kalırız. Kendi tarikat ve cemaatımıza hafız yetiştireceğiz deyip yola çıkanlar gibi olmayalım. Onlar da mücadelede daha baştan yanlış bir yöntemle yanlış bir güzergaha girmiştir.
Zor değildir. Sadece felsefe baştan doğru istikameti çizmelidir.Satırların sahibi 60 yaşına dayandığı şu günlerde 16 yaşındaki gibi heyecanlıdır, şu satırları yazarken. Çünkü bu millette bu ruh vardır. Endonezya pazarına filimlerimizle, kültürümüzle girebiliriz. Amerikalılar öyle diyor; satacak hiçbir şey bulamazsak kültürümüzü satarız size. Biz ise kültürümüzü satmaktan daha fazlasını yapmak zorundayız. Çünkü kültürümüz ortaktır Endonezya ile aynı kültürü paylaşalım diyoruz.