Sözcüğü biz uydurduk. Türkiye de Endonezya’da din tabiiki İslâm merkezli konuşmalar yapan, vaazlar veren bu işi yapa yapa da işi din güzergâhından çıkarıp gösteri ve sılogan haline dönüştürenlerin etkinliklerini kastediyoruz. Din temalı olunca doğal olarak “İslâm” merkezli konular işleniyor. “Vaaz sitendap” diyoruz ama biraz ayrıntıya girmek gerekiyor. Aynı şekilde hiristiyanların da programları mevcuttur. Ama halkın ezici çoğunluğu müslüman olunca “ticari izlence” değeri pek olmuyor reklâm toplayamıyor. Televizyon kanallarının gözdesidir İslâmi dini programlar. Endonezya’da dini programlar çok boldur. Her sabah 5-7 arası programların çoğu dini temalıdır. “Majelis Taklim” denen “hanım” ağırlık cami cemaatleri “üniforma gibi özel giysileriyle” programlara katılır. “Ulama” sınıfı vazu nasihat eder.
Endonezya’da özellikle üstad denen hocaefendiler bu yolla vaaz vermektedirler.
Endonezya basınına göre 1965 lerden sonra ülkede çok yayılan bu yöntemle vaazın ardında yatan gerçek ise soğuk savaş döneminde ülkenin komünist bloka kayması tehlikesine karşı Suharto rejiminde destek görmüş olmalarıdır. O kadar meşhur ve benimsenmişlerdir ki televizyonların paparazzi denen programlarının bile baş tacıdırlar. Üstadın özel yaşamı da ilgi kaynağıdır.
Ancak 2009-2013 arası Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Prof. Dr.Mohammad Mahfud Makassar’da 10.Eylül.2012 de bir beyanat verip “ulama belgelendirme” düzenindeki sakatlığa değinince ülkede hararetli tartışmalar oldu.
Bakınız Endonezce:
http//news.detik.com/read/2012/09/10/191816/2014091/10/mahfud-md-sertifikasi-ulama-melanggar-ham?9922022 Tarih: 11.Eylül.2012.
Beyanat şöyleydi:
Endonezya Anayasa Mahkemesi Başkanı ulama belgeleri (sertifikasi ulama) hakkında 10.Eylül.2012 günü Makassar’da yaptığı açıklama ile hararetli tartışmalara neden oldu. Açıklama özetinde ‘din bilgini belgelendirme düzeni yasaları ve insan haklarını ihlal ediyor’ diye Endonezya’nın önde gelen devlet adamı açıkça ifade ediyordu.
Onbinlerce müslümana akademik kurumlarla işbirliği yaparak ücret karşılığında ulama belgesi veren MUI uygulamalarına yönelik açıklamada Mahfud Mohammad D. şöyle konuştu:
Ulama belgelendirme düzeni anayasayı çiğniyor, yasaları ihlal ediyor, dedi. Anayasa Mahkemesi Başkanı tarafından Makassar Wacana’da (Bir üniversite) din bilgini belgeleri insan haklarını ihlal ediyor şeklinde değerlendirmesi, Terör Sorununu Çözümleme Ulusal Kurumu’nda (BNPT) yankı buldu. Mahfud bey, Makassar Hasanuddin Üniversitesi, 56. yıl kuruluşu nedeniyle yaptığı 10.Eylül.2012 Pazartesi günü yaptığı bilimsel konuşmadan sonra yaptığı açıklamada ilan etti. Üstad belgeleri tehlikelidir, her kim üstad olursa olsun sadece bir ayet bilmekle İslam davası sahibi olması gerektiği hususunda ben hiç mi hiç mutabık değilim. Bu aksine ülkeye (halka) baskı yapıp dizginlemektir, halkı korumak değildir. Bu insan haklarını ihlal etmektedir ve Yeni Siyasi Düzen’de (Suharto rejimini kastediyor, 1965-1998 arası) ortaya çıkmış bir siyasi maniveladır, diye izah etti. Mahfud söylemine Terör Sorununu Çözümleme Ulusal Kurumu’nun (BNPT) verdiği ulama belgelendirmesi terörist ile din bilgini ya da üstadları ayrımlayacaktır diye ilave etti. Aslında, Endonezya çok milliyetçi bir din adamı bulunmaktadır diyen Mahfud bey sözlerine şunları da ilave etti: Kaldı ki, söz konusu üstad belgelendirmeleri polis tarafından yapılmaktadır. Daha önce, Terör Sorununu Çözümleme Ulusal Kurumu (BNPT) Karşı Köktencilik İdaresi Genel Başkanı, İrfan İdris üstad sertifikaları (din adamları belgesi) radikal öğretileri önleme (karşı tedbir alma, karşı önlem alma) yöntemlerinden birisi idi diye değerlendirdi. Din bilginleri belgelendirmesi ile ülkede söz konusu radikal hareketlerde din bilginlerinin rolü ile çapının ne olduğunu ne dereceye kadar büyüyüp kök saldığı hususunda ön bilgi ele etmek ve öngörüde bulunmak mümkün. İrfan bey Sindo Radio (Jakarta’da kısa kanal bir radyo yayın merkezi) adlı radyo yayınında ‘‘Terörün yaşı yok’ konusunu temel alan bir tartışmada 8 Eylül’de yaptığı fikir tartışması sırasında söyledi. Terör Sorununu Çözümleme Ulusal Kurumu (BNPT) iki ülke Suudi Arabistan ve Singapur’da doğrudan gözlem yaptı. Sonuç olarak, her iki ülke de etkili olarak söz konusu radikal öğretilerin önüne geçmek istediği şeklinde değerlendirildi.
Kısacası ülkesindeki çapraşık düzenden rahatsız bir vicdanlı aydın olarak duruma değindi. Esasında bu üstadların mazisine baktığımızda bu şekilde yetiştirilme yöntemi Japon işgaline kadar da geri gider. Japonlar 1942-1945 arası işgal sürecinde din adamı belgesi vermek için bir aylık kısa “kiai kursu” denen kurslar açmışlar ve kendilerine hizmet edecek din adamı yetiştirmişlerdi. Şimdlerde ise bu din adamı yetştirme kursu aynen sürdürmekte olup yetkili kurum olarak “Majelis Ulama Indonesia” denen Endonezya İslâm Bilginleri Kurumu olup bu yöntem ile hem üstad, kiai denen “ulama” yetiştirmekte hem de hatırı sayılır bir gelir elde etmektedir. 2013 yıından hatırlıyorum bir gazetede ülkede 150 bin tane “ulama” ihtiyacından söz ediliyordu. Kurslar ise dini yüksek eğitim kurumları ile işbirliği yapan mezkur kurum tarafından icra edilmekte ve maliyeti ise yaklaşık 100 dolar ile 200-500 dolara kadar çıkan kurum hizmet programına göre değişen bir gideri buluyordu. “İki ayet bilen üstad oluyor” eleştirisini yapan eski Anayasa Mahkemesi Başkanı bu işten rahatsızdı.
Üstelin bu üstad denen hocaefendiler sadece “hoca” değil ekonomik olarak da “şarkıcı” “kitapçı” “sadaka dilenerek işadamlığı” “ilâç ile iyileştirme” gibi aklınıza gelecek her türlü ikincil işlevi mutlaka “lazımı gayri müfarik” gibi üstlenmiş kişilerdi. Hal böyle olunca da bazı etkinlikleri kamu oyu vicdanını zorluyordu. Kimisi bizde de yıllarca sümük akıtarak milletten milyarlarca dolar topladıktan sonra yine o millete ihanet eden bir hain gibi paraları iç edip kişisel şirket kuruyor kimisi sadece hanım merkezli vaazlar veriyordu. Tabi bunlar İslami değerler dizisi istismar edilerek yapılyordu. İslam futbol topu gibi aralarında paylaştıkları bir oyuna dönüşüyordu. (Üstad Yusuf Mansur gibi)
Kimisi de bizde cinci denen hocaefendilere benzer bir yöntemle ilâçla karışık bir ibadet ritüeli içinde hem zikir hem tedavi hem de ticaret bir arada yürütüyor para kazanıyordu. (Üstad Gundur gibi.) Guntur bey bir iş üretiyor para kazanıyordu. Yusuf Mansur ise tam bir sülük.
Hepsi de din zihniyetini ve İslamiyetin nereye gittiğini gösteriyor.
ALLAHA ŞÜKÜRLER OLSUN BİZDE BİR DİYANET İŞLERİ BAŞKANIĞI VAR. BİR LAİK DÜZEN. İKİSİ BİR ARADA OLMASAYDI MANZARA FARKLI OLMAYACAKTI. NE OLURSA OLSUN PARASIZ HİÇBİR ŞEY OLAMAYACAĞINDAN İNSANLAR BİR ŞEKİLDE MAAŞ TEMİN ETMEYE ÇALIŞACAKTIR.
ENDONEZYA’DAKİ DRAMIN DA ÖZÜNDE BU VARDIR. MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA DİNSİZ DİYE İŞTAHLA SALDIRANLARA DUYURUYORUM. DİNSİZ DEDİĞİNİZ MUSTAFA KEMAL PAŞA DİNLİ HAİNLERDEN DAHA DA İMANLIYDI.
ŞU PENSİLVANYALI VATANSIZ CASUSDAN ÖZELLİKLE. İLAHİYATÇI ALİ OSMAN MUŞ OLARAK İMZA ATIYORUM BU MEMORANDUMUN ALTINA.