Yerel İslâm’dan kastımız bağdaştırmacı İslâm zihniyetidir.
İslâm’ın gittiği topraklarda karşılaştığı inançlarla harmanlanarak kazandığı ve yeni
kimliğe büründüğü şekildir.
1945 lerden sonra İkinci Dünya Savaşının akabinden itibaren Amerikalılar dünyayı tanımak ve daha iyi politika üretmek için “insanbilim” sahasına yöneldiler.
Bu amaçla Ruth Benedict, Krizantem ve Kılıç ile Japonya’yı Cliffort Geertz Cava Dini ile Endonezya’yı çalıştı. İş Bankası yayınları arasında çıkan Ruth Benedict, Krizantem ve Kılıç adlı eserini 1990-1991 arasında bir yıl boyunca Hokkaido adasında hemen her gün okudum diyebilirim. Japon insanını hem o kitaptan okumuş hem de adada yaşayarak tecrübe etmiştim.
İslâm toprakları üzerinde yüzlerce ilimadamı bu yolla yetişti ve Amerika’ya hizmet etti.
Geriye dönüp geçen 80 yıla baktığımızda “saha” da yapılan zahmetli ve sıkıntılı çalışmaların boşa gitmediğini başta kendi ülkeleri olmak üzere insanlık hafızasına da katkılar sağladığını görüyoruz. Geertz diyorki “Hazreti Muhammedi anlamak için önce ulamayı anlamak gerekir. “Biz de ilâve ederek diyoruzki İslâm coğrafyasını anlamak için senkretik ve yerel İslâmı anlamak ve incelemek gerekir.
Ülkemizde kitabi anlamda gerçekten değerli çalışmalar yapılıyor. “E makalat” sosyal medya ortamında çok değerli makaleler yayınlamaktadır.
Eksiğimiz şudur; yerel İslâm dediğimiz bağdaştırmacı İslâmı tanımak için Geertz gibi ömrünün 60 senesini Fas ve Endonezya’ya adayan yürekli alimlere ihtiyaç vardır.
Geertz 1926-2006 arasına sıkıştırdığı 80 yıllık ömründe eşiyle birlikte içme suyu, kanalizasyon ve can güvenliği gibi sorunlarla boğuşurken sıtma, dizanteri ve benzeri hastalıklardan mustarip bir halde yazdığı eserleri Cava ve Sumatra adaları köylerinde çalışarak üretti. Yani yerel İslâm’ın veya senkretik İslam zihniyetinin solunduğu topraklarda doğrudan yaşaayarak eziyeti çekerek.
Şimdi kitapları ekol gibi okunuyor.
Türkiye’nin eksiği budur.
Alanda çalışacak ve bizzat hayat mektebinden talim ederek telif edeceği düşünceleri bağımsızca üretecek bağımsız beyinlere ihtiyaç vardır. Telif düşünce; bizi dünyada söz sahibi yapar. 6 aydır Geertz okuyorum satır satır ve kitabına şerh yazar gibi yazılar yazıyorum. Bir taraftan da üzülüyorum. Bir Türk olarak hayıflanıyorum. Geertz’e dayanarak fikir üretiyorum. Onun yerinde bir Türk olmalıydı.
Yerel İslâm’ı tanımak Geertz’den çok bizim sorunumuz olmalıdır.
Eğer yerel İslâmı tanırsak evrensel İslâm’ı daha iyi anlarız. Daha mantıklı ve tutarlı fikirler üretiriz.
Şunu idrak etmeliyiz. Ülkemiz için mi çalışacağız? Kişisel ikbal için mi?
Yoksa herkesin Paris, Berlin, Stokholm, Londra, Tokyo vesaire merkezli bir yaşamda ürettiği ile Cava Adası Pare, Sumatra Adası Padang merkezli bir yaşamda ürettiği arasındaki zahmet-bereket farkını idrak edemediği bir zihniyet iflas etmek zorundadır.
Yoksa aksi halde tarikatlarla nereye kadar gidilirse oraya kadar gider, duvara toslayıp kalırız.
İnsanımızda yürek vardır. İnatçıdır. Sabırlıdır. İhtiyacımız olan şey; hevesli yürekler ve adil bir teşklâtlanmadır, veesselam.