Papalık makamı görüşlerini yaymak için 2 Ekim 1928’de OPUS DEI (Tanrının İşleri) diye bilinen bir örgüt kurar. Bu örgüt insanlar üstünde etkili olacak iki kelime seçer: Birincisi “Diyalog”, İkincisi, “Hoşgörü”dür.
İslam inancı yıkılmadıkça, Dünyanın Hıristiyanlaştırılmasının mümkün olmadığı bilindiği için, İslam inancı “Diyalog” yoluyla ılıtılarak bozulup yıkılmak istenmektedir.”Diyalog ve Hoşgörü”, muharebe alanının öncü birliği kelimeler olarak meydanlara salınır. Bu bir Vatikan tuzağı ve Hıristiyanlığın peçeli yüzüdür!.. Başına da “Hoşgörü” şapkası giydirilmiştir!..
Dinlerarası Diyaloğun mimarlarından M. Watt. “Dinlerarası Diyaloğu”,”dinleri birleştirme” projesi olarak şöyle anlatır: “Uzun vadede bütün dünya için tek bir dinin olması ve bu dinin de Hıristiyanlığın çatısı altında toplanması hedeflenmektedir.”
1962-1965 yıllarında yapılan 2. Vatikan Konsili’nden sonra papalığın düğmeye bastığı “Diyalog” uygulanmaya başlayarak beyinlerde yerleştirilir. “Dinlerarası Diyalog” ısrarla kullanılır ve “Hıristiyanlığın tek gerçek kurtuluş dini olduğu, insanlığın kurtuluşunun Hıristiyan olmaktan geçtiği anlatılır.” Bütün konuşmalar, baskılar, reklamlar Vatikan kaynaklıdır…
Tarih boyunca farklı dinlere mensup olanlar arasındaki diyalog( beşeri münasebetler) “DİNLERARASI DİYALOG” diye sunuluyor. Din mensupları arasındaki diyalog, dinlerarası diyalog değildir; Din mensupları bir araya gelip savaş, açlık, siyaset, ticaret (vbg.) her hususta diyaloğa girerler ve tarih boyunca da girmişlerdir.
“Dinlerarası Diyalog” olmaz; olamaz! Çünkü din hususunda hüküm koyan C. Hak bizzat kendisidir! Bu insanların tasarrufuna bırakılmış bir konu değildir ki, insanlar dinlerin arasında diyalog kursun… Bir ortak yol bulsun!
Hıristiyan âlemi 18. Asırdan itibaren İslam âleminde uyguladıkları misyonerlik faaliyetleri ile belli mesafeler kaydetmişlerdir. Bu anlamda en çok yolu da İslam âlimi denilen ajanları vasıtasıyla almışlardır. İngiliz Enteljans(istihbarat) servisi elemanlarından Hempher hatıratında (1730) İslam ülkelerinde beş bin tane İslam âlimi elemanlarının olduğunu, bunlar vasıtasıyla başarılı işler yaptıklarını anlatır.
Bu anlamda Karadeniz bölgesinde de aynı yıllarda Trabzon Metropolitinin seçip yetiştirdiği başı sarıklı, koynu haçlı din adamlarının neler yaptıklarını Yunanlı yazar Yorgo Andreadis “Gizli Din Taşıyanlar” adlı eserinde anlatır. Hz. Peygamber : “Bir Müslüman bir delikten iki defa sokulmaz “ buyururlar.
M.Watt, “Modern Dünyada İslam Vahyi” adlı çalışmasında diyaloğun ilk şartı: “ Benim dinim son dindir, hak dindir, diğerleri yanlıştır inancından vazgeçmektir. Çünkü buradaki ”SON” kelimesi diğer dinlerden üstün olma veya diğer dinleri geçersiz kılma anlamına gelir.” der. Bir ara Avrupa birliği uyum yasaları dayatmalarıyla hutbelerden kaldırtmaya çalıştıkları “ Allah indinde hak din ancak islamdır” (A.İmran-19) bu çalışmaların bir ürünüdür… Müslüman uyan! Uyan artık gafletten!..
K. kerim İslamiyet’in “son din” olduğunu, diğer dinlerin tahrif edildikleri için geçersiz ve kabul edilemez olduklarını bildirir. Her Müslüman buna böyle inanır ve iman eder. Bu imanın şartlarındandır. Bu hususta şüphe ettiği takdirde dinden çıkıp küfre girmiş olur. Çünkü K. Kerimde İslamiyet’in son din olduğu ayet-i kerimelerle sabittir. Ayet-i kerimelerde mealen şöyle buyrulur:
“Bugün, dininizi kemale erdirdim, ikmal ettim. Size olan nimetlerimi tamamladım ve sizin için din olarak İslamı seçtim. (Maide 3)
“Kim islamdan başka din ararsa, bilsin ki, bulduğu din asla kabul edilmeyecektir.”(A.İmran-85)
Vatikan’ın yayınladığı Kateşizm kitabında: “ Diyaloğun tek amacı İncili tanıtmaktır. Muhatapların İsa’yı (hâşâ) tanrı olarak kabul etmek zorundadırlar ki birinci Âdem’i de (Hz. Âdem) yaratan odur.” Burada da görüldüğü gibi bir diyalog falan yok. Herifçioğulları düpedüz “MONOLOG” yapıp teslimiyet istiyorlar… Biz de gönüllü “HİZMET” yarışları yaparak diyalogcu kadrolarımızı yetiştiriyoruz! Yetkililer mi? Onlarda ne istediniz de vermedik diye feveran ediyorlar!..
K.kerim’de H.Peygamber vasıtasıyla insanlığa şöyle seslenilir:
“Yemin olsun ki (habibim!) Sen Ehl-i Kitaba her türlü ayeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirinin kıblesine dönmezler. Sana gelen bu ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman Sen hakkı çiğneyenlerden olursun.”( BAKARA,2-142-145)
“Dinlerine uymadıkça Yahudiler de Hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah’ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah’tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır” (Bakara -120)
Hz.Peygamber de Ehl-i Kitap hakkında şunları söyler:
“Ehl-i Kitaba bir şey sormayınız. Çünkü onlar Hak’tan sapmış oldukları için sizi hidayete eriştiremezler. Eğer siz böyle yaparsanız, ya batıl sözü doğrular ya da doğru bir sözü yalanlamış olursunuz. Allah’a yemin olsun ki eğer Musa bile hayatta olsaydı O’nun bile bana tabi olmaktan başka yapacağı bir şey yoktu.” Ahmet b. Hambel, Müsned,3. Cilt. S 338 İbn-i Kesir, Tefsirü’l Kur’an-il Azim,1. 386
“Ümmetimden veya Yahudilerden veya Hıristiyanlardan her kim Benim peygamber olduğumu işitir de bana iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir.” (Ahmet b. Hanbel, Müsned,2.c.396.
Uzaktan kumandalı paralelciler, inanç sistemimizi daha dindar nesiller yetiştirme maskesi takarak yapmakta, sapık inançları Müslümanların önüne doğru bir inanç gibi koymaktalar. Hatta gazetelerinde “Ehl-i Kitapla Amentüde İttifakımız Var” diye yazabilmekteler!