Osmanlı Devlet yapısının temel taşları sarayda dönme devşirme kınalı parmaklar, idarede paşalar, Sadrazamlar (214 Sadrazamın 135 tanesi dönme, devşirme), yeniçeri ağaları, Enderun Mektepleri, azınlıkların okulları ve yabancı okullarını da kendi programlarıyla yan yana koyunca tablo tamamlanmış oluyor!
Bürokrasi, bu yapı içinde şekillenince Türk’ün çocuğunun okuyup yazması, bürokraside önemli mevkilere gelmesi, gelse de bulunduğu mevki-i koruması imkânsız olmuş, milli olanlar tasfiye edilip dönme, devşirme paşaların keyfi uğruna canlı canlı toprağa gömülen, kılıçtan geçirilen Alevi Türkmen Beyleri, Boyları ve diğerleri…
Yetmez! Kanuni gibi bir cihan padişahına kendi öz oğlunun idam fermanını imzalatıp dilsizlere kementle boğduran, kesik başı padişaha bir tepsi içinde sunan anlayış bu anlayıştır.
Bu anlayış, 9-10 yaşlarında iken köyleri, kasabaları, şehirleri basılmış, anaları, babaları, dedeleri, kardeşleri öldürülüp esir olarak İstanbul’a getirilerek Müslüman yapılmış veya Müslüman oldu görünmüş insanların serüvenidir!
Bazı aklı evveller Amerika’nın Osmanlı gibi yabancılara kapıları açıp, makamlara getirerek Osmanlıyı taklit ettiklerini söylerler. Bunu söylemek bilgi fukaralığı değilse gaflettir.
ABD, Osmanlı gibi topladığı insanları ülkesine getirmiyor. Haklarında istihbarat birimlerince bilgi toplayıp uzun süre kontrol altında tutarak takip ettiriyor ve yetişmiş, kendini ispat etmiş insanlardan beyin göçü yaparak faydalanıyor.
İstanbul’un fethinden sonra, “merkez-kenar, ilişkisi “ bozulmaya başlar. Bizans entrikaları devreye girer. Kanuni döneminde, zirveye ulaşılsa da yönetimde Türk milletinin tasfiyesi söz konusudur.
Osmanlı, Oğuz’un “Türkmen Kayı” boyu olarak değil de, Türk ve Türklük dünyasından farklı bir yere konulmaya çalışılır. Türklük yönü yok sayılarak, Osmanlıcılık akımıyla Türk ve Türkmenlik tarafı rafa kaldırılmıştır.
Türk toplumu cahil bırakılmış, Ermeni’ye ”milleti sadıka”, Arap’a ”milleti necip” diye iltifatlar yağdırılırken Türk’e de “Akılsız Türk” diyerek hakaret edilmiştir!
Osmanlı Türk İmparatorluğunun “Ulusal Türklük Bilinci” korunduğu müddetçe tarihten silme imkânları yoktur. Onun için milleti öz kimliği ”TÜRK ve TÜRKLÜK” kelimelerinden, öz dillerinden ve kültürlerinden soyarak tarihin mezarlığına gömme planlanmıştır.
Türklüğün bitirildiğine inanılan bir dönemde “GÖKTÜRK TÜRK DEVLETİ’NDEN” sonra “TÜRKİYE CUMHURİYETİ” Türk Devletinin kurulup, ”Türk Dil Kurumu”, “Türk Tarih Kurumu” gibi kurumlarla Türklüğün diriliş sinyallerinin verilişi gen haritaları üstünde sarsıntılar yapmıştır.
Osmanlı döneminde Türk ve Türklüğün canına okuyanların Mustafa Kemal'le Türklüğün yeniden ele alınıp oksijen çadırından çıkarılışı Türk ve Türklüğün düşmanlarını üzüp şok etmiştir.
Mustafa Kemal, Batılı emperyalistlerin Türklere yönelik olarak ”ikinci sınıf, sarı ırka mensup, barbar, uygarlıksız” ırkçı iddialarına karşı Tarih, Dil ve Antropoloji tezlerini dünyaca ünlü tarihçi, dilci, Arkeolog ve Antropologlara inceleterek batılıların anladığı dilden kendilerine cevap vermiştir.
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına “din” ve “ırk” farkı gözetmeksizin Türk milleti denir.” Anayasayla belirlenirken bu tarifi görmek istenmez!
Yine “Kişi kavmini sevmekle kınanamaz” mesajı görülmez “TÜRK’ÜM” demek ırkçılık sayılır, milliyetçilik ayaklar altına alınır,”MİLLİYETÇİLİĞN ŞEFLERİ ARKAYA TAKILIR” yola devam edilir…
Bir milletin ana dilini değiştirmeye kalkmak zulümdür denilebilir. Ancak bir devletin fertlerinin müşterek bir dil etrafında birbirini tanıması, tanışması, kaynaşması, müşterek değerlerini paylaşması, vatandaşlık ilişkisi noktasından devlet olmanın, hele büyük devlet olmanın olmazsa olmazıdır.
Bizim 400-500 yıl hâkimiyetimiz altında bulunan topraklardaki vatandaşlarımıza, dindaşlarımıza dilimizi öğretmedik, o topraklardan ayrılma zorunda kalınca da pılı pırtıyı toplayıp ayrıldık, ”ECDET” kalesi gibi iki taş yığını bırakarak ayrıldık, onu da koruyamadık yıktılar.
Başkaları giderken kültürlerinin anahtarı dillerini bırakıp gittiler. Turist olarak dünkü Osmanlı topraklarına gidin, sizi hangi milletin diliyle karşılayacaklardır bakın! Bugün Türkiye’de Ana Okulundan, Anadolu İmam Hatip liselerine kadar İngilizce eğitim ve öğretimi silahsız işgalden başka nedir?
İngiliz, sömürgesi ülkelerde bile sömürü için dilini öne çıkarıp, bunu birinci derecede ele alırken Osmanlı tebaam dediği vatandaşına öğretmemeyi hoşgörü olarak yutturmaya çalışıyorlar. Osmanlı yukarıda anlattığımız yapı tarafından “Ulusal Türklük Bilincinden” uzaklaştırılarak tarihin çöplüğüne atılmak istenmiştir.
Osmanlının hakim gücü tebaaya Türkçe öğretme yerine, saraya hakim dönme ve devşirmeler Arapça, Farsça,Türkçe harmanlaması bir dil ve ona bir de