1941-1945 arasında Endonezya’yı işgal eden Japonlar halkın hemen yanıbaşında fosseptik çukuru bulunan kuyulardan su içip yemek yaptıklarını görünce propaganda filimleri çektiler. Çektikleri filimlerde kuyulardan içilen suyun tifo, dizanteri ve koleraya sebep olduğunu ve suyu kaynatmadan içmemeleri gerektiğini halka telkin ettiler.
(Japonca ve Endonezce izleyiniz; son 2 dakikasında kuyu suyu sorunu var:
1952-1980 arasında Endonezya’da aralıklarla bulunan ve 80 yıllık ömrünün en azından 60 yılını Fas ve Endonezya incelemelerine harcayan Amerikalı Cliffort Geertz; eşiyle birlikte Bali, Doğu Cava Pare ve Sumatra Padang’ta doktora çalışması yaparken tifo, dizanteri ve kolera ile boğuştuğunu yazar.
2011-2014 arasında satırların sahibi ile 6 aylık-2,5 yaş dönemini alanda geçiren oğlu 2 yıl üç 4 ay Jakarta, Bogor ve Parung yerleşim birimlerinde ikamet etti. Bir ev Batı Cava, Bogor, Parung Waru Jaya köyünde inşa etti. Evin önüne 20 metre derinliğinde bir kuyu yaptırdı. Kuyu suyunu arıtma düzeneğinden geçirdikten sonra evin üzerine 500 kiloluk bir su tankı koydurttu. Kuyu suyu banyo ve temizlik dışında bir işlem için kullanılmadı.
İçme suyu ise 7 kilomete uzaktaki Parung kasabası marketlerinden getirtildi. Yaklaşık 19 kilo damacana su yaklaşık 1,25 dolar civarında idi. Bir de içmeklik su tüm Endonezya’da meşhur ve yaygın olan “Aqua” adlı şirketten 250-500 gramlık pet şişelerden temin edildi.
Ancak sahte su olduğunu bilmiyorlardı. “Air minum palsu” Çocuk ve satırların sahibi hastalandı.
Endonezya’da 2013 yılı ortalamalarına göre Papua adasında yüzde 35 üzerine çıkan çocuk ölümleri Cakarta ve çevresinde yüzde 25 civarında idi. İki nedeni vardı: Sinek ısırması ve kuyu suyu.
Maalesefe ulama denen din bilginleri sınıfı da “kuyu suyunun lezzetli olduğunu” televizyonlarda vazu nasihat programlarında iştahla anlattığına satırların sahibi şahit olmuştur.
Su kaynatılıp içilecek; kolera, tifo, dizanteriye neden oluyor, diye propaganda filmini 1945 lerde çeken Japon döneminden bugünlere kadar 90 seneye yakın zaman geçti. Ne değişti?
Endonezya köylüsü şöyle düşünüyor: “Kuyu suyu ile pet suyu farklı değil. Şirketler dağdan su getirmiyor. Suyu yerlatında çekip biraz bekletiyor, sonra dolduruyor.”
Endonezya’nin ciddi bir kanayan yarası olan olan içme suyu sorununu pratik olarak çözmek için şu kanaate vardım:
Eğer Endonezya’da yaşayacaksanız ayda 280 dolar sadece içme suyu için 3 kişilik bir aile gideri olarak düşünmek zorundasınız. Sahtekarlık olasılığı olmayan sudan satın almak için de bu işi yapan bir market veya sucu ile anlaşacaksınız.
Aksi halde satırların sahibi gibi içme suyu yerine sahte suyu satın alır, 4 ay içinde midenizden 6 kez, içinde kedi gibi farelerin fink attığı hastaneye kaldırılırsınız. Endonezya cennet gibi bir ülkedir. Bu dünyada cennet varsa o da Endonezya’da bir yerlerde olmalıdır. Ama herşeyden evvel içme suyu problemini halletmeden de gitmek çok risklidir. Hele hele kaçak içki. O durumda İzmirli 27 yaşındaki genç mühendis gibi dağda köylüye ısmarlattığınız kaçak şarabı içer ve ölür gidersiniz. Su, su ve de su.