Bursa Ulu Cami’si bir çok gerçek ve söylenceyi içinde barındırır. Türk İslâm sanat tarihi açısından hocamız rahmetli Haluk Karamağaralı tarafından çokluk içinde birlik (kesret içinde vahdet) ile tevhid inancının icra edildiği ilk ulu cami olarak değerlendirilen camidir. Son günlerde Türkiye’ye ilgi duyan Endonezler umre turları önüne veya arkasına 3-5 günlük Türkiye turlarını da koyuyorlar. Dervişin fikri neyse zikri de odur misali Endonezler cami ve söylencenin bol olduğu yerlere çok ilgi duyuyor ve hemen kendilerine “mal” eden bir ibare üretiyorlar. Ömrünün 60 yılını Endonezya ve Fas araştırmalarına adayan ünlü insanbilimci Cliffort Geertz’in tabiridir “kendine mal etmek” İki Kültürde İslâm adlı eserinde Fas ve Endonezleri kıyaslarkan bir medeniyeti kendine mal eden Endonezler şeklinde bir niteleme yapar. Aşağıdaki olay da bunu kanıtlar niteliktedir:
Bursa Ulu Camisini ziyaret eden Endonezler camiye bir ad yakıştırdı: Vav Camisi (Masjid Waw) Endonezlere camiyle ilgili onca olay ve onca söylence içinde kıble duvarındaki “vav harfi” daha çok çekti ve daha cazibeli geldi. Türk insanının dönence kuşağı karakteri ile Endonez insanının ekvator kuşağı karakteri aynı din ama iki ayrı ulusal karakteri burada da gösteriyor. Padişahı eleştiren Emir Sultan hazretlerinden tutunuz da cmi ile ilgilionca hikaye varken hiçbirisi Endonezleri cezbetmedi vav harfinin cezbettiği kadar. Ama Hızır aleyhisselamın öyküsü ve vav harfi hikayesi cezbetti. Neden?
Çünkü kendi ülkelerindeki bütün menakıpnameler aşağı yukarı yaşayıp yaşamadığı belirsiz bir sürü kahramanla ilgilidir de ondan. Perjalanan Bujangga Nanik’ten tutunuz da Negarakertaga’ya kadar. Endonezya’ya İslâmı yayan Vali Songo dedikleri 9 ulu kişi içinnde yaşayıp yaşamadıkları belirsiz kişilikler de vardır. Dervişin fikri neyse zikri de odur derler atalarımız. Herkes her yerde kendisine ait bir parça arar.
Ama biz şöyle yapalım derim; bize ait olanlar ne kadar yerel ve ne kadar evrensel.
Türk insanı doğrucu davut gibi padişahı bile eleştiren bir kahraman üretiyorsa söylencedeki yerini günlük yaşamda da bulabilmelidir. Bu da dünya ile bütünleşmesini sağlar.
Söylenceler bize çok şey anlatır. Sadece söylence olarak kalmadığı müddetçe.