Lider olunmaz; lider doğulur… Liderleri de içinde bulunan şartlar doğurur. Anadolu’da yer, yer işgal hareketleri başlayınca M. Kemal milli mücadele için en uygun insan olarak seçilir. Hareketi başlatmak üzere 19 Mayıs 1919’da Samsuna çıkar. Parola:”Ya istiklal, Ya ölümdür.” Bu inançla yola çıkılmış, Allahın yardımıyla zafere ulaşıp Misak-ı milli içinde sınırlarımız çizilmiş, bayrağımız göndere çekilip bağımsızlığımızın ve istiklalimizin marşı yazılmıştır. M. Akif: “ Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırmasın” diye dua etmiş, bu millette duaya amin demiştir… M. Kemalden sonrakilerin işi M. Kemali kıskanıp çamur atma yarışına girmek değildir. M. Kemalin sınırlarını çizdiği vatan topraklarını koruyup; bu milleti, hedef olarak gösterdiği “Muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmaktır.”
M. Kemal; “Tam bağımsız Türkiye” diyerek yola çıkmıştır. Bundan dolayı kendi düşüncelerini hayata geçirmek için komşularla olan ilişkileri düzeltmiş, kendi stratejisini belirleyerek İran, Irak ve Afganistan’la birlikte Sadabat paktını kurup Suriye ile de flörte başlayarak güney sınırımızı garantiye almıştır. İşi burada bırakmıyor; Bulgaristan, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya ile Balkan Paktını yaparak eski Osmanlı topraklarındaki devletleri Pakt halinde etrafında toplamaya başlayarak Osmanlı hinterlandını tamamlamaya çalışıyor. M. Kemalden sonrakiler bu işlerin sadece edebiyatını yaparak göz boyama yoluna gidiyorlar. Milli politikalar üretme yerine kendilerine telkin edilen politikalarda kurtuluş arayarak AB ve ABD’nin kucağına atlanarak ülkemiz yarı sömürge haline getiriliyor. Komşularla sıfır problem diye yola çıkılıyor; etrafımızda kanlı bıçaklı olmadık komşu kalmıyor…
M. Kemal; asırlardır bu milletin hem ekmeğini yiyen, hem de bu millete içeriden ve dışarıdan “AKISIZ TÜRK, BARBAR TÜRK” diyerek yapılan hakaretleri sineye çekenlere inat, bu hakaretlere baş kaldırıp isyan eden ilk lider olmuştur. Bunun için modern bilimin ışığı altında batılı bilim adamlarına “ Türk Antropolojisi, Türk arkeolojisi, Türk dili ve Türk tarihiyle” ilgili araştırmalar yaptırarak 10 bin yıllık Türk tarihini ortaya koymuştur… Bu durum “TÜRK” kimliğini kabullenmekte zorlananları, Türk’e hakareti hak sananları rahatsız etmiştir. M. Kemalden sonra da “TÜRK” kimliği “IRKÇILIK” maskesi takılarak yok edilmeye çalışılmaktadır… Antropoloji bilimini kafatasçılık, Arkeolojiyi çanak çömlek parçası toplamak olarak gören bir dünyanın insanları bilimin gerçekleri altında ezilmeye mahkûm olmuşlardır…
M. Kemal; “Masonluk, kökü dışarıda olan bir Yahudi tarikatından başka bir şey değildir” deyip talimat vererek 13 Ekim 1935 tarihinde bütün mason derneklerini kapattırmış; M. Kemalin ölüm kararı da bunun üzerine alınmıştır. Kapatılan mason dernekleri Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün emri ve Celal Bayar’ın desteği ile5 Şubat 1948 yılında yeniden açılmıştır. Adnan Menderes hükümeti döneminde de “ Türkiye Büyük Mahfili” kurulur. Başbakanlık müsteşarı Ahmet Salih Korur locanın başına getirilir. 20 Ocak 1951’de DP Tokat milletvekili Ahmet Gurkan mason localarının kapatılması için yasa tasarısı sunar. Yasa tasarısı 157’ye karşı 58 oyla reddedilir… Atatürk’ün silah arkadaşı; İ. İnönü Atatürk’ün kapattığı mason derneklerini açıyor… İ. İnönü solcu olarak tanıtılıyor… Kendisinden sonraki, sağcı denilen iktidarın başında da sağcı lider olarak tanınan A. Menderes… Onun yolunun takipçisiyiz diyerek övünülen sağcı Adnan Menderes… Asrın yenileyicisinin” Din kahramanı” olarak tanıttığı A.Menderes… Birinci Menderes Hükümeti kabinesinin 18 üyesinin 13 tanesi; İkinci Menderes hükümeti kabinesinin 19 üyesinin 16 tanesi masondur. İşte solcu İnönü ve sağcı Menderes… Arkalarında da sağcı, solculuk kavga ve mücadelesi yapan kitleler…
Türk tarihinin ekonomik olarak, insan gücü olarak en dibe vurduğu dönem Cumhuriyetin kurulduğu dönemdir. Bu dönemde M. Kemal ve İ. İnönü 3575 km yeni demir yolu yaparak ülkeyi demir ağlarla örmüşlerdir. Bu yolun 3186 kilometresi 1923 1938 yılları arasında yapılmıştır…
Bundan sonra 1939-1949 arasında 393 km, 1950-1959 arasında266 km,1960-2003 arasındaki hükümetler döneminde 679 km, 2002-2012 arasında 1085 km. demiryolu yapılmıştır. Bu yolların hepsinin toplamı M. Kemal döneminde yapılan demir yollarının toplamından azdır. Cumhuriyeti kuranlar demir yolları yapımını milli bir politika olarak ele almışlar ve başarmışlardır… M. Kemalden sonra milli demiryolu politikamız terk edilmiştir. Amerika 1947 yılında Türkiye’ye yapacağı askeri ve ekonomik yardım paketi içine “YOL” konusunu da koymuştur.” ABD Federal Karayolu Teşkilatı” Genel Müdür Yardımcısı H. G. Hilts başkanlığındaki heyet Türkiye’ye gelip inceleme yaparlar. “Hilts Raporu” adıyla bir rapor hazırlayıp Bayındırlık Bakanlığına sunarlar. Bu rapor çerçevesinde Atatürk’ün “DEMİR AĞ PROJESİ” rafa kaldırılır. “ Karayolu projesi” hayata geçirilir. ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Petrol Müşaviri Thornburg bize:” Demir yolu yapmak sizin neyinize” der. 1856’da imtiyazlı olarak yabancılara verdiğimiz, bizi çökerten sebeplerden biri olan Demir yollarını Atatürk millileştirir. Mustafa Kemalden sonra 1947’de ABD’nin “HİLTS” raporlarıyla elimizden tekrar çıkarırız…
1995 yılında bir Amerikan kuruluşu olan” Booz Allen Hamilton” Türkiye’de yaptığı incelemeler sonunda “Hamilton Raporu” adıyla Devlet Demiryolları yöneticilerine” İyilik önerisi” görüntüleriyle allanıp pullanan aynı anlamda mesajlar taşıyan başka bir rapor vermişlerdir. ABD Türkiye’nin Demiryolu yapımını önlemeyi hedeflemiş ve bunda da başarılı olmuşlardır. Bir örnek vermek gerekirse 1955’te T. D. Demiryollarının yolcu taşıma payı yüzde 24’lerde, yük taşıma payı yüzde 53’lerdedir. Aradan 15 yıl geçtikten sonra bu rakam 1970’de yolcu taşıma payı olarak yüzde 8’e, yük taşıma payı olarak da yüzde 22’yedüşmüştür. Bu durum dünyanın kalkınmış ülkeleri olan Amerika, İngiltere, Fransa, Japonya, Rusya gibi ülkelerde ne durumdadır; buna ilave olarak isterseniz bizim gibi üç tarafı Denizlerle çevrili olan ülkelerdeki Deniz yollarını da katarak bakalım ve Karayollarımızla öğünürken bunları da göz önüne alıverelim.