Gök-Türklerin bir düşman saldırısıyla yok olmaları ve tek sağ kalan bir çocukla bir dişi kurttan yeniden türeyişlerini anlatır. Uygurların türeyiş destanı ile ise Hakanın emsalsiz güzellikte iki kızının bir erkek kurtla münasebetlerini ve türeyişlerini anlatır.
Gök-Türklerin menşeini anlatan kaynakların hepsi efsanelerle karışık bilgilerle başlamaktadır. Bu durum araştırıcıların işini daima zorlaştırmıştır.
Ahmet Taşağıl Gök-Türkler kitabında:
“A-shis-na(Asena)bilindiği gibi Gök-Türk hanedanının kabile adıdır. Efsaneye göre A-shisna(Asena)kabilesi
Etsin göl bataklıklarının kuzey tarafında bulunuyordu. Komşu bir devletin saldırısına uğradı. Yenilen kabile tamamen yıkılıp yok oldu. Sadece on yaşında bir erkek çocuk haricinde insanların hepsi öldürüldü. Erkek çocuk küçük olduğu için askerler öldürmeye kıyamadılar ama kollarını bacaklarını kesip bir bataklığa attılar.”
Pr. Dr. Bahaeddin Ögel Türk Mitolojisi kitabında : ”Bu sırada dişi bir kurt ortaya çıktı. Çocuğa her gün et ve yiyecek getirmişti. O da bunları yiyerek kendine gelmiş ve ölmemişti. Bir süre sonra çocukla kurt münasebette bulunmuş ve kurtta çocuktan gebe kalmıştı.
Türklerin eski düşmanı Lin devleti, çocuğun hala yaşadığını duyunca, hemen adamlarını göndererek, hem çocuğu hem de kurdu öldürmelerini emretmişti. Askerler kurdu öldürmek için geldikleri zaman, kurt onların gelişlerinden daha önce haberdar olmuş ve kaçmıştı”.
Ahmet Taşağıl Göktürkler kitabında:
“Kurt ruhlar tarafından haberdar edildiği için harekete geçerek, Turfan (kao-ch-‘ang)ülkesinin kuzeybatısındaki dağa kaçtı. Dağın yukarısında bir mağara vardı. Mağaranın içine vardığında düz geniş ve bol otlu bir yer ile karşılaştı. Dört tarafı dağlarla çevrili idi. Kurt burada saklanarak on erkek çocuk doğurdu. On erkek çocuk büyüyünce dışardan evlendiler. Bundan sonra her birinin bir soyadı oldu. İşte A-shis-na(Asena) bunlardan biridir.(Gök- Türk devletini kuran) Oğul torun çok sayıda artarak birkaç yüz aile oldular. Birkaç nesil geçtikten sonra mağaradan ayrılıp, juan- juanlar’a vassal olarak, Altay dağlarının güney eteklerine demir işleriyle uğraştılar.
Türeyiş destanı ise Uygurlar zamanında ortaya çıkar. Göktürklerin Bozkurt destanı ile benzer özellikler gösterir. Türeyiş destanı bir anlamda Uygurların kendi soylarının kurt soyundan türediğini tezini de esas alır.
Bir hakanın emsalsiz güzellikte iki kızı vardır. Hakan dahil olmak üzere Türkler bu iki kızın insanlar için yaratılmadığını, onlarla ancak Tanrısal özellikte varlıkların evlenebileceğini düşünürler. Hatta bu inanış öylesine ciddi bir hal alır ki tüm insanlardan uzak tutmak ve korumak için hakan kızlarına çok yüksek bir yerde çok yüksek bir kule yaptırır. Hiçbir insanın ayak basmadığı bir yerdir. Kızlara bu durumun gerekçesi anlatıldıktan sonra bu kuleye kapatır. Tanrıya kızlarına eş olacak Tanrısal özellik göndermesi için yalvarmaya başlar. Hakanın iki kızı hakanın yüksek kulede insanlardan uzak yaşarken bir süre sonra kulenin yanlarına bir bozkurt gelir. Kulenin yanından hiç ayrılmaz. Gözlerini kırpmadan kızlara bakıp kalır. Bunun üzerine kızlardan biri diğerine sakın bu kurt Tanrı tarafından gönderilmiş olmasın der. Ardından kurdun eşi olurlar. Kurtla kızların münasebetinden birçok çocuk olur.
Çocukların sesi bozkurt sesine benzer. Bunlara Dokuz Oğuz, On Uygur denmiştir.
Sunduğum yazı efsanedir ama içinde tarihi gerçekler de vardır. Üstelik Gök-Türk devleti içindeki Türk kavimleri hatta Çin bile bu söylentilere inanmışlardır. Gök-Türk devletinden sonra ölmemiş ve yaşamıştır.
milleti kendini istiklal düşkünü bozkurtlar ile yüzleştirdiği gibi, Tanrının Türk soyunu müdahale ederek onu kutsadığına inanmıştır.