28 Şubat 2022 târihi itibâriyle, milliyetçi-ülkücü câimianın öncü isimlerinden, Türk fikir ve siyasetinin tevâzû sâhibi temsilcilerinden Sadi Somuncuoğlu da Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Gönül eriydi, imânlıydı, milliyetçiydi, sabırlıydı, hazımlıydı, müsâmahakârdı, vatanperverdi, çalışkandı, dürüsttü, vakurdu, cesurdu, Türk dünyâsının mes’elelerine vakıftı, dünyayı iyi okuyor ve tahlil ediyordu, fikrî yazılarında dâima berrak bir kaleme sahip olarak geleceğe ışık tutuyordu.
Sâdece fikir adamı bir yazar olarak değil, aynı zamanda siyâsette de önemli mevkiler işgal etmiş bir devlet adamıydı.
1974 yılında, “Türk’ün Ayak Sesleri” adlı ilk şiir kitabımı yayınlamıştım. Bu ilk heyecanla, elbette ki, eserimin tanıtımı benim için çok önemliydi. Dönemin şartlarında, Ankara ve İstanbul gibi merkezlerde bilinmesini arzu ediyordum ve onu, birçok yayın organına göndermiştim.
Bu sebeple; Türk’ün Ayak Sesleri’ni, elbette ki, sahipliğini Sadi Somuncuoğlu Bey’in yaptığı Bozkurt Dergisi’ne de gönderdim. Gönderdikten kısa bir süre sonra, kitabım; çok güzel bir çerçeve içinde, çok güzel bir takdimle okura tavsiye edilmişti. Bu durum; benim için paha biçilmez bir memnuniyetti ve unutulmaz bir hâtıra olmuştu®.
Sadi Somuncuoğlu’yla, bir defa karşılaşmak/görüşmek nasip oldu. O da, Türk Ocağı Şûbeleri’nin 12 Eylül 1980 darbesinden sonra kapatılıp, bilâhare tekrar açılmasını müteakip, Samsun Türk Ocağı Şubesi ‘nde olmuştu. O dönemin Türk Ocağı Samsun Şûbe Reisi ve birkaç arkadaşla birlikte sohbet etmiş, fikir teatisinde bulunmuştuk.
O; temeli Türk birliğine dayanan Turan ülküsünün sâdık ve mümtaz bir temsilcisi olarak çok büyük mücâdeleler verdi. Senelerdir, zihnimi şu düşünce meşgul eder: “Acaba, engellenmeseydi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 10. Cumhurbaşkanı Sadi Somuncuoğlu olsaydı, bugünkü Türkiye nasıl olurdu?”
Kim bilebilir?!
Fikir üretmekten hiç geri durmadı. “Millî Düşünce Merkezi”ni kurarak, Türk milliyetçiliği düşüncesini ve siyâsî maksatlarını esas alan geniş çaplı bir teşkilâtın başına geçti.
1965’lerde, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP) Gençlik Kolları Genel Başkanlığı’yla başlayan şanlı mücâdelesini, Millî Düşünce Merkezi Şeref Genel Başkanı sıfatıyla vefât tarihine kadar sürdürdü.
Alparslan Türkeşler’in, Zeki Velidi Toganlar’ın, Hüseyin Nihal Atsızlar’ın, Dündar Taşerlerin, Niyazi Yıldırımlar’ın, Nejdet Sancarlar’ın, Fethi Tevetoğlular’ın, Galip Erdemler’in, Gün Sazaklar’ın…kervanına katıldı.
Sadi Somuncuoğlu, bir Türk Dünyâsı âşığıydı. Ezilen, sürülen, horlanan insanların/milletlerin dâima savunucusu oldu.
“Doğu Türkistan Kimin, Orada Neler Oluyor? “ başlıklı makalesinde, tarihin acı sayfalarından, bugüne not düşüyor ve şöyle diyordu:
“Bu sorunun cevabını bilenler eminim ki çok azdır. Bazı okur yazar takımı da buna dâhil. Doğu Türkistan varsa bunun bir de batısı, Batı Türkistan olmalı; değil mi? Demek ki, bir Türkistan varmış, sonra Doğu ve Batı diye ikiye ayrılmış. Bunlar ne zaman meydana gelmiş, meslek erbapları ve tarihe merakı olanların dışında, “iş birlikçiler” hariç, herhalde bilene rastlamak mümkün değil. Basit bir soru daha, Türkistan ne demektir? Okur-yazarlar biraz zorlarlarsa “Türklerin ülkesi” diyebilirler.
Acı değil mi? Tarihin en eskilerinden, dünyanın bilinen üç kıtasında, adalet temelinde birçok devlet (sömürge değil, öz devletini) kuran, insanlığa asırlarca hizmet eden yegâne millet Türk Milletini yani kendi milletimizi tanımıyoruz. Ünlü tarihçi Yılmaz Öztuna 14 ciltlik “Büyük Türkiye Tarihi” adlı eserinde 15.yy’da devletlerin güç sıralamasını şöyle yapmış; 1’inci, 2’inci, 3’üncü ve 4’üncü olarak Türkler var. Diğerleri buna göre sıralanıyor. Bir millet tarihini bilmiyorsa, kendini bilmiyor demektir. Bunun kabahati kimde? Hiç şüphe yok ki, 1938’den sonra Türkiye’yi yönetenlerde. Peki, Selçuklu ve Osmanlı’da nasıldı denirse, Osmanlı’nın son dönemindeki çırpınışları hariç, o çağların telâkkisi dikkate alındığında, genelde yoktu denebilir.
(…) Demek ki Doğu Türkistan; Asya’ya hâkim olan Hun Devletinin başbuğu Teoman Han’dan sonra oğlu Mete Han’ın M. Ö. 209’da hükümdar olduğu Büyük Okyanus’tan Hazar’a, Keşmir’den Kuzey Sibirya’ya kadar uzanan devlet, 1884’e kadar değişik boyların idaresinde (Hun, Göktürk, Uygur, Kırgız gibi) Türklerin vatanıdır.” (Bknz. Sadi Somuncuoğlu, Doğu Türkistan Kimin, Orada Neler Oluyor? Yeniçağ Gazetesi, 15 ve 22 Aralık 2018, Sf.8)
Türk Dünyası , O’nun vefâtıyla, elbette ki, yastadır.
Bütün emeli; Türk milletinin yükselmesi ve Allah rızâsını kazanmaktı. Buna nâil olduğunu düşünüyorum.
Mekânı cennet, rûhu şâd olsun!..Allah; azîz Türk milletine ve sevenlerine sabırlar ihsân etsin!.