Bir memlekette, çocuk ağlayışı ve gülüşü yâni çocuk sesi; delikanlılık kükremesi ve şahlanışı duyulmuyor veya çok az ise, o memleket, o andan îtibâren ölmüş demektir.
Askeri yâni ordusu yok demektir; ilim adamı yok demektir; doktoru, mühendisi, öğretmeni, hâkimi, mîmârı, s(ı)porcusu, işçisi… yok demektir.
Bir memlekette; bütün bunlar var da, iyi yetiştirilmiyorlarsa, ahlâken ve ilmen zayıf iseler, bu memleket de, o andan îtibâren çöküntüye mâruzdur demektir.
Yüce ve mukaddes kitâbımız Kurân-ı Kerîmden, insana verilen kıymet ve ehemmiyeti ifade eden birkaç âyet sunmak istiyorum:
“Biz, insanı, en güzel biçimde yarattık” (Tîn,4);
“Biz, insanı, şan ve şeref sahibi kıldık” (İsrâ, 70);
“İnsan, yeryüzünde, Allah’ın halifesidir” (El-Bakara, 30);
“Allah, yerlerde ve göklerde ne varsa hepsini insan için yaratmıştır” (El-Bakara, 29)
Öyleyse; bu “en güzel biçimde yaratılan” , “en şerefli varlık olan”, “Allah’ın halifesi olan” ve “yerlerde ve göklerde ne varsa” kendisi için yaratılan insanın, kendine lâyık bir şekilde hayat sürmesi/sürdürülmesi gereklidir ve şarttır.
Bunu temin edecek olan da, muhakkaktır ki, kendisinin emânet edildiği Devlet’tir.
Devlet; kendisini birinci derecede meydana getiren ‘insan unsuru’na karşı tahakkümcü, acımasız hattâ kayıtsız kalamaz. Devlet’i idâre eden her ‘birim’; kendisini “hâkim” değil, ‘hâdim/hizmet eden’ mevkisinde görmelidir.
Sık sık duyarız: “Ey oğul, insanı yaşat ki, Devlet yaşasın!”
Bu söz, Osmanlı-Türk Cihân Devleti’nin kurucusu Osman Gaazi’ye hitaben söylenmiştir. Söyleyen kişi ise, Osman Gaazi’nin hocası ve kayınbabası Şeyh Edebâli (1206?-1326)’dir.
Demek ki; az önce ifade ettiğim gibi, “en güzel biçimde yaratılan” ve “en şerefli varlık olan insan”ın “yaşatılması, Devlet’in “bekası”nı temin etmek bakımından en zarûrî faaliyettir.
Türk milleti olarak, târih boyunca, insan yetiştirme mes’elemize itinâ göstermişizdir. Ancak; ne zaman ‘insan yetiştirme dâvâmızda’ ihmâller ve ihânetler başlamıştır; çöküntü, sarsıntı, iç çekişme ve çatışmalı dönemlere girilmiştir ve Devlet de, o derecede gerilemeye yüz tutmaya başlamış/yüz tutmuştur.
Bu gerileme, şüphesiz ki, sâdece kendi iç dinamiklerimize göre değil; bilhassa başka devletlerle mukayeseye girişilince, bâriz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Kendi gelişmişliğimizin veya ilerleyişimizin yegâne işâreti/belirtisi, başka devletlerle olan karşılaştırma’dır.
Çünkü; ‘millî’den ‘cihâşümûl’e gidişin alâmetini orada müşâhede eder, kendimizi ona göre ayârlarız.
Bunun en önemli merkezlerinin başında da, o devletin ‘üniversiteleri’ gelir.
Bu karşılaştırmayı üniversiteler seviyesinde yaptığımız zaman ise, maalesef çok gerilerde bulunduğumuzu görürüz. Bu da, “insan yetiştirme dâvâmızda’ başarılı olmadığımız mânasına gelir.
Bugün; 129’u Devlet, 75’i Vakıf olmak üzere 204 üniversitemiz ve 4 de Vakıf Yüksek Okulumuz vardır. Bu üniversite ve yüksek okullarda sekiz milyon civarında ve ilk ve orta öğretim okullarında da yirmi milyona yakın öğrencimiz bulunmaktadır.
Yâni, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, bugün, okullarındaki öğrenci sayısı otuz milyona yakındır.
Dâvâmız; öncelikli olarak, bu otuz milyon çocuk ve gencimizin sıhhatli bir şekilde yetiştirilmesidir. Tabiîdir ki, bu sayının dışında kalanların da aynı hassasiyet ve ihtimamla elinden tutulması şarttır ve bu da, Devlet’in birinci vazifesidir.
O hâlde; üniversitelerimizin dünya üniversiteleri arsındaki yeri/mevkisi nedir, ona bakalım:
2023 yılı, dünyanın en iyi üniversiteleri sıralaması açıklandı. Times Higher Education tarafından yapılan açıklamaya göre; İngiltere’nin Oxford Üniversitesi, dünyanın en iyi üniversitesi oldu.
Toplamda 209 üniversitesi bulunan Türkiye’nin, başarılı ilk beş yüz üniversite arasında, sâdece “üç üniversitesi” bulunmaktadır. Bunlar; Çankaya Üniversite, Koç Üniversitesi ve Sabancı Üniversitesi’dir. Ortadoğu Teknik Üniversitesi ise, ancak, ilk beşyüzden sonra başarılı olabilmiştir.
Mes’elenin bir başka cephesi; Amerika ve İngiliz üniversitelerindeki başarıdır. İlk on sıralamasında, ABD’in “yedi” ve İngiltere’nin ise “üç” üniversitesi bulunmaktadır. Evet; ilk onda!..
Açıklamaya göre; 2018-2023 yılları arasında, ilk yüz üniversiteye bakıldığı zaman ise, ABD’nin 43; Çin’in ise, 7 üniversitesi vardır.
Eğer sisteminiz aksıyor veya dünyayı tâkîp edemiyor ise, isterseniz, bin üniversiteniz olsun, durum değişmez. Çünkü; esas olan ‘kalite’dir!..
Şurasını unutmamak gerekir ki, elbette ki, ilim, insanlığın müşterek malı’dır/değeri’dir. Fakat, kendi ‘millî bilgi teşkilâtınızı/merkezinizi’ kuramamış iseniz, ‘ithâl yolu’ ile bilgi taşımakla bu değirmen bu kadar öğütür!..
Her sahada, yetişmiş insanınız yoksa, yapılan koskocaman binaların da, hiçbir hükmü olmaz!..