Şiirden, hikâyeye, romana, denemeye kadar edebiyatın her türü güzeldir. Zâten, adı üstünde, hepsi de güzel san’attır. Ancak, ben, bu mes’eleye biraz daha hassas bakanlardanım:
Her şiir, her roman, her hikâye veya her tiyatro eserine, “Tamam, bu, budur!..Oldu!” diyemem. Kendi eserlerime de aynı gözle bakar, fırsat buldukça onların üzerinde çalışır, düzeltmeler yaparım.
Yâni; mükemmele ulaşmak, her san’atçı için esas hedef olmalıdır!..
Şu anda, elimde, Ahmet Sezgin tarafından hazırlanmış olan “GENÇLER İÇİN HİKÂYE ANTOLOJİSİ” adlı kitap bulunmaktadır. Sezgin’i, üniversite öğrenciliği yıllarından (1984-1988) tanırım. OMÜ Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisiyken, bâzen arkadaşlarıyla birlikte, bâzen de münferit olarak görüştüğümüz, gayretli ve meraklı öğrencilerdendi. Zaman içinde, irtibatımız hiç kaybolmadı ve ondaki bu heves ve gayret de hiç eksilmedi.
04 Mayıs 2022 târihi itibariyle, bana imzalayarak gönderdiği bu kitabında da aynı emek, aynı gayret ve aynı hassasiyeti gördüm. Kendisini tebrik ederim.
Yazar Ahmet Sezgin’in, bundan önce yazdığı ve hazırladığı eserleri de mevcuttur. Bu eserleri de önemli mevzulara dikkat çekmektedirler. Bunlar: “Türk Edebiyatında Ölüm Şiirleri Antolojisi (Cengiz Yalçın ile), Güllerimi Ver Anne (Şiirler), Termeli Yazar ve Şairler Ansikopedisi, Aşk Medeniyetine Yolculuk (Denemeler), Kırk Yazardan Kırk Hikâye, Ortaokullar İçin Hikâye Seçkisi, Türkçenin Feryadı ve Dil Davamız, Hüzün Yağmurları (Şiirler)”dır.
415 sayfalık “GENÇLER İÇİN HİKÂYE ANTOLOJİSİ”; Etüt Yayınları/Samsun tarafından neşredilmiştir.
Eserin “ÖNSÖZ”ünde, yazar Sezgin şöyle diyor: “Halk hikâyeleri ve masalları, Dede Korkut Hikâyeleri, divan edebiyatının manzum hikâyeleri gibi çeşitleriyle klasik Türk hikâyeciliğinin uzun bir geçmişi ve zengin bir geleneği vardır. Ancak Batılı (modern)anlamda hikâye, birçok türde olduğu gibi edebiyatımıza Tanzimat Dönemi’nde girmiştir.
Bin yılı aşkın bir zamandan beri kendisiyle binlerce seçkin eser verilmiş olan dilimizin, Tanzimat’tan günümüze, ağırlıklı olarak İstanbul Türkçesiyle yazılmış en güzel hikâyelerini seçip güldeste (antoloji) hazırlarken daha çok lise ve üniversite seviyesindeki gençlerimizi göz önünde bulundurduk.
(…) Bu hikâye seçkisinde yer verdiğim toplam 91 hikâyenin sevgi, saygı, edep, nezaket, dostluk, kardeşlik, aile bağları, misafirperverlik, vefa, sadakat, merhamet, şefkat, iyilik, yardımlaşma, pişmanlık, fedakârlık, alçakgönüllülük, duygudaşlık, affetme, hoşgörü, adalet, doğruluk, dürüstlük, çalışma azmi, sorumluluk, yaşama sevinci, mutluluk, özlem, ümit, sabır, onur, insan ve hayvan hakları; Allah, vatan, bayrak, dil, insan ve tabiat sevgisi gibi millî, manevî ve insanî değerleri işleyerek gençlerin kişiliklerini geliştirici ruhi ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayıcı özellikleri dikkate aldık.”
Sezgin’in de ifade ettiği gibi, bizde hikâye, Batı’dan çok daha öncedir. Prof. Dr. Muharrem Ergin, “Dede Korkut Kitabı” adlı eserin takdiminde şöyle der:
“Dede Korkut tam bir destan değildir. Yarı manzum, yarı mensurdur. Yani biraz halk hikâyelerine benzer. “
Edebiyat târihçimiz Nihad Sâmi Banarlı ise, “Resimli Türk Edebiyatı” adlı eserinin birinci cildinin 399. Sayfasında şöyle der:
(…) Tamâmiyle şifâhî edebiyat an’anesi içinde söylenen ve anlatılan bu şiirler ve hikâyeler, çok defâ, yazıya geçirilmeden, anlatılanların dilinde ve hâfızasında, onlarla birlikte kalıp onlarla birlikte ebedî karanlığa gömülüyordu.
İşte aynı asırda halk arasında büyük alâka ile yaşayıp geliştikten ve bir bakıma, Anadolu topraklarında yerlileştikten sonra, yazıya geçirilerek edebiyâtımızda ve edebiyât târihimizde bir millî hazîne değeriyle ışıldayan bir eser, Dede Korkut Kitabı’dır. Bu kitapta sıralanan Dede Korkut Hikâyeleri, bu asır Türk edebiyatının her bakımdan en zengin ve değerli mîrâsıdır.
Dede Korkut Hikâyeleri, XII.,XIII., XIV. Asırlarda Anadolu’nun doğusunda; bütün bu asırlar boyunca, buraya gelip yerleşmiş, buralarda vatan tutmuş Oğuz Türkleri arasında yaşamış, işlenmiş ve yayılmış hikâyelerdir.”
Bu da şu demektir ki, biz, Türk milleti olarak, bu türe hiç de yabancı ve uzak değiliz/olmamışız!..
Okurların, “GENÇLER İÇİN HİKÂYE ANTOLOJİSİ” hakkında daha geniş bilgi sahibi olmaları bakımından, eserde yer alan hikâyecilerin ve hikâyelerinin isimlerini vermekte fayda mülâhaza ediyorum:
Halit Ziya Uşaklıgil (Fatma’nın Evi), Ahmet Hikmet Müftüoğlu (Alınız Menekşelerimi Veriniz Gülümü, Halide Edip Adıvar (Kabak Çekirdeği), Memduh Şevket Esendal (Ev Ona Yakıştı), Ömer Seyfettin (Forsa), Halikarnas Balıkçısı/Cevat Şakir K. (Neyzen), Refik Halit Karay (Gözyaşı), Reşat Nuri Güntekin (Kirazlar), Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Zeynep Kadın), Peyami Safa (Anadolu’da Bir Gece), Ahmet Hamdi Tanpınar (Bir yol), Necip Fazıl Kısakürek (Öğretmen Bey), Sâmiha Ayverdi (Deniz), Sait Faik Abasıyanık (Karanfiller ve Domates Suyu), Sabahattin Ali (Bir Aşk Masalı), Kemal Tahir (Rayların Sesi), Ziya Osman Saba (Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi), Rıfat Ilgaz (Ben Tavuk Değilim),Orhan Kemal (Çikolata), Haldun Taner (Bir Motorda Dört Kişi), Tarık Buğra (Hayat Böyledir İşte), Oktay Akbal (Bir Büyük Adam), Nezihe Meriç (Ümit, Fakirin Ekmeği), Bahaeddin Özkişi (Koltuk Değnekleri), Adalet Ağaoğlu (Şiir ve Sinek), Füruzan (Parasız Yatılı), Mustafa Necati Sepetçioğlu (Menevşeler Ölmemeli), Sezai Karakoç (Ziyaret), Âfet Ilgaz (Küçük Evim), Emine Işınsu (Kapım Kilitli), Cahit Zarifoğlu (Kentin Ortasında Bir An), Rasim Özdenören (Ricat), Nursel Duruel (Geyikler, Annem ve Almanya), Suzan mumcu (Mor Salkım Çıkmazı), M. Halistin Kukul (Saksılar), Sevinç Çokum (Tunalar Aktı Gözlerinizden), Yaşar Çağbayır (Yanık Çaydanlık), Mustafa kutlu (Mürit), Oyhan Hasan Bıldırki (İlk Günkü Gibi), Durali Yılmaz(Gel İçimde Ağla), Emir kalkan (Türk Düğünü), Baha Rahmi Özen (Havranlı Koca Reis), Mustafa Can (İlk Defa Öpecekti), Ali Haydar Haksal (Sesim Bana Yetmiyor), Cemil Kavukçu (Rüya), Osman Çeviksoy (Babamı Gördüm), Hüseyin Su (Gülşefdeli Yemeni); Muharrem Yüceyılmaz (Mangal), Recep Seyhan (Böyle Oldu İşte), Ayşe Kilimci (Sevgi Yetimi Çocuklar), Bekir Ömer Salihoğlu (Sedat Öğretmen), Âlim kahraman (Köpeğin Anlattıkları), Ramazan Dikmen (Afife Abla’nın İncileri), Ayşe Göktürk Tunceroğlu (Kül), Hasan Ali Toptaş (Çiğdem Yürekli Reşat), Hüzeyme Yeşim Koçak (Yüzler), Nazan Bekiroğlu (Hat ve Rasat), Yıldız Ramazanoğlu (Köyün İlk Günü), Halime Toros (Kaşkaderya Kızlarının Öyküsü), Mustafa Everdi (Bayrama Sığmayan), Necip Tosun (İki Damla), Sadık Yalsızuçanlar (Küf), Cemal Şakar (The Mahrem Palace), Ethem Baran (Minareden Düşeni Herkes Hatırlar), Fatma Karabıyık Barbarosoğlu (Kitap Kurdu), Fatma Pekşen (Peri Kızları da Sevinir), Müştehir Karakaya (Bir Kar Masalı Benimkisi), Muhsin Macit (Merhamet), Gökhan Özcan (Kelebek Sıtması), Sibel Eraslan (Kafesteki Kuşlar), Ali Ayçil (Bilge Mansur Şehri Terk Ediyor), Yunus Nadir Eraslan (Islak Çoraplar), Bahtiyar Aslan (Av), İsmail Özen (Akşama Doğru), Murat Soyak (Bir Umut), Recep Şükrü Güngör (Benim Babam), Selvigül Kandoğmuş Şahin (Otuz Yağlı Kurşun), Mehmet Harmancı (Döne Çiçeği), Mihriban İnan Karatepe (Erik Ağaçlarının Altında), Mehtap Altan (Efsunlu papatya), Mustafa Uçurum (Düş Bahçesi), Abdullah Harmancı (Kinetiks), Mukadder Gelici (Babamın sesi), Yıldırım Türk (O Kitabevi), Akif hasan Kaya (Koku), Emine Batar (Kuş ya da Ağaç), Mustafa Çiftçi (Bozkırda Balık), Mehmet kahraman (Sabaha Çok Var), Emin Gürdamur (Atları Uçuruma Sürmek), Aykut Ertuğrul (Duvar), Senem Gezeroğlu (Haber).
“GENÇLER İÇİN HİKÂYE ANTOLOJİSİ”nde, Halit Ziyalar’dan, Ahmet Hikmet Müftüoğlular’dan, Halide Edipler’den, Memduh Şevket Esendallar’dan, Ömer Seyfettinler’den, Reşat Nuriler’den, Yakup Kadriler’den, Peyami Safalar’dan, Necip Fâzıllar’dan günümüz kadar uzanan ve Türk hikâyeciliğinde eser verip iz bırakan kalem erbabının, birer hikâyesiyle de olsa, Türk gençliğine tanıtılması önemli bir hizmettir.