Her kitap, bir mevzû veya muhtelif fikirler hakkındaki görüşleri/bilgileri muhafaza eden, ‘kalıcı ve yaygın’ birer hazine değerindedir. Aynı kişinin, farklı sahalardaki kitapları da, kendi muhtevâları içersinde değerlendirilmelidir.
Bu yazımda, Prof. Dr. Erol Güngör’ün iki kitabı hakkında kısa bilgi arzedeceğim. Erol Güngör; 1938’de Kırşehir’de doğmuş ve 1983’te de İstanbul’da vefât etmiştir. Görüldüğü üzre, kırkbeş senelik ömrüne çok değerli eserler sığdırmış bir ilim adamımızdır.
Kitaplarında bâzıları şunlardır: Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri, Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik, Dünden Bugünden Tarih Kültür Milliyetçilik, Tarihte Türkler, Değerler Psikolojisi, Ahlâk Psikolojisi ve Sosyal Ahlâk, Kelâmî Sahada Estetik Yapı Organizasyonu, İslâmın Bugünkü Meseleleri, İslâm Tasavvufunun Meseleleri, Sosyal Meseleler ve Aydınlar, Lisanın Rolü...
Bu telif eserleri yanında, çok sayıda da tercüme eserlere imza atan Prof. Dr. Erol Güngör’ün sözünü edeceğim kitapları, “İslâm Tasavvufunun Meseleleri” ve “Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik”adını taşımaktadırlar.
“İSLÂM TASAVVUFUNUN MESELELERİ”
Prof. Dr. Erol Güngör, eserin Takdim’inde şu bilgiyi veriyor. Bizim, O’nun bu sözleri üzerine herhangi bir şey söylememize de gerek kalmıyor:
“Bundan bir yıl önce “İslâmın Bugünkü Meseleleri” adlı kitabımız yayınlanınca okuyucuların çoğu, özellikle gençler orada ele alınan konular arasında tavsavvufun eksik olduğunu söylediler ve kitabın yeni baskısına böyle bir bahis koymamı rica ettiler. Okuyucular bu isteklerinde haklıydı. Esâsen biz o kitapta bugün karşılaştığınımız bütün meseleleri ele almış değildik, buna imkânımız da yoktu. Fakat tasavvuf konusunun İslâm dünyasının başka yerlerinde olduğu gibi Türkiye’de de hem aktüalite, hem önemli bir tartışma meselesi olduğu muhakkaktı.
(...) Bu kitap tasavvuf hakkında bir bilgi kitabı değildir. Tasavvufun temel bilgilerini edinmek isteyenler bu konuda yazılmış yerli ve yabancı kaynaklara başvurabilirler. Bizim yaptığımız iş, âdeta iman mevzuu gibi ağızdan ağıza gezen veya kitap, dergi, gazete satırlarında görülen birçok şeyler hakkında bazı sualler sormak ve bu suallere cevap aramaktır. Kısacası, burada tasavvufun meseleleri tartışılmaktadır. Ümid edilir ki ilgili ve yetkili kalem sahiplerinin tenkitleriyle bu meseleler daha ileri seviyede bir vuzuh bulur.”
268 sayfalık eserin ana başlıkları şöyledir: “Şark’tan Haber/ Batı Rüzgârı/ İslâm Tasavvufunun Yabancı Menşe’leri/ İslâm Tasavvufunun Tarihî Gelişmesi/Mânevî İktidar ve Maddî Teşkilâtlar/Bilgi Meselesi/ Vecd’in Psikolojisi, Tarihî-Sosyolojik Manzara/Günümüz ve Tasavvuf/EKLER: Eflâtun: Görüntü ve Gerçek/Platinus:Vatana Dönüş/Bâyezîd Bistâmî: İlâhî Mülâkat/ Gâzâlî: İlim Konusunun Sûfilerle Sûfi Olmayanların Farklarına Dâir/İki Yoldan Hangisinin İyi olduğuna Dâir/İbni Fârid: Şaraba Övgü”.
“KÜLTÜR DEĞİŞMESİ ve MİLLİYETÇİLİK”
Günümüzde, en çok konuşulan ve tartışılan konuların başında “kültür” ve “milliyetçilik” kavramları gelmektedir.
Umûmî olarak, bizdeki “kültür” ve “milliyetçilik” târîfleri, batılı kaynaklardakilerle aynîlik taşımamakta, örtüşmemekte ve böylece, bizim fikir adamlarımız, kendi cemiyet hayatımızdaki târihî hususiyetlerimizi de göz önüne alarak, kendi anlayış ve temâyüllerimizle târîf ve îzaha girişmektedirler.
Prof. Dr. Erol Güngör tarafından yazılan 182 sayfalık “Kültür Değişmesi ve Milliyetçilik” adlı eser, tarihî muhtevâ içinde, bu kavramlara yüklenen mânaları mukayeseli olarak ele alır.
“Millî Karakter” başlığını taşıyan bölümde şu görüşe yer verir:
“Türkler tarih sahnesine çıkış bakımından dünyanın en eski milletlerinden biridir. Dünya yüzünde Türkler kadar yayılmış, çıktığı yerden binlerce kilometre ötede vatan tutmuş bir başka millete de rastlanmaz.
Bu yayılmalar Türklerin güçlü olduğu zamanlarda lehlerine işlemiş, fakat güçsüzlük devirlerinde, bilâkis bölünme, parçalanma sebepleri olanak karşımıza çıkmıştır. Bilhassa yirminci yüzyılda, doğu Türklüğü ile batı Türklüğü birbirinden tamamen koparılmış, bununla da kalınmayarak doğu Türklüğünün kendi içinde daha da küçük parçalara ayrılmasına çalışılmıştır. Koparılan bağlar, kısıtlanan haberleşme ve kültür alışverişi imkânları doğu Türklüğü üzerinde yapılacak araştırmaları güçleştirmektedir. Bütün bu sebepleri gözönüne alarak biz, bu incelememizde Türk millî karakteri derken 1000 yıl önce Anadoluyu vatan edinmiş ve burada kalmış Batı Türkleri’nden bahsedeceğiz.
Türk kültürünün üç ana kaynağı vardır: Türklerin müşterek tarih ve dil sahibi bir kavim olarak çok eskiden beri edindikleri vasıflar, yani Anadou’ya yerleşen Türklerin kavmî hususiyetleri, ikincisi İslâm medeniyeti, üçüncüsü de Anadolu’da ve Rumeli’de geçen uzun bir tarih boyunca edindikleri bilgi ve tecrübedir. (Sf. 132)
“Kısacası;Türkiye Türklerinin kültürü Asya’dan ve İslâm dünyasından gelen tesirlerle Anadolu ve Rumeli’de teşekkül etmiş bir kültürdür. Bunlara bir de hudutlarımız dışındaki Batı dünyasının önceleri çok yavaş ve az, sonraları müthiş bir süratle ve muazzam miktarda giren kültür unsurlarını katmalıyız.” (Sf. 135)
Eser; kültür ve milliyetçilik mes’elelerimiz hakkında, emin/güvenilir bir kalemden, sıhhatli bilgi temini bakımından mühim bir kaynaktır.