Bir ‘icrâ’yı/yapım’ı, san’at sınıfına alıp, onu, eser kabul etmek gibi; bir ‘yazı’yı edebiyata dâhil etmenin de belli şartları ve kaideleri bulunmaktadır.
Başlık olarak aldığım “Türk Ruleti”, sözünü ettiğim vasıfta bir roman’dır. Son zamanlarda, edebiyat sahasında, az da olsa, bu tür güzelliklerle karşılaşıyorum. Roman, uzun soluklu olmasına rağmen, eli kalem tutanlarımız, bu sahada güzel örneklere imza atıyorlar.
Meselâ; şiir, çok yazılması ve en ince san’at olmasına rağmen, herhâlde, ‘kısa’ oluşu, az bir zamanda kayda alınması ve hemen çeşitli vasıtalarla piyasaya sürülebilmesi, sanki ona, bir öncelik kazandırıyor.
Fakat maalesef, bunca emeğe rağmen, bu ‘çalakalem, alelacele ve muhakemesiz’ çalışmalar, ortaya yeterli sayıda ‘kaliteli şiir’ çıkaramıyor.
Tiyatro yazarlığı ise, âdeta durmuş gibi!..Bilmiyorum, belki de bana öyle geliyor. Çünkü, tiyatro eseri yazmanın çok daha hususî şartları, incelikleri vardır. Her kalem ona uzanmakta zorlanır!..
Elbette ki, mevzumuz romandır ve bu da çetin iştir!..
Bu yazımda sözünü edeceğim “Türk Ruleti”, bu çetin işi, hakîkî hüviyeti ve lezzetiyle bize yaşatan ve tattıran bir romanıdır.
Roman; müşâhede ister. Romancı; aynı zamanda iyi bir müşâhedecidir; öyle olmalıdır. Roman karakterlerini/kahramanlarını/kişilerini, âdeta, Karagöz oyununu oynatan mâhir bir el gibi, kâğıt üzerinde tâkiptedir.
Bu bakımdan; romancı, iyi bir müşâhedeci/gözlemci olması gerektiği gibi, olay kahramanlarını yerli yerine yerleştirici ve iyi bir ‘’üslûp sâhibi anlatıcı’ olmak zorundadır.
Muhakkaktır ki; o, karakterler/kahramanlar/kişiler, yer/mekân ve zaman tâyininde çok hassas olmalıdır.
Bu kısa girişi yapmamın sebebi, romancımız Adnan Öz tarafından yazılan “Türk Ruleti” adlı 232 sayfa hacimli Mühür Kitaplığı Yayını romandır.
Adnan Öz; Dayı Cemil/Güzel Adam (Deneme), Dikine (Deneme), Gerçekler Acıtır (Roman), Yüreğe Gömülen Vedâ (Roman), Anneye Ağıt (Şiir), Bir Kuşun Feryadı (Hikâye) adlı kitaplarından sonra, üçüncü romanı olarak Türk Ruleti‘ni yazmış, edebiyat dünyamıza sunmuştur.
Önce şunu söyleyeyim ki, “roulette/rulet”, F(ı)ransızca bir kelimedir, ‘kumar oyunu’ mânâsındadır ve romancımız tarafından mecâzî olarak kullanılmıştır.
İşin özü, elbette ki, eser okunduktan sonra anlaşılacaktır.
“Türk Ruleti”; ilk p(i)lânda, karşı tarafa/muarızlara/Türk düşmanlarına, bir üstünlük/bir hâkimiyet sağlama sözü olarak telâkki edilebilir. ‘Senin varsa, benim de var; hem de seninkinden çok daha fazla misli ‘ ifadesidir.
Eserde; çok büyük ve samimî fakat yanlış anlaşılan bir aşk hikâyesi mevzû edilir. Asıl karakterler olarak öne çıkan, “Kemal-Alina” çiftinin aşkı, romanın akışını belirlemesine rağmen; hemen onların yanıbaşında üçüncü temel karakter olarak ise, oğulları “İdris” bulunur.
Tâli karakterler olarak görülen, belli bir yere kadar Kâmil, ve ardından, sonuna kadar asla önemini kaybetmeyen kahramanlar Turan Âmir, Yuri, Yuri’nin hanımı yâni Alina’nın annesi, Tilki Göz/Melek, -sonradan katılan Mecit-, baştan sona, ana karakterler gibi ön p(i)lândadırlar.
Öyle ki; her karakter, baştan sona kadar, cap-canlı, dipdiri ve sürükleyiciliğini devam ettirmektedir.
Bir romanda aslolan, romancının/anlatıcının, ’oyuncuları’nı, hiçbir zaman kendi başlarına bırakmamasıdır. Onları, dâimî olarak kendi murakabesinde bulundurmasıdır. Bu, bir üslûp işidir ve başarılmıştır.
Adnan Öz; bir romancı olarak, hâdiselerin seyrini, kendi arzusu dışına çıkarmamış, ‘okur heyecanı’nı, hâdiseler zincirini muhafaza ederek/ettirerek yâni ‘kırılma noktalarını’ çok iyi tespit ederek sürdürmüştür.
Tabiî ki, hıristiyan-Rus Alina ile, Müslüman-Türk Kemal’in bu derin aşkının pürüzleri de bulunmaktadır ki, bu da, Alina’nın babası Yuri’nin, meseleyi, siyâsî olarak yorumlaması ve ‘sen-ben kavgasına’ kadar vardırmasıdır.
İşte; Türk Rulet’i; burada devreye girer.
Türk Ruleti; sâdece gerçekçi/ yaşanmış hâdiseler halkalarından mürekkep bir roman değildir. Onda, bilhassa, âşıkların (Alina’nın ve Kemal’in) çatışmalı p(i)sikolojik hâlleri de mükemmel sergilenir.
Hatta, bir çocuk ve ardından gençliğe adım atan biri olarak oğulları İdris’te görülen p(i)sikolojik tahliller de önemli yer tutar.
Türk Ruleti; bir aşk romanı’dır diyenler, elbette ki, doğu söylemiş olurlar. Ancak; bence, Türk Ruleti, aynı zamanda, Türk’ün mücâdele kudretini ve o, arzu ettiği zaman neleri başarabileceğini ispat eden ‘millî hüviyetli siyâsî’ bir romandır.
Adnan Öz’ü tebrik ediyorum. İnanıyorum ki, Türk romancılığına dana birçok yeni eserle hizmet edecek ve katkı sağlayacaktır.