Türk milleti ve Türk coğrafyaları, târih boyunca emperyal güçlerin hücûm sahası olmuştur. Orta Asya döneminden îtibâren, Türk milletinin gelişmesini ve büyümesini istemeyenler, her defa, birleşerek, bu emellerini gerçekleştirme yoluna girmişlerdir ki, şu anda da durum farklı değildir.
Bu hedeflerine ulaşmak için ise, elbette ki, iç gafil ve hâinlerlerle de işbirliği yapmışlardır. Bu bakımdan, târihi iyi okumak ve tahlil etmek gerekir.
Bu sebeple; başta, Türk milletini idâre eden kadrolar ve buna bağlı olarak da topyekûn Türk milleti, bunlara karşı birlik içersinde uyanık olduğu dönemlerde, Türk devletleri şahlanış yaşamışlar, vatandaşları da huzur ve güven içersinde olmuşlardır.
Yaşadığımız çağ; hak, adâlet ve hürriyet kelimelerinin en çok konuşulduğu zaman dilimi olmasına rağmen, bunların ihlâllerinin de en çok yapıldığı/yaşandığı çağdır.
Yâni; Türkiye ve Türk Dünyâsı olarak, târihin bütün safhalarından daha dikkatli olmamızın gerekliliği ortadadır.
Bu kısacık bilgiyi nakletmemin sebebi; hâlen Millî Düşünce Merkezi Genel Başkan Yardımcılığı’nı yürütmekte olan Hakan Paksoy’un kaleme aldığı “Türkiye’nin Rotası” adını taşıyan kitabı münâsebetiyledir.
“Türkiye’nin Rotası”; Hakan Paksoy’un değişik târihlerde yazmış olduğu makalelerini ihtiva etmesine rağmen, umûmî bakışla, hâdiselerin nakledilişi, mümkün olduğunca, bir bütünlük arzeder.
“Türkiye’nin Rotası”; PANKUŞ Yayınları arasında çıkmıştır ve 279 sayfadır.
Yazar Paksoy; Türkiye’de cereyan eden hâdiselere birebir vakıf olarak, iç ve dış tehditleri tam bir müşahede altına almıştır. Bilhassa, son yirmi yılın objektif bir panoraması, Türk târihinin derinliklerine nüfûz edilerek kamuya sunulmuştur.
“SUNUŞ”da, Prof. Dr. Konuralp Ercilasun, esere ‘anafikir’ teşkil edecek tespitlerde bulunur. Prof. Dr. Ercilasun’un bu tespitlerinden bâzı numûneler nakletmenin faydalı olacağını düşünüyorum:
Diyor ki;
“Hakan Paksoy tarafından kaleme alınan bu kitap adından da anlaşılacağı gibi Türkiye’nin götürülmek istendiği rotayı deşifre ediyor.
(...) 21’inci yüzyılın başlangıcından itibaren Türk milletinin üstüne bir vesayet gömleği giydirilmek istenmiştir. Bu gömlek, millî iradeyi yok sayan ve milletin aleyhine her türlü kararı almaya kendini yetkili gören bir tek adam gömleğidir.
(...) Türkiye, önce dış savunma hatlarından sıkıştırılmaya başlandı. Belki de ilk işaret fişeği, ABD’nin Irak Savaşı sırasında Kerkük tapu kayıtlarının yakılmasıydı. Irak’taki Türk kimliğini silmeye yönelik bu olaylar olduğunda Türk milletinin haklarını savunması gereken yönetimden hiçbir ses gelmedi.
(...)Türkiye’yi dönüştürme ve kimliksizleştirme çabaları, özellikle 2007’den itibaren hız kazandı....Kumpas davalarında, oturmuş devlet bürokrasisini dağıtmak için bürokrasideki çeşitli görevlilere atılan iftiralarla yıllarca sürecek mahkeme süreçleri başladı.
(...) Bu kumpaslar, ayrıca Türk milletinin hem günümüzdeki hem tarihî sembollerinin de yıpratılmasını hedef alıyordu....”
Prof. Dr. Ercilasun; Eski Genel Kurmay Başkanı’nın “terörist” diye suçlanmasıyla mahkûm edilmesini; Habur rezâletini, Dolmabahçe Mutabakatını ve kanlı-hâin darbe teşebbüsünün gaflete dayalı acı sonuçlarını... hulâsa olarak dile getirerek, Türkiye’nin Rotası’nın özünü ifade ettmiştir.
Yazar Hakan Paksoy ise, SÖZ BAŞI’nda: “Türkiye, 21’inci yüzyıla arka arkaya çok büyük iki deprem yaşayarak girdi. Daha bu afetlerin yıkıntılarını kaldırmakla uğraşırken çok şiddetli siyasî deprem geldi. Bu sefer ekonomide büyük hasar oluşmuştur. Toplumun tamamı doğrudan etkilendi. Düğmeye ilk kimin bastığı hep tartışıldı. Bir yöne doğru gidiliyordu ama nereye, nasıl ve daha önemlisi niçin? Bilinmiyordu...
Bütün bunların çok ama çok güçlü bir siyasal deprem fırtınasının öncüleri olduğu sonradan anlaşılacaktı.”
Dedikten sonra; “Bu kitap, son yirmi yıla tanıklık eden yazıların bir araya gelmesi ile oluştu” cümlesiyle de, tıpkı Prof. Dr. Konuralp Ercilasun gibi, bir “anafikir” sunmaktadır.
Türkiye’nin Rotası okunduğunda görülecektir ki, onda, sâdece son yirmi yılın değil, Türklüğün ve Türk târihinin muhasebesi yapılmaktadır. Okunmalı ve ibret alınmalı!..