Türk Dünyâsı Araştırmaları Vakfı Genel Başkanı merhûm Prof. Dr. Turan Yazgan tarafından başlatılan ve oğlu Közhan Yazgan'ın öncülüğünde, bu yıl yirmincisi tertip edilen "Türk Dünyası Çocuk Şöleni", dünyanın her tarafından gelen Türk çocuklarının katılımıyla, büyük bir coşkunluk, heyecan ve gururla sona ermiştir.
Bundan, şüphesiz ki, tertip heyeti ve katılımcılar kadar, Türk Dünyâsı'nın herbir kişisi de şeref ve bahtiyârlık duymuştur.
Altaylar'dan Tuna'ya, Kerkük'ten Kosova'ya, İdil-Ural'dan Anadolu'ya, Bakü'ye ulaşan bu ses, millî bir vazîfeyi yerine getirmenin muhteşem şuûruyla tarihteki yerini almış bulunmaktadır.
Üç yüz milyonluk Türk câmiasının tek vücût hâlinde kaynaşmasına vesîle teşkil eden bu faaliyet, Necip Fâzıl'ın , " Düşün ki, genç adam, Masonluk, Yahudilik, Kozmopolitlik, daha bilmem ne ve ne, Türk bütünlüğünü çürütmeye memur, gizli ve maskeli tesirler eliyle, senin için yalancı tarih kitapları düzülmüş, zehirleyici telkin iklimleri kurulmuş, kök kurutucu aşılar hazırlanmıştır" diye hitap ettiği sevgili Türk gençliği, bu "Türk bütünlüğünü çürütmeye memur"ların, bu "gizli ve maskeli el"lerin, bu " yalancı tarih düz"enlerin, bu "zehirleyici telkin iklimleri kur"anların ve bu "kök kurutucu aşılar hazırla"yanların çirkin suratlarına birer şamar olarak şaklamıştır.
Altaylar'dan, Doğu Türkistan'dan, Ötüken'den, Ana-Yurd'un yaylalarından, Deliorman'dan, Kosova'dan, Ahıska'dan, Kerkük'ten, Batı T(ı)rakya'dan, Suriye'den, Irak'tan, Azerbaycan'dan, Türkmenistan'dan, Kazakistan'dan, Kırgızistan'dan,Tataristan, Çuvaşistan'dan, Dağıstan'dan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden, Özbekistan'dan, Balkarya'dan, Karaçay'dan , Afganistan'dan, Bulgaristan'dan, Gagauzya'dan...gelen kırk civarında Türk çocuk g(u)rubu, kendilerine mahsus rengârenk millî kıyafetleriyle ve bayraklarıyla yürüyüş yapmışlar, halk oyunları oynamışlar, şarkılar-türküler söylemişlerdir. Ne muhteşem ve ne hârika bir manzara, değil mi!..
Başbakanlık Tanıtma Fonu ve İstanbul Valiliği tarafından da desteklenen bu yılki Türk Dünyâsı Çocuk Şöleni, inanıyorum ki, on yıl, yirmi yıl değil, asırlar sonrasının Türk Dünyâsı'nın şekillenmesi bakımından da çok önemli adımlardan biri olmuştur.
Türk kültürünün ve dil birliğinin temellerinin atıldığı / atılacağı bu tür şölenler, içtimâî kaynaşmayı da sağlayıcı mühim bir vazîfenin yerine getirilmesi hükmündedir. Hiçbir "kök kurutucu aşı", ona nüfûz edemeyecek / ettirilmeyecektir.
Bu güzel faaliyet, Gaspralı İsmail Bey'in (1851-1914), "Dilde, fikirde, iş'te" birlik düşüncesinin bir tatbikatıdır.
Bu güzel faaliyetin önemini daha iyi kavramak için, Mustafa Kemal Atatürk'ün, 1930'larda yaptığı îkâza da dikkat çekmek isterim:
"Bugün Sovyetler Birliği, dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağı kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bugün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir...Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak demek yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lâzımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Mânevî köprülerini sağlam tutarak. Dil bir köprüdür...İnanç bir köprüdür..Tarih bir köprüdür..."
(...) Köklerimize inmeli ve hâdiselerin böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların (Dış Türkler'in) bize yaklaşmasını beklememeliyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekli.."dir.
"Biz, gerçek Türk varlığının, Türk tarihinin, Türk ruhunun son ihtiyat akçesiyiz!" diyen Necip Fâzıl'ın, "İmanda birlik, lisanda birlik, kanda birlik!..İman, lisan ve kan birliği; ve yabancı unsurlardan tam ayıklanış..." tespiti de; Gaspralı İsmail Bey'in " Dilde, fikirde, iş'te birlik" düşüncesi ve Atatürk'ün, yukarıda sözünü ettiği " dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır" cümlesi ile, ne kadar da yakınlık hattâ aynılık taşımaktadır!
20. Türk Dünyâsı Çocuk Şöleni'ne zerrece emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Cihânşümûl olmaya namzet bir sesin, yeniden ayağa kalkış hamlesini, büyük bir heyecanla alkışlıyorum!
Ashâb-ı kirâmdan sonra, İslâm'a en çok hizmet eden ve bunu, şeref kabul eden asîl bir milletin torunları olarak geleceğin dünyâsına yeni bir çehre vereceğini ümit ettiğim bu çocukları gönülden tebrik ediyorum.