Bayramlar sevinç günleridir. Hele de çocuklar için!..Bütün mâsûmiyetleri, sevgi dolu kalbleri ve ışıl ışıl gözleriyle, herhâlde, bayramlar, ilkönce çocukların hakkı olmalıdır.
Başlığımdan, ben de, rahatsızım: Fakat, ne yazık ki, böyle!..Bu bayram, hepimiz hüzünlüyüz!..
Yoksa; ben de, en azından, 1975 yılında yayınlamış olduğum;
“Güneş ilk ışığını vurdu namaz yerine;
İnsanlık huşû ile döndü öz cevherine.
Ezân-ı Muhammedî, okudu müezzinler,
Milyonlarca müminin coşan gönüllerine.”
Mısrâlarıyla başlayan, “Bayram Sabahı” başlıklı şiirimin tamamıyla bu heyecanı tekrar yaşardım.
Büyük felâket, hepimizi, bütün Türk Milleti’ni sarstı. Zihnim ve gönlüm, tek saniye, Hatay’dan, Kahramanmaraş’tan, Şanlıurfa’dan, Osmaniye’den, Adana’dan, Malatya’dan, Adıyaman’dan, Gaziantep’ten, Diyarbakır’dan, Kilis’ten, İskenderun’dan, Elbistan’dan ayrı kalmadı, uzak durmadı.
Bu güzel şehirlerimizin güzel insanları; ihtiyarı, genci, kadını- erkeği ve bilhassa çocukları, ne olup-ne olmadığını anlamadan perperîşan oldu.
Hataylı kıymetli şâir kardeşim Ali Parlak, “Derdimden bir avuç döksem Asi’ye/Taşar dökülür de şehir bulanır” diyor. Haklıdır!..
Bütün gayretlere rağmen, büyük ve dehşetli zamanlarda, büyük acılarla sarsıldılar.
Çocuklarımıza ise; hayatlarının en tâze, en sevinilecek ve en yaşanılacak dediğimiz günlerinde, her şey, zehir oldu.
Kimileri, binlerce büyükleri gibi, kara toprağın kara bağrında mekân tuttu. Kimileri yaralı, kimileriyse acılarını içine gömerek ömür sürmeye gayret gösteriyor!..
Çocuklar, dedim!..Onların da kimileri, ya annesini, ya babasını, ya ablasını, ya ağabeyini, ya dedesini, ninesini veya çok yakınını kaybetti..Tabiî ki, bir çoğu da, ne olup ne bittiğinin farkında bile değil!..Hayatı-yaşamayı belki de böyle sanıyorlar!..
Rabb’im, bu mübârek bayram günlerinde, hepsine rahmet etsin; yaralılara şifâlar ve yakınlarını kaybedenlere sabırlar ihsân etsin.
Şüphesiz ki, sâdece onlar değil!..Bilir misiniz, şu anda, câmi önlerinde irili- ufaklı kaç çocuk el açmış dileniyor…Hiç kimse ahkâm kesmesin!..
Gerek vakit namazları ve gerekse Cuma namazları sonraları, câmi avluları tıklım tıklım!..Genç kadınlar ve yanların, boy boy çocuklar sıra sıra!..
Böyle bir bayram gününde bunları söylemem gerekir ki, bunlardan mes’ul her kimler ise, belki içlerinden duyan biri olur!..
“Biz, şöyle yaptık, böyle yaptık”ı, bırakınız…Eğer, siz, şöyle şöyle veya böyle böyle yapmış olsaydınız, böyle olmazdı!..
Delil mi arıyor, belge mi istiyorsunuz?
İşte o zaman, çok, hem de çok ayıp edersiniz!..Demek ki, sizin kulaklarınız yükselen ‘avazı’ işitmediği gibi, gözleriniz de bunca insanı görmüyor!.
F(ı)ransız yazarı Claude Farrere (1876-1957)’in, “Türklerin Mânevi Gücü” adlı eserinden sâdece iki cümle arzedeceğim. Diyor ki;
“İstanbul’un Türk mahallelerinde ne ağlayan bir kadın sesi, ne de ağlayan bir çocuk sesi vardır. Hattâ ve hattâ ürkek bir hayvan bile göremezsiniz”.
İtalyan Ord. Prof. Dr. Anna Masala (1934-2015)’nın “Türkiye’ye Aşk Mektuplarım” adlı kitabının “Türk Çocukları” başlıklı yazısından da bir bölüm nakledeyim:
“Bir gün, Ankara’da, Yenişehir sokaklarında oynayan bir çocuk grubu gördüm. O sırada bir askerî kamyon geçti, çocuklar oyunu bırakıp dikkate geçip asker selâmı verince askerler de büyük bir ciddiyetle onlara cevap verdi. Yanımda bulunan babam: “Türk milleti budur, işte bu sebeple Türkiye’nin ebedî olduğuna inanıyorum” dedi.”
Ya şimdi?
Bilsinler ki, şu anda, çadırlarında uyuyan çocuklarla berâberim. Bilsinler ki, yalınayaklı, üstü başı çamurlu, gözü yaşlı o çocuk, bizzat ben’im!..
Onların somurtuşu, bizim yüzümüzün karası’dır.
Onların ağlayıp sızlanışı, bizim, tahrip edilen insânî şuûrumuzun aynasıdır.
Bu mübârek günlerde, sizin acınızı ve öfkenizi duymayanların; yaranıza merhem olup onu sarmayanların; gülücüklerin eksik olmaması gereken çehrenizdeki mâsûmiyetle sizi kucaklamayanların ve derman olmayanların , asla huzurlu olamayacaklarını, bilmelisiniz!..
Sevgili çocuklar!..Gün gelecek, inşâ- Allah, bu acılı, ıstıraplı, elemli, zor mu pek zor günler, geçecektir!
Depremin yıktığı-çökerttiği- harap ettiği mekânların peşinden gelen sel felâketinin de, yine bir gün gelip dinmesi duâlarımızla, sağlık, âfiyet, huzur ve sükûnetle, birlikte kutlayacağımız nice bayramlara kavuşmayı/kavuşmanızı/kavuşmanızı temenni ediyorum.
Bu Ramazan Bayramı’yla aynı günlerde kutlayacağımız 23 Nisan Millî Hâkimiyet ve Çocuk Bayramı’nızı da, inşâ-Allah, buruk da olsa, aynı heyecan ve coşkunlukla kutlayacağımız zamanların gelmesi dileğimle, gülücüklü çehrelerinizin ışıldayacağı günler temenni ediyorum!..