SÂDECE
Sâdece sen kazansan; yalnız sen, yesen-doysan!
Hep senin mülkün olsa; hep senin dolsa kasan!..
BİLİR-BİLMEZ
Biri, bilmez konuşur; biri de, bildim sanır;
Ne konuşan pişmandır; ne de sanan utanır!
ZAVALLI
Ey tepeden bakıp da, kibirle tafra atan;
Ne kadar zavallısın, haberin yok hayâdan!
DEDE-TORUN
Geçmelidir, mutlaka, bir dedeyi bir torun;
O zamandır, o torun, gözün nuru, gururun!
HÂLİMİZ
Nezâket değil; şöhret, kin, nefret ağındayız!
Şiir, ilim, san’atta gaflet batağındayız!
DEĞER Mİ?
Dünyâ değer mi dostum zerre üzüldüğüne;
Sarıl, büyük bir aşkla, doğacak yeni güne!
UYKU
Bir hâne başındaki, eğer, uyursa baba;
Uymaz, asla, arkadaş, orda bir şey hesaba!
SAHTE SOFU
Elinde koca tesbih, dudakların kıpırdar;
Yalan, zinâ tınmazsın, bilesin ki, yol dapdar!
YALANCI
İşin hep dedikodu; sözün hep yalan-dolan;
Sen, hâlâ dediğine, inananlar vardır san!
EMÂNET
Korumuyorsa eğer, mukaddes emâneti;
Ağır olmalı, ağır, hıyânetin diyeti!