Çok aceleci bir milletiz…Geçmişin muhasebesini yapmadan/yapamadan ve bugünün işlerini hâl yoluna koymadan/koyamadan, hemencecik, yılları, onar-yirmişer hattâ ellişer bile atlayıp uçuyoruz!..
Oturup/hattâ oturmayıp, uzaktan da olsa, şöyle bir ‘kafa kafaya verip’ düşünebilsek!..
Evet, ‘kafa kafaya verip’ düşünebilsek, bin senenin bile pilânlaması yapılabilir!..
Ne muhteşem bir kültürümüz var, değil mi? Şu ‘kafa kafaya vermek’teki câzibeye bakınız!..Kafa vuruşturmak bile, bizde çok harikadır!.. Yiğitçesine!..
Diyeceğim, elbette ki, bunlar değildi(r)!.Esasında, söz bittikten sonra, tekrar buradan başladım!..
22 Ağustos 2022 tarihinde, wwwkapsamhaber.com’da yazdığım “YARINKİ TÜRKİYE” başlıklı makalemdeki ilk cümlem şu:
“Geleceğe dâir tasavvurlarımız olmalı!..”
Devamındaki birkaç cümleyi de nakletmeliyim:
“Türkiye’yi inşâ edip yükseltecek; Türk dünyâsını kucaklayıp cihânşümûl mertebeye ulaştıracak; dünyayı sulh ve sükûn diyârı yapabilecek bir ülkümüz olmalı!..
Eskiden; “Büyük Türkiye” ve “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne” diye hedefler vardı. “Hira Dağı kadar Müslüman, Tanrı Dağı kadar Türk “ ve “Yüz milyonluk Türkiye “ tâbirleri zamanın gençliğinin şuûrunda yerleşmiş ve ülkü hâlini almıştı.
O gençler şimdilerde ne oldu ve o gençlerin yerlerine gelenler ne hâldedirler, bilemiyoruz bile!..
Yarınki Türkiye!..Torunlarımızın ve onların torunlarının Türkiyesi’dir!..”
İki sene geçti…Gençlik yıllarımdan beri, bugünki seksenikinci yaşıma kadar, hep “Yarınki Türkiye”nin ve muhakkak ki, Türk Dünyâsı’nın büyük hayâli ve ülküsüyle yaşadım!..
‘Yaşadım!’; elelâde, başıboş, savruk ve gelişigüzel söylenmiş bir kelime değildir!..
Başta şiir olmak üzere, tiyatro, hikâye, inceleme, mektup tarzında kitaplarım ve yüzlerce makalem bunun şâhididir!..
Allahü teâlâya, beni, kibirden uzak tutması için dâima duâda bulunmuşumdur!..
Sözlerimin herbiri, kibrin değil, hizmetin tecellisi olarak, Türk Milleti’nin ve insanlığın refahı cihetindedir.
Aslında; yazılarımla verdiğim mücâdeleye bakınca, geldiğimiz şu merhalede, belki de, hiç durmadan, dâima, “BUGÜNKİ TÜRKİYE” diye haykırmalıymışım!..
“YARINKİ TÜRKİYE” diye çırpınıp durmakla yanılmışım!..
Çünkü…
Bugününü kurtaramayanın yarını mı olur?!..
Şâyet, bugün, herhangi bir hayâlin, maksadın, hedefin veya ülkün yok ise, yarının ne önemi vardır?
Bugününü teminat altına almayan/alamayan, yarınına nasıl güvenle bakabilir?!.
Bugünün sıkıntılarını, meselelerini, çözüm bekleyen bütün işlerini yarına tehir etmenin vebâlini taşıyarak, düşünmenin, teklif(ler)de bulunmanın ve çözüm aramanın gayreti içinde bulunmak şarttır.
Şâyet; kişi başına düşen millî geliriniz Avrupa’yla değil, dünyanın en geri ülkeleriyle mukayese edilir hâle gelmişse; bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Şâyet; sayıları, ikiyüz dokuzu buldu, diye övünülen üniversitelerinizin hiçbiri, hâlâ dünyanın, bırakınız ilk yüzü, ilk beşyüzü içine bile giremiyor ise, bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Şâyet; sosyal âhenk, itimatsızlıkla sarsılmış; kazanç, hırs hâlini almış; doymazlık, meşrulukla ifade bulmaya başlamış ve liyâkatsizlik ön pilâna çıkmış ise, bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/sorundasınız!..
Şâyet; memleketimizin pek çok yerinden ve bilhassa Hatay, Gaziantep, Adana, Mersin ve Kilis gibi, hattâ İstanbul, Konya, T(ı)rabzon gibi illerimizden gelen şikâyetler ve bilhassa Göç İdâresi’nin açıkladığı resmî rakamlardan da anlaşılacağı üzre, başta, Suriyeliler diye ifade edilen “kaçkınlar”ın sayısının onüç milyonu bulduğu bir dönemde, bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Buna bağlı olarak; Kayseri’de başlayan ve Türkiye’nin Suriye sınırında resmî koruma görevi yürüten Türk güvenlik kuvvetlerine yapılan saldırılar da, bunun ‘vahim neticelerinin başlangıcı’nı işâret etmektedir!..
Türk Bayrağı’nın indirilmesine değil; kimsenin, O’na, dokunmasına, yan gözle bakmasına bile müsaade edilmemelidir!..
Şâyet; üniversite mezunu işsiz genç sayımızın yüzde yirmi beşlere ulaştığı bugün, evlenmelerin azaldığı resmî makamlarca da teyit edildiğine göre, nüfusumuzla/demokrafik yapımızla oynanan oyunun farkında varmalı ve bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Bu noktada; elli-altmış sene evvelin “Büyük Türkiye!..Yüz milyonluk Türkiye!..” diye haykıran gençlerinin kükreyişlerindeki cesûrâne ve samimî tavırlarını birer ibret numûnesi olarak hatırlatmam gerekir.
Ancak…
O nesil, o neslin çocukları ve hatta, o neslin torunları nerelerdedir???
Şâyet; vatan toprakları, dur-durak bilmeden satılıyor ise, ve buna, hiçbir hukukî çâre ve tedbir de düşünülmüyorsa, bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Şâyet; bilhassa, muhteşem coğrafyamıza ve nüfusumuza rağmen, Türkiye’mizin koskoca verimli ovaları âtıl durumda bırakılırken, savaş hâlindeki Ukrayna’dan buğday; kaos içindeki Suriye’den zeytin; dünyanın bir ucundaki Amerika’dan pamuk, Uruguay’dan büyükbaş hayvan; Hollanda’dan patates…satın alıyorsanız, düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Sözünü ettiğim yazımda da ifade ettiğim gibi; “Bir ülkenin ‘ziraat ve hayvancılığını geliştirmesi; toprağını, birinci elden ve birinci dereceden koruma altına alması demektir. TOPRAĞI, SÂDECE ‘ASKER’ KORUMAZ; BİRİNCİ KORUYUCU ÇİFTÇİ’DİR.”
Şâyet; öğretmen ve subay yetiştirme meselemiz alenilik taşımıyor ve sınırlarımız da yolgeçen hanına dönmüş ise, bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Şâyet; mübârek dînimiz İslâm’ın emri olan ve Türk ruhuyla da taban tabana zıt olan “zinâ”nın ve “fâiz’in serbest oluşuyla, ahlâksızlığın sosyal âhengi altüst ettiği bu günde, sıkıntılar, büyük çapta devam ediyor ise, bugünki Türkiye’yi düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Bir de, “Türkiye Kültür Yolu Festival”leri var…
Hem, “Tasarruf Tedbirleri”nden söz edeceksiniz, hem de, âdeta saçıp savuracaksınız, adına da “kültür” diyeceksiniz!..
Sâdece birinden söz edeyim…
Geçen sene/2023, T(ı)rabzon’da, Ağustos ayında, “Sümelâ Kültür Yolu Festivali” adıyla bir faaliyet yapıldı!..Bu husustaki görüşlerimi; wwwkapsamhaber.com’da, 01 Mart 2024 tarihinde “Sümelâ Kültür Yolu Festivali Değil; Fâtih Zafer Yolu Şöleni” başlıklı yazımda açıklamıştım.
Bu sene ise; yine Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, 22 Haziran 2024-30 Haziran 2024 tarihleri arasında “Trabzon Kültür Yolu Festivali” tertip edildi.
2023 yılındaki başlıkta yazılan “Sümelâ” kaldırılmış!..Elbette ki, güzel bir şey!..Memnun oldum!..Zâten, sözünü ettiğim yazımda bunun yanlışlığını ifade etmiştim.
İkinci olarak ele aldığım “festival” kelimesi ise, hâlâ yerinde duruyor…Niçin “şölen” veya “şenlik” değil diye sormuştum, demek ki, bunu duyan olmamış.
O hâlde; tekrar sorayım: “Niçin, şölen veya şenlik” değil de, festival?”
Üçüncüsü; 2023’teki faaliyet, T(ı)rabzon’un, Fâtih Sultan Mehmet Han tarafından fethinin yıldönümünde yapılmıştı. Peki, bu sene yâni 2024’te ne oldu ki, öne alındı? Bunu, –senesi bile dolmadan-öne almanın sebebi nedir?
Koskocaman Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından tertip edilen ve bunca masrafa katlanılan bir faaliyetin, “T(ı)rabzon’un kurtuluş günü”nden öne çekilmesinin sebep(ler)nin bilinmesi gerekmez mi?
Bir f(ı)lamada ise, şu yazıyı gördüm: “Şehirde Festival Var”…
Yânî…
Şehirde şenlik/şölen var!..
Bu söylenen, sahiden var mıydı? Bırakınız T(ı)rabzon’un merkez ilçesi Ortahisarı, yine merkez ilçe olmaları gereken Akçaabat’ta ve Yomra’da var mıydı?
Gülbahar Hâtun’un emâneti Vakfıkebir’de, Beşikdüzü’de, Tonya, Şalpazarı, Of, Sürmene, Araklı veya Arsin’de, Çaykara’da, Maçka’da var mıydı?
Millî kültürümüzü diri tutabilmek için, bunları düşünmek zorundayız/zorundasınız!..
Düşününüz!..
Çin; senelerden beri, Hazar Denizi’ni hatta daha uzaklarını hedef almıştır!..
Rusya; tarih boyunca , Akdeniz’e kilitlenmiş ve hedefine de ulaşmış gibidir!..
Amerika Birleşik Devletleri; dünya devleti peşinde en yıkıcı emperyalistlerin başındadır…ve dünyanın her bir köşesinde batıp batıp çıkmaktadır!
İngiltere; hiçbir zaman, emelinden ve hedefinden zerrece sapmamış, kendi öz değerleriyle yürüyüş hâlindedir!..
Almanya, F(ı)ransa, Japonya’da da, bunlarınkinden farklı bir durum yoktur!..
PEKİ…
SENİN/BENİM EMELİMİZ, HEDEFİMİZ, ÜLKÜMÜZ NEDİR?
PEKİ…
HANGİ İSTİKAMET ÜZERİNDE YÜRÜMEKTEYİZ VE YÜRÜYECEĞİZ, BİLENİMİZ VAR MI?
LÜTFEN SÖYLEYİNİZ!..VAR MI?
İsmâil Hâmi Dânişmend, “Türklük Meseleleri” adlı eserinde, ibret verici ve çok önemli bir nasihatte bulunur.
Der ki;
“VATAN TOPRAKLAŞINCA, MİLLET VATANSIZLAŞIR”.