Ciddî, zor ve kafa zonklatan okumaların zevkine doyamıyorum!..Okudukça, yazdıklarım daha da değersiz geliyor bana!..Benden önce neler yazılmış, neler!..
Bir insan, kap-kalın bunlarca sayfa kitabı nasıl yazar!..Hem de, el ile!..
Hani daktilo olsa yine aklım alır..O da, bir dereceye kadar!..
Hiç mi yanlış yazıp silmeyeceksin? Hiç mi, kafan bir şeye bozulup, sayfaları yırtmayacaksın!..
Sokaklara bakıyorum; gencecik delikanlılar ve kızlar, zamanı, sakız gibi, acımadan çiğniyorlar!..
Sorsan; bütün mes’eleleri çözülmüş, hâlledilmiş, vatan sathı güllük gülistanlıktır!..
Başı dumanlı olmak başka, bu başkadır!..
Bizi kurtaracak yegâne fiil, yegâne icraat, yegâne faaliyet, büyük bir mes’uliyet hissiyle okumak’tır.
Matematiğin yoksa, astronomiden mahrumsan, fiziğin ve kimyan bitikse, tek başına, şiirin, romanın, mîmârîn, estetiğin ne yapar?!..
Bütün bunlar; yâni, matematikten astronomiye, anatomiye, sosyolojiye kadar hepsi, şiirle, tiyatroyla, hatla, tezhiple birleşirse kıymet kazanır!..
Pîri Türkistan Ahmed Yesevî’nin Dîvânı’nı okurken aldığım haz ve zevk ile, ondaki derinliğe nüfûz etmekteki bahtiyarlığımı, Kaşgarlı Mahmud’un Dîvanü Lügat’it-Türk’ünü, Yûsuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig’ini okurken de, Mevlâna Celâleddîn-î Rûmî’min Mesnevîsi’ni okurken de, Yûnus Emre Dîvânı’nı okurken de almıyorsam, bana, kitap okuyor denmesin!..
Edebiyatın maksadı; sosyolojinin meydanında koşuşturup, onu târif ve tavsife çalışmak değildir.
Hele de, estetiğin ne olup ne olmadığı da onu ilgilendirmez. O; kendine mahsus sosyolojiyi ve estetiği inşâ eder, o kadar!.
Bu da nereden çıktı, denmesin!..Bunların hepsi, aslında, birbirinin arkadaşıdır…Hiçbiri, birbirisiz olmaz!..
Biraz olsun, edebiyata, daha fazla yer araladığımın farkındayım!..Biraz iltimas, diyeyim ammâ, bu kelimeyi de oldumolası sevmiyorum!..İtici, tiksindirici bir kelime!..
Modernite iki canlı ve çift başlıdır!..
Onu, teknolojiyle emsal tutan faydacılar, büyük bir israfın içinde yüzdüklerinden –güyâ- habersiz, tam bir şatafat içinde yaşadıklarından, garibanları hiç mi hiç akıllarından geçirmezler!..
Dikkat ediniz, tarih boyunca, bu bakış açısıyla hareket eden, -ister kişi, isterse devlet olsun- ikisi de aynı ‘sömürü için’ ömür tüketmişlerdir!..
Dillerdeki söz ise, ‘insanlığın hayrınadır’dan başka bir şey değildir!..
‘İnsanlığın hayrınadır’ da, insanlık, bugün, niçin can çekişmektedir!..
İster, bize/içe; ister, dışa bakınız, bu, böyledir!..
İki canlı ve çift başlı modernite budur!..Ve ‘yalan’ üzerine kuruludur!..Bütün sermayesi yalan’dır!..
Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e..Hiçbir ayrım yapmaksızın, böyledir!..
Böyle olmasaydı; ne Doğu Türkistan bu zulmü yaşardı; ne Filistin, ne de başka bir mekân!..
Böyle olmasaydı; ne Kırım senelerdir acılara mâruz kalırdı, ne Ukrayna, ne de Afrika ülkeleri!..
Kısacası; gaddarlar, zâlimler, gafiller ve hâinler tahakkümü olmazdı!..
Bu korkunç acımasızlıklar, ne yazık ki; büyük paralarla, büyük gemilerle ve büyük uçaklarla tahakkuk ettiriliyor ve adına da, modernite deniliyor!..
Korumasız çocukları göz kırpmadan öldürenler ve bu öldürenlere seyirci kalanlar da, aynı ‘insanlık’tan ve aynı ‘modernite’den söz ediyorlar!..
Hıristiyan, Yâhudi ve Müslüman dünyalarına bir bakınız!..
Şaşırmıyor musunuz?
Kuru teknolojinin getirdiği bu acımasızlık, buz dolabındaki, çamaşır makinesindeki, radyodaki, cep (bence, doğrusu el telefonu) telefonundaki, nakil vasıtalarındaki, televizyondaki veya bilgisayardaki güzellikleri silip süpürmektedir!..
Sâdece bugün değil, tarih boyunca; kuvvetli, aklı evvel moderniteci maddeci kapitalist yobazlarla, komünist-faşist baskıcı zulümcü, ağız-açtırmaz tahakkümcüler ve aklı evvel her türlü din istismarcısı, uydu ve uşak karakterliler, bu fakirleşmenin ve ezilmenin yegâne müsebbibidirler…
Hepsine sorsan, demokrat’tırlar…Hepsine sorsan, âdil’dirler..Hepsine sorsan, mazlumun yanındadırlar..Hepsine sorsan dâvaları insanlığın huzur ve refahıdır!..
İnanın ki, bunların hepsi de boş, hem de bomboş lâflardan başka bir şey değildir!..
İnsanlık, bir uçtan bir uca, -henüz târifi yapılmamış olan ‘yeni bir insanlık’ adına-, birbirini kırıyor, parçalıyor ve yakıyor!...
Öbür insanlık ise, hâlâ horul horul uyuyor!..