İnsanın, tabiatı ve kâinatı inceleme, tahlil etme ve fikretme arzu ve emeli, kitap okudukça artar. Her kitap, her mizaca hitap etmez. Zâten, her mizacın da, kendine uygun kitapların hepsini okuması mümkün değildir. Gerekli bilgiyi almak, bu bilgiden bilgi çıkarmak/artırmak/üretmek yegâne maksat olmalıdır.
Kitap, hakîkate giden ahlâkî istikamet ve ilim yolunda rehberlik edebilmelidir. Kâğıt isrâfına yol açan nice kitaplar vardır. Onlarda, ne ahlâk, ne ilim, ne de sanat bulunur. Sâdece kelime yığınıdırlar: Külfettirler!..Bu yazımda, değerli yazar Oğuz Çetinoğlu’nun son kitabı üzerinde durmaya çalışacağım. Ümit ederim ki, faydalı olur!..
“ŞEYHÜLİSLÂM EBÜSSUÛD EFENDİ”
Oğuz Çetinoğlu; dînî v e millî değerlerimizi mevzu yapan eserlere imza atan tecrübeli bir yazarımızdır. Akıl Fikir Yayınları arasında neşredilen , hayatımızın pek çok safhasında verdiği kararlarda mühim rolü olan “Şeyhülislâm Ebüssuûd Efendi” adlı144 sayfalık eseri, Çetinoğlu’nun değerlendirmeleriyle okurla buluşturulmuştur.
Çetinoğlu; bilindiği gibi, sayısı otuzu bulan eser yayınlamış ve 115 Soruda Türk-İslâm Âlimi Mâtûridî, Her Yönüyle Kâzım Karabekir, Büyük Türk İslâm Âlimi Serahsî, Edib Ahmed Yüknekî ve Atabetü’l-Hakâyık, Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugâti’t-Türk, Mutasavvıf ve Halk Filozofu Nasreddin Hoca, Hacı Bayram-ı Velî, Ahî Evran, Ahilik, Fütüvvet ve Fütüvvetnâmeler, Hoca Ahmed Yesevî ve Yesevîlik, Ahmet Kabaklı, Hayatı, Fikirleri ve Eserleri adlı kitapları bu tarz eserlerdir.
Diyebilirim ki; Çetinoğlu, Kanûnî Sultan Süleyman Han döneminde 28 yıl 11 ay şeyhülislâmlık yapmış olan Ebüssuûd Efendi hakkında böyle bir eser yazarak, Türk kültürünü şaha kaldıran Türk büyüklerinin tanınması ve onlardan istifade edilmesi bakımından büyük bir hizmet yapmaya devam etmiştir.
Eserde; bilhassa Kanuni Sultan Süleyman ile Ebüssuûd Efendi irtibatı/müşâveresi öne çıkarılmakta, verdiği fetvâlarda hakkaniyet ölçülerine Padişâhın güveni vurgulanmaktadır.
Şurası muhakkaktır ki, tabiî olarak, verdiği fetvâlarda bugün bile tartışılan hususlara açıklık getirilmekte hatta, kendinden önce verilmiş olan bâzı fetvalara Ebüssuûd Efendi’nin itirazlarına yer verilmektedir.
Eserde, iki ana mevzu çok önemlidir. Biri; Cihân Padişahı Kanuni’in “Muhibbî” mahlasıyla yazdığı 5 beyitlik “gibi” redifli;
“Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi.”
Diye başlayan gazeline, Ebüssuûd Efendi’nin, Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilâtün/Fâ’ilün vezniyle yazdığı, 47 beyitlik, yine “gibi” redifli “nazire”dir.
Çetinoğlu, bu hususta şunları söylemektedir: “Muhibbî mahlasıyla şiirler yazan Kanûnî Sultan Süleyman Han’ın, 5 beyitlik çok meşhur şiirine Ebüssuûd Efendi’nin yazdığı 47 beyitlik şiir, 5 beyitlik gazelinin detaylandırılmış hâli gibidir. Çünkü Muhibbî gazelinde bu dünyanın geçiciliğini ve değersizliğini 5 beyitte anlatmaya çalışırken Ebüssuûd Efendi bu durumu etraflı bir şekilde şiirine konu etmiştir. “ (Sf.51)
Kitaptaki ikinci temel husus ise; Ebüssuûd Efendi’nin “Kur’ân-ı Kerîm Tefsiri/İrşâdü’l-Akli’s-Selîm” adlı Kur’ân Tefsiri’dir.
Bu konuda da, Yazar Oğuz Çetinoğlu şöyle diyor: “Büyük İslâm İlmihâli’nin yazarı Türk din âlimi ve Cumhuriyet döneminin 5. Diyânet İşleri Başkanı Ömer Nasuhî Bilmen (1882-1971), Ebüssuûd Tefsiri’nin yazılışından 500 sene sonra kaleme aldığı “Tabakattü’l Müfessirin/Tefsir Yazarları isimli eserinde Ebüssuûd Efendi’nin eseri hakkında şunları yazıyor:
“Merhum Ebüssuûd; Keşşâf ile Envâr’üt-Tenzil’i esas tutmuş, bunların bütün güzelliklerini bir araya toplamış, bunları yeni yeni düşüncelerle ve işâretli nüktelerle bir kat daha yükseltmiştir.
Ebüssuûd Efendi bu iki tefsiri kaynak olarak kabul etmiş, bâzen bunların ibârelerini aynen bile almış olmakla berâber birçok yerlerde Zemahşerî’nin sözlerinin hasta taraflarını göstermiş ve tenkit etmiş; bunların tefsirlerinde o kadar izah edilememiş olan nice mühim meseleleri derinliğine incelemiş ve açıklamıştır.
Bu büyük müfessir, son asırlarda guruba varmış gibi görünen ilim ve irfan güneşinin tekrar inkişafına güzel bir hizmet etmiş, Türk âleminin yüzünü güldürmüş, ma’rifet ve fazilet çehresini yeni şeref hâlesiyle tezyin eylemiştir. “ (Sf. 88)
Bir şey var ki, gözden kaçtığını kanaatini taşıyorum. Son paragrafta şöyle deniliyor:
“Nihâyet, Abussûd’un tefsiri, Kur’ân’ın ince mânâlarını ve belâgat özelliklerini keşif yolculuğunda köşe taşı olabilecek kıymetli bir eser olsa da, Arap edebiyatının şaheseri niteliğinde olan Kur’ân’ın, edebî bakımdan keşfedilecek daha birçok inceliğe hâvî olduğunda şüphe yoktur. “ (Sf.138)
Bu tek cümlelik paragraftaki, “Arap edebiyatının şaheseri niteliğinde olan Kur’ân’ın” ifadesi, belki de cümlenin uzunluğundan farkedilememiş olacak ki, bütün insanlığın huzuru, refahı ve ilmî gelişmesi için indirilen yüce ve mukaddes kitâbımız Kur’ân’ı kerîm, âdeta “Arap” kavmine mahsus gibi bir mânâya dönüşmüş görünmektedir. Muhakkaktır ki, maksat bu değildir ve üzerinde tekrar düşünülmesinde fayda vardır.
Sahasında mühim bir yer tutacağını ümit ettiğim böyle bir eser için, Yazar Oğuz Çetinoğlu büyük bir vazifeyi yerine getirmiştir. Tebrik ederim.