“Dîvan Şiirine Dâir” (Bknz. M. Halistin Kukul, Aydın Efesi Dergisi, Sayı:83, Kasım-Aralık 2024, Sf. 3-4; Wwwkapsamhaber.com- 13 Mart 2025-14.20) başlıklı makalemde naklettiğim; “Prof. Dr. Ahmet Hamdi Tanpınar, talebesi olan –ve benim de üniversiteden hocam olan-Prof. Dr. Niyazi Akı’ya, Paris’ten yazdığı 11 Nisan 1960 tarihli mektubunda, “Eski şiirimizi sev ve eskiyi tanı” dedikten sonra şöyle devam eder:
“Ben garpla başladım işe. Fakat bizim eski şairleri ve eski müsikiyi tanımadan kendimi bulamadım. Onların nostaljisini tadınca, kendimi kendi içimde daha yerleşmiş buldum. Bittabi buna bugünle de gidebilirsin. Fakat Fransızca bilgin, o dünyayı iyi tanıman, yenileri daima bir pencere gibi görmene sebep olacak. Bu tekâmül bütün vetiresiyle çok gözümüzün önünde.
(…) Bizden evvelki nesillerin hemen hepsi kendilerinden yirmi sene evvel gelenlerin hatıracısı, filân oldular; fakat anektotta kaldılar. Eskinin apolojisini yapmıyorum. Sadece zaruriliğini anlatmaya çalışıyorum. Pek az insan yakın ve uzak maziye benim kadar aksülamel yapmıştır. Bununla beraber büyük kaynaklardan biri eskiydi ve eskidir. Hâlâ Nedim’i, Bâkî’yi göz önünde tutarak yazarım.”(Bknz. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Mektupları, Hazırlayan: Prof. Dr. Zeynep Korkmaz, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1974, Sf. 319-320)
Bunları yazmamın sebebi, Prof. Dr. Ahmet Sevgi’nin “BEYİTLER ARASINDA” adlı kitabıdır.
Kitabı okumaya başlayınca, aklıma rahmetli Mehmet Çınarlı’nın “Mısralarda Gezinti” adlı kitabı geldi. Çınarlı, eserinin Önsöz’ünde, “Yüzyıllardan beri gelip geçmiş bazı şairlerimizi hayalen bir araya getirip, çeşitli konularda-birbirini tamamlayacak veya birbirine karşı çıkacak şekilde-mısralarla konuşturmak, edebiyatta hiç yapılmamış bir denemeydi.” der.
Maksadım; iki kitap arasında bir mukayese değil; bu vesileyle, Çınarlı gibi Türk edebiyatına büyük hizmetler yapmış biri büyüğümüzü de hatırlamak/hatırlatmaktır.
Şu anda; “BEYİTLER ARASINDA” hakkında yazacaklarım ise, bir kitap tahlili olmayıp, sâdece tanıtımı’dır.
Ve; hemen şunu söylemeliyim ki, ben de, tıpkı, Tanpınar’ın, talebesi ve benim de Hocam olan Niyazi Akı’ya nasihatinde ifade ettiği gibi, başta edebiyat severlere, Türk Dili ve Edebiyatı hocalarına ve talebelerine, “Eski şiirimizi sev ve eskiyi tanı” diyerek, elimdeki bu eserin ne kadar kıymetli olduğunu ifade etmek isterim.
Bu da şu demektir ki, “BEYİTLER ARASINDA”yı, bir defa okumakla, ona, doymanız veya tatmin olmanız mümkün değildir.
Muhteşem Türk Şiiri içinde, yalnızca bir bölümü ihtivâ eden bu ‘dönem’ -ki, buna,Dîvan Şiiri diyoruz-, bizlerden ne kadar şikâyetçi olsa azdır. Evet, koskoca bir ‘dönem’ bizden, kendisine ilgisiz kaldığımız, lâkayt davrandığımız, sahip çık(a)madığımız hatta, -hatırlıyor ve hatırlatıyorum- zaman zaman da hor baktığımız/gördüğümüz ihtişamlı bir dönem’dir.
126 sayfalık bu eser hakkında çok şey söylemem mümkündür. Çünkü; konu başlıklarında da görüleceği üzre, Kutadgu Bilig’den beri nice büyük şâirlerimizin fikirlerini ve poetikalarını günümüze taşıması bir yana, yarınımıza gösterdiği titizliği ve mükemmellik istikametini de işaretlemektedir.
Kitaplardan söz ederken, umumiyetle, hep, onun yazarının takdiminden veya önsözünden başlarım. Fakat, ilk defa, burada, sözünü ettiğim ‘tanıtıma’, eserin sonundan başlamak istiyordum.
Çünkü, bâzı lezzetleri tattıkça tatma arzusu artığı gibi, “BEYİTLER ARASINDA”yı da, okudukça, daha çok lezzet alıyor ve sonuna yaklaştıkça da daha olsun istiyorsunuz.
Yukarıda sözünü ettiğim “Dîvan Şiiri Hakkında” başlıklı makalemde, Ahmet Sevgi’nin “Dîvan Şiirinden Faydalanmak” başlıklı makalesinden bir bölüm nakletmiştim. O bölümü, önemine binâen, tekrar naklederek sözüme devam edeceğim.
Prof. Dr. Sevgi , bu makalesinde, diyor ki, “İyi de sizin sıraladığınız beyitleri anlamıyoruz ki” diyeceksiniz. Arkeologların-bugün için çok da bir değer ifade etmeyen- bir medeniyeti ortaya çıkarabilmek için iğne ile kuyu kazarcasına nasıl çalıştıklarını düşünün. Yâni Dîvan şiirinden faydalanabilmek için de biraz gayret gerekiyor ki, bence değer.”
İtiraf etmeliyim ki, “Bence de değer ve değdi!”
Dîvan Şiiri’nin, Arapça-Farsça ve Türkçe yazılması, hattâ Türkçe’den daha fazla diğerlerine yer verilmesi, muhtevasındaki tefekkür ve poetik zenginliğe rağmen, ona, ‘bizim gözüyle’ bakılmasına mâni olmuştur.
Hâlbuki; Orhun Kitâbeleri’nde mâna bulan Türk kültürüyle, Kutadgu Bilig’de kendini cihâşümûl mânada ortaya koyan Türk-İslâm telâkki ve şuûru, bu şiirde, kendine büyük çapta yer bulmuş ve saha açmıştır.
Kitabın en sonundaki “Şâirlerle Kitap Üzerine Bir Sohbet” başlığını taşıyan makaleden, okurların, ona ulaşmasının heyecanını yaşaması bakımından, söz etmeyeceğim. Ancak; yine, en son makalesi olan “Kitapla İlgili Bir Açık Oturum” başlığını taşıyan makalede, Yönlendirici (moderatör) Ahmet Habib’in (yâni; Ahmet Sevgi’nin) mütevâzı takdimine de ulaşmanızı temenni ederim.
Yazar Prof. Dr. Ahmet Sevgi, “Ön Söz”ünde şöyle diyor:
“17. Yüzyılda Nâbî’nin:
“Sözde darb-ı mesel îrâdına söz yok amma,
Söz odur âleme senden kala bir darb-ı mesel”
beytiyle şiirde hikmetli söz söyleme yolu iyice açılmış, dolayısıyla edebiyatımızda “hüsniyat” şiiri yanında bir de “hikemiyat” şiiri oluşmuştur ki “Beyitler Arasında” adını verdiğimiz elinizdeki kitapta yer alan 52 makalede bu hikmetamiz beyitlerden örnekler göreceksiniz.”
Ben de diyorum ki;
Şâirler, edibler, edebiyat severler, Türk dilcileri ve Türk edebiyatçıları, işte size, elinizin altından hiç eksik etmemeniz gereken bir yol gösterici, yol açıcı ve istikamet tâyin edici bir eser!..
Yazanımız, tahlil ve tenkid yapanımız çok az; bâri, okuyalım da, hem fikir temin edelim ve hem de yazarına destek ve teşvikçi olalım!..
Kısaca: Hazîne değerinde bir kitap!..
(İsteme: Tlf: 0.535. 987 01 67 -A.Sevgi/0.332. 353 62 27 -Palet Yayınları)