Hemen ifade etmeliyim ki, bu kitap; Türkiye sevdâlısı, T(ı)rabzon sevdâlısı, Beşikdüzü sevdâlısı iki gayretli yazarımızın kaleminden çıkmış kıymetli bir eserdir.
Yazarlarımız: Cemal AKSOY ve kızı Aslıhan AKSOY’dur.
Başlığın tamamı ise, her şeyi hulâsa ediyor: “TARİHİN İZİNDE TRABZON BEŞİKDÜZÜ Türk-İslâm Eserleri ve Kitâbeleri”.
Kâğıt fiyatlarının bu kadar yüksek olduğu bir zamanda, hele de ‘okumak’ denilince, gençlerimizin ve yaşlılarımızın âdeta yüzünü buruşturduğu bir devirde, bir ilçe hakkında dört yüz elli altı sayfalık bir kitabın hazırlanması, muhakkaktır ki, takdiri gerektirir.
Cemal Aksoy, 1954 doğumludur. 34 yıl, Polis-Başkomiserlik yaptıktan sonra emekli olmuş, hâlen, Beşikdüzü’de, Hâkimiyet Gazetesi’ni çıkarmakta ve Türk Ocakları Beşikdüzü Şubesi Başkan Yardımcılığı görevini yürütmektedir.
Aslıhan Aksoy ise, 1992 doğumlu olup, Sınıf Öğretmeni olarak vazife yapmaktadır.
Seneler önce, yine böyle bir kitapla karşılaşmıştım ve bu kitap, Kayserili Halk Ozanı Mustafa Ferit Yıldız’ın yazdığı “Amarat Kasabası” adlı incelemesiydi. Mustafa Ferit Yıldız, Amarat Kasabası’nı, âdeta, didik didik etmiş, tıpkı akademik bir çalışma gibi okurla buluşturmuştu.
Şunu hemen belirtmeliyim ki; birçok üniversitemizde, bâzı tarihçi öğretim üyesi arkadaşların şahsî gayretleriyle, ‘mahallî tarihe’ önem verilmektedir. Yeterli olmamakla birlikte, hiç olmamasından daha iyidir deyip geçiyoruz. Şüphesizdir ki, bunda, -yine, az da olsa- bâzı belediyelerin teşviklerine rastlamaktayız.
Ancak, birçok yerde şahidi olduğum bir husus vardır: Binbir külfet ve sıkıntıyla hazırlanmış bu eserlere, zerrece destek olmamış, o kasabanın ve şehrin mülki ve idârî âmirlerinin ‘bir takdîm yazısı’ yazması, bana, çok da câzip gelmemektedir.
Hem hiçbir maddî ve mânevî yardımda bulunmayacaksın, hem basıldıktan sonra, satışına yardımcı olmayacaksın ve ondan sonra da, iki satırlık takdîm yazısıyla-tâbiri câizse- p(i)rim toplayacaksın!..Bu tarz göstermelik tavırlardan usanmış durumdayım!..
Bugün, umûmî olarak, mahallî idâreler, o muhitteki târihî ve kültürel değerleri ; dil, mîmârî, veya o mekâna mahsus diğer değerleri bulup ortaya çıkarmayı gaye edinenleri , âdeta, seyretmektedirler.
Düşününüz; bir câminin, çeşmenin veya mezarlığın târihî vasıflarını ortaya koyan künyesinden haberdâr olmayan bir salâhiyetli bile, bu yazarlar tarafından uyarılmaktadırlar.
Bu sebepledir ki; bu tarz eserleri hazırlayıp pek çok yeni millî/mahallî kıymeti ortaya çıkaranların mâlî bakımdan desteklemeleri ve eserlerinin basımına öncülük edilmelidir..
Bu iş; bâzılarının sandığı gibi, birkaç fotoğrafla, birkaç satırlık yazı meselesi değildir.
Sosyo-kültürel derinliği olan, bugünle ve yarın(lar)la da irtibatlı olan, zaman alıcı, mâli külfeti yüksek, ciddî ve kalıcı bir faaliyettir.
2020 yılında, Trabzon’da basılan “TARİHİN İZİNDE TRABZON/ BEŞİKDÜZÜ” bu adlı eser, elime ‘şimdi’ geçti. Şimdi, çünkü, henüz bir henüz bile dolmadı!..
Şunu da söylemeliyim ki; bana gelen eserleri, didik didik ederim. Onları, bir emânet olarak görür ve -anlayabildiğim kadarıyla- değerlendiririm. Bunu da, öyle yapmaya çalıştım!..
Daha önceleri de yazdım; şehirlerimizin tarihini bilmek için, kasabalarımızın ve köylerimizin, her türlü yaşayışlarını ele alan ‘sosyo-kültürel” çalışmalar yapmak zorundayız.
Ne hazindir ki, hâlâ, İstiklâl Harbi gaazilerimizin, Kore gaazilerimizin ve Kıbrıs gaazilerimizin hatıralarını bile lâyıkıyla ele alabilmiş değiliz. Kimdir bu gaaziler? Anadolu’nun bağrından çıkmış KÖY ÇOCUKLARI/DELİKANLILARI, değil mi?!..
Köy, esastır!..
Kasaba; köy ile şehrin kavuşma, buluşma ve geçiş noktasıdır.
1970 yılında “BEŞİKDÜZÜ HALK AĞZI” başlıklı çalışmamı yapmıştım. Bu husustaki, TDK mâcerasını zâten yazmıştım. Bu makalem, tam otuz sene sonra, “Trabzon’un Beşikdüzü İlçesi’nde “SERENDER”in Köy Hayatındaki Yeri Ve Bir Serender Numûnesi” başlıklı bir diğer makalemle birlikte, Atatürk, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Türk Halk Kültürü Özel Sayısı-II-, Cilt:13, Sayı:30, Ankara-2002 tarihli ERDEM DERGİSİ’nde yayınlanmıştı.
Mahallî kültürden, millî kültüre ulaşan değerlerin taşlarını nasıl döşeyeceğiz?
Prof. Dr.Mümtaz Turhan, “Kültür Değişmeleri” eserini şu cümlelerle bitirir:
“Eski kıymetlerin yerine yenilerin konulmaması veya yeni ikamelerin sathî, iğreti ve sahte olması, kültürde insicam, istikrar ve muvazenenin; fertlerdeyse iç huzuru ve emniyetle birlikte bilhassa ictimaî davranışlarının istikamet ve cihetini tayin hassasının kaybedilmesine sebep olmaktadır.” (Bknz. Prof. Dr. Mümtaz Turhan, Kültür Değişmeleri, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul 1972, Sf. 386)
“Eski kıymetlerin yerine yenilerin konulmaması…”, ne müthiş ve ibret alınacak bir tâbirdir!..
Şimdilerde, böyle bir ‘hassasiyet’ var mıdır?
“Eski kıymetleri…” nasıl bileceğiz?
İşte, size, bir numûne!..Okuyunuz ve nasıl bilebileceğimizi beraberce anlayalım!..
Yazar Cemal Aksoy, ÖNSÖZ’ünde diyor ki;
“Eserimizde kullanılmış olan bu resimlerin tamamı kendi özel arşivimizdeki resimlerdir. Resimlerin, objelerin tamamı orijinal, resmî ruhsatlı, bir kısmı hâlen hânemizde kullanmış olduğumuz ata yâdigârı olan kişisel eşyalarımızdır.”
Cemal Aksoy ve Aslıhan Aksoy tarafından hazırlanıp hizmete sunulan, 456 sayfalık “TARİHİN İZİNDE TRABZON/BEŞİKDÜZÜ” adlı bu eserin, elbette ki, ana başlıklarını da okurların ilgisine sunmalıyım:
“Beşikdüzü Tarihi-Osmanlı Dönemi-Madencilik-Osmanlı Dönemi Yazıları-1850 (ÖŞÜR) Vergi Defterleri Nüfus Kayıtları-Trabzon’un Fethi Sonrası Nüfus Dağılım Listesi-Çeşmelerimiz, Köprülerimiz, Kalelerimiz, Değirmenlerimiz ve Tarihî Özellikleri-Beşikdüzü İlçesi’nden Yetişen Üniversite Hocaları-Beşikdüzü Şehitlerinin Tam Listesi-Beşikdüzü Gazileri-Türk Atası Dede Korkut-Türkmenler/Oğuzlar-Kabristanlarımız(Târihî Mühürlerimiz) Konuşan Mezar Taşlarımız-Osmanlı Dönemi Nüfus ve Ekonomik Hareket Cetvelleri-Yaylalarımız-Beşikdüzü’nün Kara Günleri-Beşikdüzü İlçesi’nden Dünya Devletlerine Nakti Yardım-Beşikdüzü Şiirleri.”
Fâtih Sultan Mehmet Han’ın, İstanbul’dan sonra, Türk Milleti’ne ikinci ‘emâneti’ olan T(ı)rabzon şehrinin Beşikdüzü İlçesi hakkında, büyük zorluklara rağmen bu kültür hizmetini sunan Yazarlar Cemal Aksoy’u ve Aslıhan Aksoy’u tebrik eder; başarılarının devamını dilerim!..
Sözlerimi; takriben, elli yılı aşkın bir zaman önce yayınladığım BEŞİKDÜZÜ başlıklı şiirimle sonlandırmak istiyorum:
“Ağır ağır inerken güneş, Çeşmeönü’nden;
Bir haşmetli rüyâ yaşatır Beşikdüzü’ne..
Ve bin kez daha güzeldir, senin gördüğünden,
Renk ışıklarının vuruşu, Ağasar Köprüsü’ne!..
Kurbağalı Dere’den, Beşikdağı’na
Bir ihtişamlı yeşillik yükselir,
Masmavi gökyüzünün serilir ayağına
Ve sevgiye çağıran Türk sesi gelir!..
Yosunlarını titretir bir kemençe, derelerin;
Muhabbetle tokalaşır insanlar.
Ezân sesleriyle yankılanan tepelerin,
Yamaçlarında aynıdır, ocaklar, temmuzlar, nisanlar!..
Yeşille mavinin avuçlarında,
Çalışkandır arı misâli her kişi.
Bir kültür ışığı yakar burçlarında,
İrfanla faziletin yükselişi!..
Eğer bir gün yolunuz düşer de,
Bu şirin kasabaya gelirseniz…
Sizi, mest eder bu insanlar,
Bu yemyeşil tepeler ve bu deniz!..
Ağır ağır inerken güneş, Çeşmeönü’nden;
Bir haşmetli rüyâ yaşatır Beşikdüzü’ne..
Ve bin kez daha güzeldir, senin gördüğünden,
Renk ışıklarının vuruşu, Ağasar Köprüsü’ne!..
M. HALİSTİN KUKUL
İSTEME ADRESLERİ: cemal-aksoy@hotmail.com.tr
Tlf: 0.543. 616 10 60
Cumhuriyet Mahallesi, Mevlâna Caddesi, Aksoy Apt. Nu: 17/1
Beşikdüzü/TRABZO