Türkiye’de, sâdece ‘dergi çıkarmak’ değil; gazete çıkarmak ve kitap yayınlamak da büyük bir mesele hâline gelmiştir.
“Zâten zordu”, diyenler olabilir. Doğrudur…Ancak, gelinen noktada, bunun zorluğu ‘dayanılmaz’lıkla ifade edilebilir… Elbette ki, yalnızca basım değil, nakliye/posta/kargo fiyatlarındaki artış düşünüldüğünde, durumun vahameti daha da iyi anlaşılabilir.
Şâyet, ‘dayanabilenler” var ise,- ki, az da olsa vardır- bunları takdir ve teşvik etmek de, elbette ki, millî bir vazife olmalıdır.
TÜRK YURDUDERGİSİ; Türkiye’nin, geçmişi bir asrı aşan köklü, ciddî, düşüncesinden tâviz vermeyen, millî şuur âbidesi bir fikir dergisidir.
TÜRK YURDU DERGİSİ; Türk Ocakları Genel Merkezi Aylık Yayın Organıdır. Fikir kökü; binlerce senelik Türk tarihine dayanır!..
Son sayısının kapağında aynen şöyle yazıyor:
“TÜRK YURDU/NİSAN 2025/YIL 114/SAYI 452-ÖZEL SAYI: 1915 TEHCİRİ VE ERMENİ MESELESİ-Diaspora, Propaganda ve Kimlik İnşası-“
Türk Yurdu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Ayşegül Büşra Paksoy, bu sayısında; “Değerli Türk Yurdu Okurları” başlıklı yazısına şu cümlelerle başlıyor ve meseleyi, anlaşılır bir üslûpla hulâsa ediyor:
“Ermeni tehcirinin 110. seneidevriyesine hasrettiğimiz bu sayıda meseleyi yüzlerce yıl geriye götürerek dünü ve bugününü mukayese etmeye çalıştık. Esasen Türk-Ermeni husumetinin tarihi çok eski değildir. Osmanlı İmparatorluğu zamanında Ermeniler, neredeyse 19. asra kadar devlet için bir problem olmamışlardı. Osmanlı’nın gözünde onlar “millet-i sâdıka” idi. Ayrıca Ermeniler gerek zanaat hayatında gerekse ticarette Osmanlı Devleti için lüzumlu, önemli bir unsurdu. Peki, hâl böyleyken, bugünkü kanlı bıçaklı husumet neden ileri gelmiştir? Gelinen noktanın kaynağı olarak gösterilen Ermeni tehciri yahut maksatlı bir şekilde ifade edilen sözde “Ermeni soykırımı” bugünkü vaziyetin esas sebebi olarak gösterilir. Şunu gönül rahatlığıyla ifade edebiliriz ki, bu husumetin ortaya çıkışında Türklerin en ufak bir dahli yoktur. Zira Türkler Ermenilere bir kötülük yapma meylinde olsalardı, bunu çok kuvvetli oldukları zamanda yapabilirlerdi ve kimseden de en ufak bir itiraz gelemezdi…”
Tabiî ki, Sayın Paksoy’un yazısı uzundur ve dergi de, bu sayısıyla oldukça hacimli ve dopdoludur!..
Ben; sâdece, dergide yer alan kıymetli yazarların isimlerini ve makalelerinin konu başlıklarını vererek, sözü okurlara bırakıyorum:
“Prof. Dr. Mehmet Öz (Bir Arada Yaşamadan Sevk ve İskân Sürecine),Prof. Dr. Yusuf Sarınay (Ermeni Tehcirinin -Sevk ve İskân- Sebepleri), Prof. Dr. Kemal Çiçek (II. Abdülhamid’in Ermeni Sorununa Bakışı), Doç .Dr.Fikrettin Yavuz (II. Abdülhamid Döneminde Düvel-i Muazzama ve Gambot Diplomasisi:Ermeni Sorunu Bağlamında Bir Değerlendirme), Prof. Dr. Nejla Güney (İttihat ve Terakki İle Taşnaksutyun İttifakı ve Türk-Ermeni İlişkileri), Prof. Dr. Bülent Yıldırım (Ermeni Komitalarının Faaliyetlerinde Stratejik Bir merkez: Bulgaristan),Prof. Dr. İbrahim Ethem Atnur (Tarihi Kayıtlar Işığında Ermeni Emval-i Metrukesi), Prof. Dr. Ramazan Erhan Güllü (Birinci Dünya Savaşı Sırasında Ermeniler İçin Yapılan Dinî/İdârî Düzenlemeler), Prof. Dr. Ahmet Türkan (Papalığın Katolik Cemaati Üzerinde Etkisi ve Ermeni Meselesine Yaklaşımı), Prof. Dr. Ömer Turan (Bir Ermeni İhtilalcinin Kaleminden Birinci Dünya Savaşı’nda Ermenilerin Ruslara Hizmetleri), Prof. Dr. Mustafa Çolak (Müttefik mi, Münafık mı? Almanya ve Ermeni Meselesi), Prof. Dr. Recep Karacakaya (Türkiye-Ermenistan İlişkileri ve Erivan Hadisesi/1923), Prof. Dr. Mehmet Akif Okur (Kanun Kuvvetinde Sözde Tarih: ABD kongresi Tarafından Ermeni İddiaları Hakkında Alınan S. Res.150 Sayılı Kararın Örttüğü Gerçekler), Ender Güner (Sözde Ermeni Soykırımı’na Kavramsal ve Nüfus Mülahazaları Işığında Bir bakış), Dr. Süleyman Hatipoğlu (Uluslararası Siyasette Türkiye’ye Karşı Ermeni Sorununun Kullanılması), Serdar Sağlam ‘Çizgiler), Genel Merkezden Haberler, Şube Haberleri, Türk Dünyasından Haberler.”
Son sözüm:
Tarihçilerimizin ve sosyal bilimcilerimizin, büyük çapta istifade edeceklerine inandığım TÜRK YURDU DERGİSİ’nin her sayısını olduğu gibi, bilhassa, bu sayısının da, üniversiteli gençlerimize ulaştırılmasnın sağlanmasıdır.
Hazır bilgiden de mi uzak duralım? Ne dersiniz!?