Bir önceki "MHP İçerisinde ki İhanet Şebekeleri" başlıklı yazımıza olumlu olumsuz tepkiler aldık. yazımızın içeriğini bazı arkadaşlar okumamış olduğu belli oluyor.
Buna rağmen "Ben ülkücüyüm" diyebilen, düşüncelerini dile getiren bütün ülküdaşlarımızdan Allah razı olsun.
Bizim söylemek istediklerimiz ap-açık ortadadır.
Alınalar, gücenenler, kızanlar, yazımızı tevil ederek başka mecralara çekenler olsa da biz bildiklerimizi ve düşüncelerimizi ortaya koyuyoruz, koymaya da devam edeceğiz.
Aslında mevcut sıkıntıları dile getirmek konuşulmasını sağlamak bir istişaredir. 50 yılına ulaşan bir partinin siyasi mecrada ki önünde bulunan hendekleri, engelleri, taşları art niyet taşımadan işaret etmek ve buna göre tedbir alınmasını istemek hakkımızdır. Kaldı ki biz, hem bir ülkücü hem de bir gazeteci olarak ülkücü teşkilatlarla ilgili sıkıntıları ortaya koymak durumundayız. Aksi taktirde problemler kartopu misali büyür ve bir çığ haline gelir.
Bizim suskunluğumuz, hiçbir zaman bilgisizliğimizden veya korkaklığımızdan olmamıştır.
İkili ilişkilerimizde kişisel gayretlerimizi yeterince gösterdik. En alttan en üste kadar kişisel gayretlerimiz ile yaptığımız girişimler zaman kaybından başka bir şey ifade etmedi. Gayemiz, ülkücülerin şu il bu ilçede ki sorunlarını buraya taşıyarak bazı yöneticilerin duyarsızlıklarını ifşa etmek değildir. Sadece daha duyarlı hareket etmeleri için hatırlatmalarda bulunuyoruz.
Ülkücü Hareketin, teşkilatlarının yapısını, davranışını, ne zaman, nerede, hangi tepkileri nasıl ne şekilde vereceğini iyi bilen, bu zamana kadar ki hayatını da bir ülkücü gibi yaşayan birisi olarak şunu ifade edelim ki; teşkilatlarda yaşanan sorumsuzluk hat safhadadır. Bulunduğu konumu, kendi kişisel çıkarları doğrultusunda kullanabilmek adına, adam harcama, ülkücüleri bölme, teşkilatlardan uzaklaştırma onun adamı, bunun adamı gibi tezviratlar ve dedikodulara meydan vermek gibi tavır ve davranışlar maalesef yaşanmaktadır.
Bir sonraki seçimleri nasıl kazanırım hesapları ile de bir dizi oyunlar kurulmaktadır. Düzmece hesaplar yapılmakta ve insanlar partilerinden soğutulmaktadır.
Aslında bu söylediklerimiz sadece Milliyetçi Hareket Partisi' nde varlığını gösteren hadiseler değildir. Bu ve benzeri olaylar en yeni partilerde bile çok daha fazlası ile mevcuttur. Ancak, Ülkücü hareket hiç bir partide mevcut olamayan bir idealizme sahip olduğu gibi yine hiç bir partide bulunmayan manevi bir ruha sahiptir. Dolayısıyla böyle bir teşkilat yapılanmasında az önce ifade ettiğimiz gibi çok sıradan davranışlar olmamalıdır. şahsi hesaplar için ömrünü bu davaya heba etmiş insanlar gücendirilmemelidir.
Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli; Ülkünün Türk-İslam değerlerinin Ülkücünün ruh kökünde tecelli edip kalp ve akıl ölçeğinde tezahür etmesiyle varlık bulduğunu belirterek, "Ülkü varsa amaç vardır, arzu vardır, arayış vardır, asırları kavrayış vardır, hem geçmişe, hem bugüne, hem de geleceğe karşı ertelenemez sorumluluk bilinci var demektir. Ülküsüz beden, tıpkı ülkesiz insan, tıpkı yörüngesiz gezegen gibidir. " ifadelerini kullanırken ülkü sahibi insanların sorumluluklarının ne kadar büyük olduğunu da işaret etmektedir.
Ülkücüler, kendilerine güvenmelidir.
Ülkücüler yeri geldiğinde meydanları sallayacak kudrete sahiptir. Ülkücüleri hiç kimse elinin tersiyle itemez.
Ülkücülerin, ayrışmaya değil birleşmeye ihtiyacı var. "Ülkücü ülkücünün öz kardeşidir." Ancak bu sözlere yüklenen anlam pratikte de ifadesini bulmalı ve samimiyetini göstermelidir.
Yine MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin şu güzel sözü kulaklarda küpe olarak kalmalıdır; "Dava adamlığının muazzam vasfından taviz vermeyeceğiz. Sele kapılan kütük, rüzgarla savrulan yaprak, kağıttan kaplan, kumdan kale, fırtınayla sürüklenen köksüz dal değil, çağa yön veren, istikbalin çatısını ören, istiklalin çehresine değer ve canlılık katan bir mücadelenin taraf ve sahipleri olacağız. "
Vesselam...