“Anası atası ekşi elma yese, oğlunun kızının dişi kamaşır.”
Türk ulusunun yüzyıllardır belleğinde yer etmiş bu söz, yalnızca bir uyarı değil, bir uyanıştır. Ataların eylediği her iş, ardında gelenin alnına yazılır. Ekşi elma bir tek yiyenin damağını burkmaz, onun soyuna da acı bırakır. Tersine, tatlı elma dikenin ağacı da meyvesi de hoş olur.
İşte bu anlayışla yetişmiş, gözünü kırpmadan yurdunu savunmuş, ardından kalanı düşünmüş bir kuşaktı cumhuriyeti kuranlar. Yalnızca düşmanı değil, cehaleti, yoksulluğu, bağımlılığı da yenmeye ant içmişlerdi. Ellerinde süngüyle savaşmış, yüreklerinde ışıkla kurultay toplamışlardı. Yurt derdine düşmüşken çocukları unutmamış, onlara bayram sunmuşlardı.
23 Nisan yalnızca bir kutlama günü değildir.
Bu gün, egemenliğin halka geçtiği gündür.
Bu gün, çocuğu büyüklere eş sayan bir anlayışın doğduğu gündür.
Bu gün, “düşünen, sorgulayan, üreten bir toplum kurulsun” diyenlerin günüdür.
O nedenle 23 Nisan’ı eğlenceden öte, bir borç, bir bilinç günü olarak görmeliyiz. Çünkü biz de bugün attığımız her adımda, ektiğimiz her tohumda, geleceğin elmasını suluyoruz. Ya bir gün torunlarımızın dili yandığında bize beddua edecekler… ya da tattıkları her lokmada bizi hayırla anacaklar.
Bugün sokağa çıkıp çocukların gözlerine dikkatle bakın.
Birinde Alpagut’un yüreği vardır, birinde Tomris’in direnci.
Biri Türkçeyi daha düzgün konuşur, biri saymayı öğrenmiştir. Ama her biri geleceğin özüdür. Biz ne bırakırsak, onlar onu büyütecek.
Bu yüzden;
Her yanlış söz, her yoz davranış, her özensiz karar, yalnız bugünü değil yarını da bozar.
Her özveri, her doğru iş, her dürüst duruş ise, torunların alnına yazılan bir kutluluk olur.
Unutmayalım:
Ekşi elma yiyen biz olursak, onların dişi kamaşır.
Ama tatlı elma dikersek, gölgesinde onlar serinler.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, kutlu olsun.
Kutlamaktan öte, düşünmek dileğiyle.