1916 yılının Nisan ayında Dicle Nehri kıyılarında sadece bir şehir değil, bir milletin onuru kuşatılmıştı. İngilizler, o gün Kut kasabasının etrafına kurdukları mevzilerde sadece silahlarıyla değil, kibirleriyle de konuşuyorlardı. Ama unuttukları bir şey vardı: BU TOPRAKLARIN EVLATLARI, ESARETİ HİÇBİR ZAMAN KABUL ETMEDİ.
Ve o gün, tarihe yazıldı. Kut’ta sadece düşman ordusu kuşatılmadı; emperyalist hayaller de boğuldu.
Kut'ül Amare: Çanakkale’den Sonra Osmanlı’nın Yumruğu
1. Dünya Savaşı’nın çetin yıllarında, İngilizler Mezopotamya'da ilerleyerek Bağdat’a ulaşmak istiyordu. Ama bu topraklarda yol almak kolay değildi. Osmanlı ordusu, Halil Kut Paşa’nın kararlı komutası altında İngilizleri Kut kasabasında kıstırdı. Beş ay süren kuşatma sonunda 13 bin İngiliz askeri, elleri tetikte değil başları önde teslim oldu. Bu, İngiltere’nin yüzyıllık tarihinde nadiren yaşadığı bir aşağılanmaydı.
Ancak ne yazık ki biz, bu zaferi tarih kitaplarımızdan kazıdık. Çanakkale’yi haklı bir gururla anlatırken, Kut'ül Amare sanki hiç yaşanmamış gibi unutturulmaya çalışıldı. Neden mi? Çünkü bu zafer, emperyalizme karşı baş eğmeyen bir iradenin simgesiydi.
Emperyalizme Karşı Osmanlı Yumruğu
Halil Kut Paşa sadece düşmanı yenen bir asker değil, milletin ruhunu ayağa kaldıran bir komutandı. Kut zaferinden sonra meclise gönderdiği telgrafta şu tarihi sözleri söyledi:
“Kut’ta İngiliz ordusunu esir eden bir Osmanlı kumandanı olduğum için Allah’a şükrediyorum.”
Bu sözler, sadece bir zaferin değil, bir meydan okumanın özetidir. Bugün hâlâ Batı’nın bize biçmeye çalıştığı rollere boyun eğmeyen her fert, Halil Kut Paşa’nın manevi mirasının taşıyıcısıdır.
Bugün Kut'ül Amare’yi Anmak Neden Önemlidir?
Bugün, siyasi baskılarla yönü değiştirilmeye çalışılan bir dünyada yaşıyoruz. Terörle, ekonomik krizle, kültürel yozlaşmayla, içeriden çürütülmeye çalışılan bir milletiz. İşte tam da bu yüzden Kut'ül Amare'yi hatırlamak zorundayız.
Çünkü bu zafer, sadece geçmişin gururu değil, bugünün pusulasıdır. O gün İngiliz’i Mezopotamya’da durduran irade, bugün de aynı kararlılıkla varlığını sürdürmelidir. O gün cephedeki İngiliz varsa, bugün masada bize parmak sallayanlar var. O gün bombaları vardı, bugün medya ve ekonomi silahları. Ama millet aynı millettir.
Kut'ül Amare: Tarihten Bugüne Uzanan Bir Diriliş Çağrısıdır
Bugün gençlerimizin çoğu bu zaferi bilmiyor. Çünkü bize kendi kahramanlarımızı unutturmak istediler. Ama unutturamayacaklar. Çünkü Kut’ta teslim olmayan ordu, aslında Türk milletinin vicdanıdır. Ve vicdan teslim olmaz.
Bu makaleyi okuyan her yürek şunu bilsin: Kut'ül Amare, sadece bir zafer değil, bir karakterdir. İhanete karşı sadakatin, işgale karşı bağımsızlığın, zillete karşı haysiyetin adıdır.
Tarih Yazmak Cesaret İster, Hatırlamak da Onur
109 yıl önce bir Osmanlı subayı, imparatorluğun en zor zamanlarında bile düşmanı diz çöktürmeyi başardı. Bugün biz o ruhu yaşatabildiğimiz ölçüde milletiz. Aksi halde yalnızca nüfus oluruz.
Kut'ül Amare’yi unutmayın, unutturmayın. Çünkü unutan, tekrar esir olur.