Aradan geçen üç yıla rağmen herkesin 15 Temmuz’u başka başkadır.
Ergenekon, büyük Türk Destanları içinde Göktürk Dönemini anlatan bir destandır. Kültürümüzde her zorlu andan çıkışın sembolüdür Ergenekon.
15 Temmuz öncesinin “Paralel Yapısı” çok iyi analiz edilmelidir.
Yıllar öncesinden diyanet teşkilatına yerleştirilmiş bir kişi her zemin kaymasında biraz daha sıkı tutunarak devletin içine sızdırılmıştır.
Esas semirme dönemi 12 Eylül sonrasıdır.
1999 Seçimlerinde desteklediği partide milletvekilleri vardır. Dönemin Başbakanı yurt dışındaki okulları ziyaret etmeye başlamış, yaptığı konuşmalarla FETÖ elebaşına sempati oluşturmuştur.
2002’den sonra Abant Toplantılarına katılanlar sağ-sol ayırımı olmadan itibarlı TV yorumcuları, itibarlı görevler elde ederek adım adım 15 Temmuz’a getirmişlerdir ülkeyi.
Sınavlarda soruların çalındığına dair söylentiler ihbar
15 Temmuz öncesindeki şimdi ABD’den istemeye yüzümüz kalmamış bir çete başının resmî hamileri o gece birdenbire kahraman kesildiler.
Türkçe Olimpiyatlarının hamisi devlet büyükleri neredeler şimdi?
O gece dik duranlarla hayatında hiç dik duramayanları iyi incelemek gerekir.
O gece gerdeğe girecekmiş gibi ellerini ovuşturanlar, TV başında kahve içerek, gelişmeleri öylesine seyredenler şimdi kahramanlık pozundalar.
15 Temmuz öncesinin ve sonrasının çok mağduru vardır. Kasıtlı ihbarlarla içeri düşenler, dışarı çıksa bile itibarı sarsılanlar çok fazladır. Hayatını kaybedenler, intihar edenler unutulmamalıdır.
Şaşalı törenlerle açılmış Üniversitelerde öğretim elemanı olup o gece işini ve itibarını kaybeden, haklarında kovuşturma olmamasına rağmen işinden ve aşından edilmiş binlerce yetişmiş insanımız vardır.
Hiçbir devlet kurumu bu insanlara görev vermemektedir.
Her mağdur, devletine karşı saatli bomba gibi öfkelidir, kırgın ve küskündür. Bu ülkeye dair bir beklentileri, ülkenin yarınlarına ait umutları yoktur.
Bu 15 Temmuz’da yapılan törenler ve konuşmalar bana öylesine gereksiz geliyor ki anlatamam.
İki sebeple yüreğim yaralıdır:
İlki, şu an konuşanların sorumluğunun sorgulanamamış olması, diğeri suçsuz yere mağdur edilenlerin itibarlarının iade edilmemiş olmasıdır.
Bu törenler ve konuşmalar hiç kimsenin yaşadıklarını unutturmaya çare, yaralarını sarmaya merhem değildir.
Artık yaraları sarma, mağdurların yakınlarının yüreğini soğutma zamanı gelmiştir.
Evet, bu son Ergenekon, altımızdan kaymakta olan devlet varlığının yok olmasına son vermiş ve millet bütünlüğünün bozulmasını durdurmuştur.
Paralelin bir tarafı kadar öbür tarafına da adaletin kılıcı gereklidir ama ondan önce haksızlığa uğrayanların önceliği vardır.
Devlet, vatandaşını adaletle yönetecek olanların elinde olmadıkça, devlet olma özelliğini yitirir.