“Ondan uzak duran Allah’a yakın olur” diyenin ceddine rahmet.
Yaşı başı ne olursa olsun toplum karşısında yiğit postuna bürünenleri sevmiyorum.
Akıl hastanesinde elindeki çivinin tepesini duvara dayayıp dakikalarca duvara çakmaya çalışan hastayı sabırla seyreden başka bir hasta basar tokadı:
-La Allah’ın delisi, karşı duvarın çivisi bu duvara çakılır mı, der.
TV ekranlarına bakıp “Karşı duvarın çivisini bu duvara çakan ne çok insan var” diye düşünmeyin. Onlardan etrafımızda da var.
Katıldığımız bir etkinlikte hiç yoktan çıngar çıkarıp orada olmayan insanlar için konuyla ilgisi olmayan açıklamalar yaptı, gerildi ortam…
Benden bir yaş büyük bu muhterem (!) in davranışı için yaşlılığına vurgu yapıldı. “Yedisinde ne ise yetmişinde de odur” denmemiştir boşuna.
Cevap vermeye çalışan arkadaşımıza üzüldüm. Gerekmezdi, kendini bir şey zannetmesine yol açtı.
“İftira eşek arısına benzer. Bir vuruşta öldüremeyecekseniz, vurmayın” der Alpaslan Türkeş. Eşek arısına vurmanın zamanlaması var, ayarını bilmek gerek.
Bu zevatın en büyük noksanlığı benim gibi biriyle mesai yapmamış olmasıdır. Kalabalık içerisinde kahramanlığa soyunanları tenhada sorguya alıp maymun terbiye eder gibi terbiye eden birisine rast gelmediği ne çok belli…
Müdür hakkında söylenmedik söz bırakmayanlara bıyık altından gülerdim. Hiçbir toplantıda söz alıp bahsettiği olumsuzluklar hakkında bir cümle edemeyenler dinlenme anında horozlanırlar, atar tutarlar.
Bir keresinde öğretmenler odasında müdürle ilgili ayarı kaçmış eleştiride bulunulurken kapıya doğru seslendim:
-Müdürüm hoş geldiniz!...
Bir kamera olsaydı da görmeliydiniz cıbırın kabadayılarını…
Gülmekten katıla katıla çıktım, gittim. Oysa aynı müdüre bütün arkadaşlarıma nasıl davranıyorsam öyle devrandım hep. Yalnız odasına düğmem ilikli girdim. Bir olumsuzluk varsa odasına girip kapıyı kapattım, söylenmesi gerekenleri olgunca söyledim ve bundan kimsenin pek haberi olmadı. Amaç testiyi kırmak değil su getirmekti çünkü…
Öğrencilerime şunları tavsiye ettim:
Herkesi ilgilendirmeyen konularda uluorta konuşmayın.
Eleştirirken kimseyi aşağılayıp incitmeyin.
Eleştirilerinizi mutlaka muhatabının yüzüne karşı ve tenha bir yerde söyleyiniz.
Şahsınıza yapılan incitici davranışları af etmek sizin elinizdedir ama topluma karşı yapılan yanlışları af etmek, görmezden gelmek sizin elinizde değildir.
Toplum içerisinde size kabalık eden birisini çekin bir kenara, sesinizi yükseltmeden: “O sözleri şimdi söyle bakayım” deyin. Eğer tavrı cıvıksa acıyın, bırakın gitsin.
Ağzı gevşek, iş yapma yerine devamlı eleştiride bulunanlara, toplumu gerecek söylemi olanlara asla yüz vermeyin…
Saygınlık, parayla elde edilen bir rütbe değildir. Sözleriniz, nezaketiniz, olgunluğunuz, bilgi ve beceriniz size saygınlık kazandırır. İnsanlaşa insanlaşa büyümek gerekir ki hakkınızda “adam” yargısı yapanlar çoğalsın.
“Yaşını başını almış” insanlar saygıda kusur edilemeyecek değerimiz olacak şekilde davranmak zorundadır.
İnsanlaşmasını tamamlayamamış olanlar yaban hayvanlarından daha tehlikelidir toplum için. Hiçbir yırtıcı hemcinslerine bazı insanlaşamamışlar kadar zarar vermez.