- Türklerde Güreş
- Alp, Pehlivan/Alp Eren
- Güreş Tekkeleri
- Sosyal Hayatta Güreşin Yeri
- Vatan Toprağında Gerçekleştirilen En Eski Panayırlarımız:
- Hz. Hamza Güreşçilerin Piri midir?
Güreş, gerek asker gerek sivil hayatta Türk’ün binlerce yıldır hâkimiyet sürdüğü bütün coğrafyalarda atlı spor karşılaşmalarından sonra sosyal yapı ve yaşayışın her safhasında görülen çok önemli spor etkinliklerindendir.
Mutlaka her kültürün kendine has bir güç deneme yarışı vardır. Türkler güreş kıyafeti hep namahreme dikkat edilerek seçilmiştir. Eski çağlardan beri güreşlerde müzik sadece bizde vardır. İranlılar ise IX. yy.dan sonra güreşlerde müziği kullanmaya başlamışlardır.
“Kür/gür” sözü, eski Türk yazıtlarında sık geçmektedir ve “güçlü, sarsılmaz, kuvvetli” anlamına gelmektedir.
“Eş”, eski ve yeni Türkçede ”arkadaş” anlamına gelmektedir. “Kür-eş-mek” kendisine denk başka biriyle aynı mücadeleyi birlikte yapmak, yarışmak anlamına gelmektedir.
Bazı kaynaklarda bu konu şöyle yorumlanmaktadır:
“Türkler 7. ve 8. Asırlarda güçlü kuvvetli kişilerin karşılıklı eşleşerek at üzerinde ve yerde saatlerce küreş yaparlardı”.
Günümüz Türk toplumlarından Azeriler “gülaş”, Başkurtlar “köraş”; Kazaklar “küres”, Kırgızlar “küröş”, Özbekler “kuraş”, Tatarlar “köraş /küreş”, Türkmenler “göreş”, Uygurların “küraş/küreş” dedikleri görülmektedir. Diğer Türk’lerden Gagavuzlar “küreş”; Yakutlar, Sakalar, Tuvalar ve Hakaslar ise “küraş” demektedirler.
Anadolu’da söylenegelen yıkışmak, güleşmek sözleri güreşmek anlamındadır.
Alp, Pehlivan/Alp Eren
Yiğit, bahadır, kahraman olanlara kısaca alp dendiği gibi güreşte üstün başarı gösterenler de birer alptır.
Geleneklerine bağlı, gücünün farkında olup her zaman gücünü ölçülü kullanan, büyüklerine saygılı, küçüklerini koruyucu bir hayat süren yiğitlere Alp Eren denmez mi?
Pehlivan ifadesi Farsça’dır. Kazaklar “Pehlivana ters, doğru birdir” veya. “Pehlivanlık güçtendir, efendilik maldandır” der. Türkmenler ise “Kahrını gizleyen pehlivandır.” sözüyle Alp Eren tanımı yapmaktadırlar.
Bana göre güreşçi ile pehlivan arasında fark vardır. Her pehlivan bence günümüzün Alp Erenidir.
En eski çağlardan beri yapılagelen karakucak, şalvar güreşi, aba güreşi bütün Türk Dünyasında bilinmektedir.
Yağlı güreş, eski Yunanistan’da Olimpiyat Oyunlarında güreşenlerin zeytinyağıyla yağlanarak yaptıkları güreşe bizde kispet eklenerek karakucak güreşe uyarlanmış şeklidir. Yağlı güreş, Anadolu ve Balkanlarda çok sevilir.
Güreş Tekkeleri
Tarihi kaynaklar, Türklerde güreş tekkelerinin/kulüplerinin bir benzerinin MÖ 6.yüzyıl “Pi-Yung” adı ile başladığını bildirmektedir. Burada askeri beceriler geliştirilirken çok amaçlı sportif eğitimler veriliyordu. Bu, bir çeşit “Alplık Sistemi” nin eğitim yeridir.
İlkine Türkistan coğrafyasında rastlanan bu eğitim yuvalarına bütün Selçuklu ve Anadolu coğrafyalarında rastlanmaktadır
Osmanlıda bilinen ilk Güreş tekkesi Orhan Bey zamanında Bursa’da açılmıştır. İkincisi Edirne’de Sultan I. Murat tarafından kurulmuştur. Bunlar bir çeşit güreş kulübüdür.
Sosyal Hayatta Güreşin Yeri
Dini bayramlarda, millî günlerde, Nevruzda, hasat zamanlarında düzenlenen panayırlarda mutlaka at yarışı ve güreş tertip edilirdi.
Düğünlerde güreş yaptırmak, pehlivanları atlı habercilerle kırmızı mühürlü zarfla güreşe davet etmek hâli vakti yerinde olanlar için en büyük şeref meselesiydi.
İlk önce çocuklar çıkardı harmana. Tertip komitesinin armağanları yanında yakınları çeşitli hediyeler verirdi. Bir bayram günü kazandığım güreş sonrası dedemin kâğıt iki buçuk lirayı alnıma yapıştırmasından daha büyük teşvik, gönül alma ödülü olamazdı…
Vatan Toprağında Gerçekleştirilen En Eski Panayırlarımız:
Her yıl Kırkpınar Güreşleri sırasında sık tekrar edilen ama gerçeği yansıtmayan şöyle bilgiler verilir:
“Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri 14. yüzyılda Rumeli'de doğup günümüze kadar uzanan geçmişiyle dünyanın en eski güreş festivali, aynı zamanda olimpiyatlardan sonra dünyadaki en eski ikinci spor etkinliğidir.”
Bu bilgi şu bakımdan yanlıştır:
Perşembe Yaylası Panayırı ilk defa 1108’de, Elmalı Panayırı 1352’de, Kırkpınar ise 1361 yılında başlamıştır. Buna göre;
Ordu Aybastı Perşembe Yaylası’nda 1108 yılından itibaren düzenlenmeye başlayan panayırdaki güreşler Türkiye topraklarında aralıksız devam eden en eski güreş/spor etkinliğidir ve olimpiyat oyunlarından sonra 2. en eski büyük spor oyunudur.
Tarihi Elmalı Pehlivan Güreşleri 1352 yılından beri düzenlendiğine göre tarihin en eski 3. spor organizasyonudur.
Başlangıç tarihi 1361 olan Kırkpınar Güreşleri de en eski spor organizasyonunun 4.südür.
Bugün yağlı olarak yapılmakta olan bu tarihi güreşlerin hangi yıldan sonra “Yağlı Güreş” olarak devam ettiği kesin olarak bilinmemektedir. Bu yüzden bu güreşlere sadece “Geleneksel Perşembe Yaylası, Elmalı veya Kırkpınar Güreşleri” denmesi daha doğrudur.
Hz. Hamza Güreşçilerin Piri midir?
Elbet bütün milletlerde olduğu gibi Araplarda da güreşin bir çeşidi yapılagelmiştir mutlaka. Mümkündür ki bizdeki “yıkışmak” kelimesinin karşılığı olan bir güreş şekli olmalı. Türklerde olduğu kadar kuralları belirli, yılın belli zamanlarında, askerler arasında, devlet ricali arasında önemli bir yeri olduğuna ait bir bilgi yoktur. Öyle olsaydı Araplar arasından da dünyaca bilinen güreşçilerin çıkması gerekirdi.
Hz. Hamza’nın güreşçilerin piri olarak nitelendirilmesi onun yiğitliğine/Alplığına, sözü ile özünün denk biri olmasına, şehit edilmesine saygı ifadesi olabilir ancak.
Günümüzde yapılan Asya, Avrupa, Dünya Güreş Şampiyonalarında ve olimpiyatlarda ilk altıya giren güreşçiler içinde en fazla sporcu çıkaran değişik ülke vatandaşları Türklerdir. Bu yarışlarda Sudi Arabistan’dan hiçbir güreşçi yoktur.
Türk güreşçilerinin gerçek piri kimdir acaba?...