(Bu yazıyı yazmama vesile olduğun için minnettarım.)
Bütün dinlediğin sohbetleri, okuduğun kitapları bir tarafa bırak ve etrafa bak.
"Ey Musa! Mutlaka doğruları söylüyorsun ama Firavun bizim karnımızı doyuruyor." diyorlardı...” şeklindeki paylaşımıma çok uzun yorumlar yapmışsın, teşekkür ederim.
Bahtiyar Vahabzade'nin ÇÖREK-VETEN şiirindeki:
"-Harda garnım tohdursa, ora vetendir mene-" mısraını dayanak yapıp epey vakit ayırarak yazdığın yorumlarda vatansızlığa, vatan savunmasının gereksizliğine zemin hazırlamış gibi olmuşsun.
İnançlı ve azimli insanların yüreğini, iman gücünü, mücadele azmini taca atmış, “Allah sabredenlerle beraberdir” diyen en sağlam mukaddes desteği ve delili unutmuşsun gibi bir sonuç çıkarılabilecek hâle gelmişsin.
Söylediklerin içerisinde çok doğru olanlar var şüphesiz.
Önce Vahabzade’nin o mükemmel şiirinin tamamını okuyanların vatansızlığın yürek yakan ezikliğini gözleri çiseli bir şekilde anlayacağını umduğumu söylemeliyim.
Vahabzade, vatanın ana olduğunu belirtip şiiri “Bir parçacığ çöreğe satarlar mı ananı?” diye noktalıyor.
Önce, "Karnı aç olan insan İslam'dan muaftır" demiş bir sahabi... Bunu bir sohbet konuşmacısından duydum uzun yıllar önce, belki otuz yıl...
Bunu kim, hangi sahabi söyledi, yıllardır araştırıyorum, bulamıyorum.” diye girmişsin konuya…
Bulamazsın. “İslam’dan muaftır” ifadesinden dinin emir ve yasaklarının bazılarından sorumlu değildir anlamı çıkar. …yani, ne diyeyim, kısmen doğrudur.
Zaten şu değerli hükmü vermişsin:
-Tabii bu prensip "karnı aç" olan içindir! "Gözü aç" olanlar için değil!
Mükemmel olmuş. Günümüzün en acı gerçeğidir bu… Gönlüne sağlık.
Etrafa bak dedim ya, iyi bak…
Günümüz Firavunları yok mu?
Günümüzün Musaları yok mu?
Günümüzün sefilleri karnı aç olanlar değil hep gözü açlardır ve gözümüzün önünde, gözümüze baka baka Firavunları kutsamıyorlar mı?...
Onlar akıl, izan, hayâ, insani değerler bakımından “Sefiller”dir.
Viktor Hügo’nun sefillerinden daha sefil olan günümüzün karnı tok ama gözü aç sefilleri yok mu?... Var var…
Onlar yanı başımızdalar. Haram helal, hak hukuk bilmezler, sıra saygı gözetmezler.
Onlar, pazara girer beş kuruş harcamadan tadına baka baka karın doyururlar.
Ramazan boyu belediyelerin gösteriş ve siyasi rant için kurdukları SEÇMEN YALLAMA sofralarının baş misafirlerini de tanıyoruz. Evinde kazan kaynatmadan çoluk çocuk bir ay geçirenleri biliyoruz.
Oruç tutmadıkları hâlde her akşam o sofralarda hurmasız oruç açmazmış riyası yapanları biliyoruz.
İftar sonrası bu gözü açların ayrıca ertesi iftar vaktine kadar yiyeceklerini paket ettirdiklerini işitiyoruz.
İftar öncesinde çadırın gizli bölmelerinde oruçsuz arkadaşlarını doyuranları işitiyoruz.
Şurası muhakkaktır:
Karnı açlar içerisinde gözü açlar kadar doyumsuz alçaklar yoktur.
Gerçek muhtaçlar herkesin sofrasına oturmazlar.
Onlar kolay isteyemezler, en azından bir kereden fazla isteyemezler.
Onların en büyük değeri “Namerde muhtaç olmadan yaşamayı” seçmiş olmalarıdır.
Ben, kolundaki bilezikleri zor taşıyan, ramazan yardımını kestiğim için belediyeyi basan kadınlar da bilirim.
15 liralık su faturasını ödeyemeyip “suyumu kesmişler” diye boyun büken, muhtaç durumda olduğunu böylelikle anladığımız asker eşi ve iffet abidesi bir çocuklu gelinler bilirim.
Biri sakat yedi çocuğunu belediyeden yardım dilenmeden, sakat beline rağmen çalışarak geçindirme savaşı veren mukaddes analar bilirim.
Eğer belediye yol yaparken başkasının yerine ektiği buğdaylar zarar görmese, gelip mağduriyetini bildirmese burnumuzun dibindeki Sahabi gibi bir hayatı olan anamızı bilemeyecektik.
Arkadaşlar arasında topladığımız gıda malzemelerini ve yeni aldığımız sobayı haberi olmadan götürdüğümüzde anamız yine evde yoktu.
Kapıyı açan 14-15 yaşlarındaki güzel kızımızın soba borusunu “Yeni hem de” diye kucakladığını görmediyseniz, yüreğinizin yanışını yıllardır içinizde hissetmediyseniz ben, neyi nasıl anlatayım ki..
Günümüz Firavunları çok daha zalim ve Musalar çok daha mağdur.
Günümüz sefilleri karnı tok, sırtı pek, arkası güçlü ama gözü hep aç olanlardır.
Günümüz sefillerinin o hangi bilmem kim Sahabinin bildikleriyle alakası yoktur.
“Göz, mideden büyüktür” diyenler konuyu ne güzel özetlemiştir.