Bilinir ki büyük devlet adamlarının özellikleri sayılırken adalet, cesaret, bilgi, hüner, özü-sözü bir olmak, cömertlik, sır saklamak… gibi özellikler sıralanır.
Lütfen gözlerinizi kapatın, tarih bilgilerinizde yer alan devlet adamlarını ve yaşadığınız süreçteki devlet adamlarını geçirin aklınızdan…
Ne oldu?... Tersiniz döndü değil mi?
Farkındayım.
El yordamıyla, yap-boz, yeniden dene, sınama-yanılma ile devlet yönetilmez.
Mehteran yürüyüşü için “İki ileri, bir geri” şeklinde küçültücü bir benzetme yapılır. Halbuki mehteran, “iki adım at, durakla” yöntemiyle ritimle yürür ve hedefine varır.
Ağzı gevşekler yüzünden hiçbir kurumda mehter yürüyüşü bile gerçekleşmez, ileriye yürünmez.
Sonuç hep: PATİNAJ /yerinde debelenme olur.
***
Aklımda şöyle kalmış:
Ordu, gemiyle açılır, veya İstanbul’dan uzaklaşır, belli mesafede Fatih'in verdiği zarf açılır ve menzil belli olurdu.
"Sakalımdan bir tek kıl aklımdan geçenlerin binde birini bilse hepsini kazırdım" diyen bir komutan, devlet adamı bundan başkasını mı yapar?.
“Bir gece ansızın gelebiliriz / vurabiliriz” şeklinde bir devlet yönetme, ordu sevk ve idare şekli türedi...
Yola çıkmadan müjdeci gönderseniz de ev sahibi hazırlık yapsa !?!…
Meydanlardan göndermeler yaparak dış politika üretmek çocukça bir davranıştır.
***
Mustafa Kemal İstanbul’dan yola çıkarken aklından geçenleri kendisinden başka bilen yoktu.
Adım adım aklındakileri hayata geçirdi.
Bir sonraki hamlesi hakkında bilgisi olanların sır saklayamaması yüzünden karşı duracak olanlara hazırlık yapma fırsatı vermiş olmaz mıydı?
***
28 Ekim 1923 akşamı Yeni Kabineyi evinde toplamıştır Mustafa Kemal. Birden:
"Efendiler, yarın Cumhuriyeti ilân edeceğiz!" der. Tek tek herkesin yüzüne bakarak durumu kontrol emektedir. Sofradakiler yıldırım çarpmış gibi kalakalmıştır. Neden sonra, beyinlerinde şok yaratan bu haberi alkışlamak birilerinin aklına gelir ve yemek odası bir anda sanki patladı.
Belki oradakilerin çoğu Cumhuriyet’in ne menem bir şey olduğu hakkında bilgi sahibi bile değildir...
Cumhuriyet sonrasında devleti yapılandırma ve onarma, sanayi hamleleri, eğitim atılımları, yeni kurumların oluşturulması, dış politikada dengeleri kurma çalışmaları birbirini izler.
Üstelik bütün bunları hiçbir başkenti ziyaret etmeden, kimseye danışıp izin almadan yapmıştır.
Yaşadığımız coğrafyaya komşu ülkelerde atılacak adımlarda “Acaba Atatürk ne der, bu konudaki düşüncesi nedir” diye hep onu ziyarete gelmiş, dostluğunu kazanmaya çalışmışlardır yabancı ülke devlet adamları, kralları, şahları…
***
Bir devlet adamının mutlaka öngörüleri olur ve bunlarda çok az yanılma yapıyorsa o, iyi bir devlet adamı olma vasfını kazanır.
İki ay önce kamuoyu önünde sıfıra indirdiği bir komşu ülke yöneticisini “Kardeşim” diye kucaklamak, ailecek görüştüğünüzü ise düşman ilan etmek size olan güvenilirliği yok etmez mi?
Devletin hamle / manevra yapma imkânları işte böyle yok edilir tek tek.
Devlet adamları ülke yararı gördüğü bazı yönelişleri, hamleleri sır saklamasını bilen en yakınlarıyla istişare eder ve gerçekleştirir.
Ayrıntıları bilmeyenler o devlet adamlarıyla ilgili o kadar hakarete varan eleştiriler yapar ki, dayanılmaz hâl alır.
***
Öngörüleri tek tek gerçekleşmiş olan Sayın Alparslan Türkeş bunlardan birisidir. Aleyhine söylenecekleri göğüsleyerek yürümüş gitmiştir.
1944’te tutuklanıp eza/cefa görmesine sebep olan Sayın İsmet İnönü için “İyi bir Devlet Adamıdır” dediği için teşkilatlarda bile eleştirilmiştir.
Erdal İnönü’nün içinde bulunduğu DYP-SHP hükümetine güvenoyu verdi diye kendi elleriyle yetiştirdiği oğlancıklar ayrılıp parti kurmuş ama o, Erdal İnönü’ye Antalya’da demir dövdürmüş, bizi hıçkırıklara boğmuştur.
***
Şimdi, milletimizin itibarını zedeleyen acemilerin elinden inisiyatifi alan, onları milletimizin menfaatleri doğrultusunda yönlendiren, ordumuzun ve emniyet güçlerinin psikolojik üstünlük kazanmasını sağlayan biri var.
Güneyimizdeki Türk/men kardeşlerimizin moral kaynağı, dayanma gücü kazanmasıyla güvenliğimizi sınırlar ötesinde almamıza katkı veriliyor.
Bu bölgede oyun kuranların oyunlarının bozulmasında, acemiler mangasına destek veriliyor. Sanki babasının tarlasının sınırlarını genişleten, kesesini dolduran mirasyediymiş muamelesi görüyor olması gam değil. Kazanan milletimiz olsun, yeter.
Alparslan Türkeş yirmi sene sonra olsa da, anlaşılmıştır.
İnşallah bu sefer o kadar beklemeden gerçek ortaya çıkacaktır.
Cumhuriyetimizin 94. Yılında bunları düşündüm, hüzünlendim.
O büyük devlet adamlarını anarken aramak zorunda kalmasaydık keşke…