Değerli eğitimci Sayın Oğuz Özat “HAFİF OKŞAMAK ÜZERİNE” başlıklı yazıma yorum yapmış.
Haklı olarak eğitim biliminin gerektirdiği gerçekleri dile getirmiş.
Bu “Bilimsel Gerçekler” temel eğitimini tam olarak almış çocuklarımız içindir.
Yıllar önce gazete almak için girdiğim dükkânda kadın “Koca kafalı oğlum” diye itip kakıyor okul öncesi yaştaki çocuğunu.
-Bu çocuk sizin mi, diye sorduğumda “evet” dedi.
-Siz çocuğunuza böyle mi hitap ediyorsunuz hep?... Hiç yakışmadı, deyince:
-Halasına, dayı dedi az önce…
-Olsun, öğretirsiniz, gerekirse tekrar tekrar anlatırsınız…
-Tamam da bakın, koca kafalı değil mi, demesin mi?
-Öyleyse niçin düzgün yapmadınız… sözü ağzımdan çıktı, gitti.
Allah’tan dükkândakilerin hepsi kadındı. Hemen söze girdim:
-Ben öğretmenim. Siz onlara böyle hitap ediyor, azarlıyor, hırpalıyorsunuz çocuklarınızı. Okulda normal hitap edince çocuklar bizi anlamıyor, bu yüzden anlaşamıyoruz onlarla…
İçlerinden yaşlı bir hanım:
-Ne kadar doğru söylüyor. Bu yetişkinleri okula almak gerekir bence…
-Siz de ne kadar doğru söylediniz. Gerekirse ana-baba eğitimini başaramayanlara çocuk yapma izni verilmemeli, dedim.
Günümüzde durum daha kötü çocuklarımızın temel eğitimi konusunda...
Sekiz, dokuz aylık bebeleri reklam seyrettirerek besliyor yetişKİNler…
Avutmak için telefonları, elektronik aletleri verip eline kendi dünyalarına dalıyor pek çok yetişKİN…
Sayın Oğuz Özat, eğer hafif okşama bizzat kulak bükme anlamındaysa… “Çağdaş eğitimde fiziksel, sözel ve duygusal şiddet olamaz, öğrenci(nin) psikolojik, kişilik gelişimi için olumsuz(bir davranıştır) ve yasal olarak suçtur” diyor.
Tam olarak eğitilememiş, geleceğe ait bir beklentisi olmayan, hayata ait hiçbir sorumluluk yüklenmemiş, ya yarış atı gibi elips içi karalamaya yönlendirilmiş veya bir an önce mecburi öğretim dışına çıkması beklenen gençleri düşünün…
Başarısızlık sebebiyle sınıf tekrarı yapması mucizelere kalmış, okuma-yazma ve anlama-anlatma becerisi gelişemeden lise diploması alan bir nesil yetiştiriyoruz…
Eğitim öğretimimin en önemli aracı “söz” dür…
Öğretmen görseli de, fizik, kimya, matematiği de sözle ikram eder karşısındaki alıcılara. Alıcılar hazır değilse, iletişim hatları kopmuşsa bir şekilde arıza giderilmeli değil midir?
Sözle okşar öğretmen, rencide etmeden döver sözle... Duyguları harekete geçirir, sözle gücüne güç kadar karşısındakinin… veya yıkar gider her şeyi…
Bir öğrenciyi adeta sürükleyerek yanıma getirdiler bahçe nöbetimde...
Biraz hareketli bir vatan evlâdı… Dediler ki:
-Biliyorsunuz bu arkadaşımız çok yaramaz. Bütün öğretmenlerimiz ona eşek dediği için üzülüyor, siz de demişsiniz, çok mutlu…
-Yaramaz olduğunu siz söylüyorsunuz. İşe yaramaz adam yoktur..." dedikten sonra "Doğru mu oğlum?" diye sordum.
-Hocam, arkadaşlar azıcık abartıyor. İşin doğrusu, diğer hocalarım “Eşşek herif” diye kaşlarını çatarak bağırıyorlar. İçlerinde babamı da katanlar var konuya… Siz bir kere bana “Ah benim eşeğim” dediniz. Çok mutlu oldum Hocam…
-Niçin?
-Ses tonunuz okşayıcıydı ve siz beni sahiplendiniz. O zaman ben sahipsiz herhangi bir eşek değil sizin eşeğiniz olmuş oluyorum…
Belli etmeden gülümseyip kovaladım hepsini:
-Hadi yaramazlar sizi, kaybolun bakalım…
Eskiler ne güzel söylemişler, “Oha vardır öküzü durdurur, oha vardır boyunduruk kırdırır” diye.
Sözü hançer gibi sokmak yerine neşter gibi kullanmak mesleğinde ehil bir öğretmenin en önemli özelliğidir.
Söz, itici güçtür hem yukarı doğru hem aşağılara… BirÖNCEKİ YAZI