Sayın Cumhurbaşkanı Yunanistan gezisi sırasında Türk-Yunan ilişkileri ile ilgili olarak çeşitli meselelere temas etti. Bunlar arasında en dikkat çekici olanlardan birisi Batı Trakya Türklerinin yaşadığı dini ve kültürel sıkıntılardı. Yunanistan’ın oradaki soydaşlarımıza yönelik baskılarına en üst düzeyde tepki gösterilmesi oldukça önemli bir gelişmeydi. Ancak bir husus daha vardı ki Sayın Cumhurbaşkanı onu da dile getirseydi dört başı mamur bir ikaz olacaktı. Muhtemelen eksik bilgilendirildi ya da bilgilendirmesi gerekenlerin de bahsedeceğim gelişmelerden haberi olmayabilir.
Yunanistan 1990’lı yıllardan itibaren Batı Trakya’ya yönelik bir çalışma yürütüyor. Sessiz sedasız yürütülen bu faaliyeti bölgeyi yakından takip eden bilim çevreleri ve Batı Trakya’ya hassasiyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşları dikkatle izliyor. Yunan hükümetleri, dağılan SSCB ülkelerindeki Rum Ortodoksları Yunanistan’a davet ediyor. Yunanistan’a göç edecek olanlara yerleşecek yer, maddi yardım ve iş vaadinde bulunan Yunanlılar böylece ülkedeki nüfusu artırmaya çalışmaktadır. Bizim bahsedeceğimiz problem ise bundan sonra başlıyor. Zira Yunanistan ülkeye göç ettirdiği Rumların neredeyse tamamını Batı Trakya’daki Türk azınlığın arasına yerleştiriyor. Yunan bilim adamlarının göç, entegrasyon vb. başlıklarda yaptıkları çalışmalardan hangi yılda ne kadar göçmenin geldiği, nerelere yerleştirildiği o kadar açıktır ki kamuoyuna açık bilgi ve belgelerden Batı Trakya’ya yerleştirilen bu Rumların durumu hakkında ayrıntılı bilgi edinmek mümkündür.
Batı Trakya Türklerinin çıkarlarını savunmalı ve bu duruma sessiz kalmamalıdır.
Ne yazık ki Türkiye’de bu konu bir iki bilimsel yazı dışında konuşulmadı. Mesut Yılmaz’ın Dış İşleri Bakanlığı zamanında Yunanistan’a bu gelişmelerden duyulan kaygı ifade edildi ancak bir değişme olmadı. Yunanistan fiili durum yaratarak Batı Trakya’daki nüfus yapısını Türklerin aleyhine olacak şekilde değiştirdi. Üstelik bölgeye göç ettirilen Rumların büyük kısmı Doğu Karadeniz bölgesinden Osmanlı Devleti aleyhinde faaliyet gösterdiği için başka ülkelere kaçmak zorunda kalan Rumlar. Bazısı Rus işgalinden sonra geri çekilen Ruslarla birlikte giden ayrılıkçı Rumlar bazıları da Pontus isyanı bastırıldıktan sonra Karadenizden ayrılmak zorunda kalanlar. İşte Yunanistan çok tehlikeli bir iş yaparak Türk düşmanı bu toplulukları Batı Trakya Türklerinin arasına yerleştiriyor. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Türkiye, uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını kullanarak Batı Trakya Türklerinin çıkarlarını savunmalı ve bu duruma sessiz kalmamalıdır.