Ülkemiz kaynaklı olup da ezici çoğunluğu bir tarikat cemaat veya bunlardan kopup ayrılmış olan hiziplerin yürüttüğü yurt dışında faaliyet gösteren bir sürü vakıflar vardır.
Yeryüzünün en merhametli ve en çok yardım eden milleti olarak bölük pörçük bu hareketlerin milli ölçekte “Türk” lisan ölçeğinde ”Türkçe” olarak birleştirilerek ortak hareket etmelerinin sağlanması gerekmektedir. Ayrıca bu yapılanmaların “bir üst akıl” olarak Dışişleri Bakanlığı emrinde ve bakanlığın çizdiği esaslar doğrultusunda hareket etmeleri durumunda ülkemizin bu alanlarda çok başarılı olacağı kesindir. Türkçe dışında Arapça, İngilizce ve başka lisanlarda ikincil ilisan olabilir. Ama ana lisanTürkçe olmalıdır. Çünkü bu insanları kazanmak için “onların bizim lisanımızı konuşmaları gerekir.”
şunu demek istiyoruz. Şu ana kadar bölük pörçük olan bu yapılanmaların yaptıkları hariç tutularak bundan sonrası için “ülkeler-vakıflar” birbirleriyle eşleştirilmeli ve her vakıf kendisine gösterilen ülke hatta bölgeye yoğunlaşması gerekmektedir. O bölgenin dışına çıkmamalıdır. Ayrıca “model tip” eğitim kurumu ile birlikte model tip “sosyal meskenler” tespit edilerek tüm ülkelerde bu esaslar doğrultusunda bir Türk imajı yaratılmalıdır.Şunu demek istiyoruz: Türkler sosyal meskensiz, suyu elektriği, kuyusu olmayan eğitim kurumu açmaz imajı verilmelidir. Çünkü misyonerler ve tarikatlar önce beyinleri satın alıyor. Biz ise önce bedenleri satın alacağız. Çünkü “Tanrı’nın ışığı paranın peşinden gider “
Eğer her vakfı kendi başına bırakırsak o zaman sadece kendilerini avutan ve kendilerine köle yetiştiren bir sistem kurmaktan başkasını beceremiyorlar. Üçbeş kişiyi de kendi tarikatlarıan geçirip Türkiye’de şu kadar insanı Müslüman yaptık diyerek para toplamaya devam ediyorlar. Uzun vadede kazanacaklarımızı kaybediyoruz.
Bir örnek verelim: Avrupalılar hırsız ve ırz düşmanıdır. Bir Avrupalı papaz misyoner ülkesinden emekli ise emekli maaşını alıyor Avfrika’ya giderse çifte maaşla çalışıyor. Peki Afrika’da veya Güneydoğu Asya’da kendi dininden olan din adamı yani yerli papaz ne kadar maaş alır: 50-200 dolar arası. Misyoner papazın geliri belli 5 bin dolar civarında. Daha işin başından ayrımcılık var. Biz bu imajı kırıp rakiplerimizi alt etmek için Dışişleri Bakanlığı veya Türk milletinin üst aklı olan bir kurumun tespit edeceği esaslar doğrultusunda hareket ettiğimizde hem gücümüzü birleştireceğiz hem de imajımızı kuvvetlendireceğiz.
Fetö’nün vatanı, milleti olsaydı milyarlarca dolar CIA emrinde değil Türk milletinin emrinde olurdu.
Hükümetimizin bu vakıfların liderleriyle uzun bir istişareden sonra “tek elden” işbirliği yaparak yönlendirme esaslı bir kadrolaşmaya öncülük etmesi gerekmektedir. Daha samimi konuşmak gerekirse tarikat ve cemaatlerde “nefis, hizipçilik enaniyet egemen”olduğundan zamanla amip gibi bölünüyorlar. Bu durum sadece ülkemizdekilerde değil tüm Dünya’daki tüm din davası güdenlerde mevcuttur. Birbirlerini hiç sevmezler. Yalnız hristiyanlar karşılarında müslüman görünce hemen birleşirler Din davası güdenler veya böyle olduğunu söyleyenler sıradan bir müslüman kadar saf ve temiz değiller. Çünkü ”Tanrı’nın ışığı paranın peşinden gidiyor.” diyor bir Japon atasözü ve tekraren önemine binaen ifade ediyoruz. Bu istismarı önlemek veya en aza indirmek için hükümetimizin öncülüğüne ihtiyaç vardır.
Yardım yapmak çok zordur. Neden? Çünkü istismara çok açık bir konudur. Japon Shiinji Shumei, Kore “Unification Church” bizdeki adıyla “Mun” ve benzerleri bu konularda çok ilerlemiş tam bir istismar zinciri kurmuştur.
İşte bu noktada ”milli” olmak yani “Türk” olmak bilinciyle hareket etmek gerekir.
Türk olurlarsa Türkiye Maliye Bakanlığı’nı tanırlar, Türk olurlarsa Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nı tanırlar. Bu kadar basittir.
1860 yılında yazılmış Multatuli’de vaaz veren papaz “bu yerliler hayvandır” diye kilisede vaaz veriyordu. Bu papazları altetmek çok kolaydır. Sadece biz kendi içimizde didişmeyelim. Birlik olalım. Sadece biz bir üst akılla birlikte hareket edelim. Parçalanmış ve otorite tanımayan otoriterler üretmeyelim. Allah‘a hizmet ediyoruz diyorlar ama her biri bir Romalı Tanrı gibi hareket eden tavırla tam bir çelişki içinde.
Kısacası şunu demek istiyoruzki tarikatlısı, tarikatsızı insanımız çok merhametlidir. Bu merhametin Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin siyaseti doğrultusunda yönlendirilmesi için bir tarikatlarla protokol imzalanması gerekmektedir. Böylece uygulamada birlik sağlanmalıdır. Yoksa emeğe ve paraya yazık oluyor.