Osmanlı’da askerlik ve idare kuruluşlarında bir yerin sahibine Ağa, o yere de Ağalık denirdi. Yeniçeri Ağası, Kızlar Ağası, Kapu Ağası, gibi. Ağalık sıfatı aynı zamanda Çavuşbaşı Ağa, Ağayı Sipahiyan, Silahdar Ağa gibi, memurluk adlarının başında veya sonunda da kullanılırdı.
19. yüzyıldan sonra ağa sözü, yerini efendi ve bey sanlarına bıraktı.
1934’te imtiyaz ifade eden Paşa, Bey, Efendi gibi unvanlarla beraber Ağa unvanı da kaldırıldı. Zannediyorum Kırkpınar da bundan nasibini aldı.
Yaptığım araştırmada sadece 1950’den bu yana Kırkpınar Ağası olanların listesine rastladım.
Ağa sözü, cömert, etrafını koruyan kollayan anlamında kullanılır genellikle. Bakmayın siz bizim proleter aydınlarımıza, üç cümle kursalar içinde mutlaka bir ağa/maraba ifadesi geçer.
Cibilliyeti bozuk ağalar, imamlar, öğretmenler… var diye ağa, imam, öğretmen düşmanlığı yapmanın ne anlamı vardır?...
“Yiğitlik vurmakla, ağalık vermekle olur” sözü bu kültürün ürettiği bir değer yargısıdır.
Ağa ile hıyar ağası arasında fark vardır. Ağalık, asaletli adamlara yakışır ki hem de nasıl… Baldırı çıplaktan ağa olmaz. Olursa tuzu bile kokutur.
Eski beylerin yerini almıştır ağa. Bey, yemez, yedirir, almaz, verir, korur, kondurur, göçürür. Etrafındakilerden sorumludur.
Hıyar ağaları da türemiştir elbet. Asaleti kendinden menkul, sonradan görme insanı çoban, bekçi, yönetici… yapsan zarardan başka getirisi olmaz.
“Ağanın eli tutulmaz” sözünde hem cömertlik hem yiğitlik anlatılmıyor mu?
Gönlü geniş, ilmini, varlığını, zamanını etrafındakilerle paylaşan, yakınlarını, komşularını korumak ve kollamak konusunda titiz davranan insanlar vardır.
Bana göre onlar, “adı konmamış” ağalardır.
Kim darda kalmışsa oraya uzanır eli, selamı, iyi niyeti. Böyle insanlara çok ihtiyacımız vardır.
Ağa, yaptığı iyiliklerin anlatılmasından rahatsız olur. O, yapması gerekeni yaptığı zaman huzurludur.
“Alma ağacı” dibinde doğan, “Verme ağacı”nın etrafından geçmemiş adamdan ağa olmaz.
Kırkpınar’da ağalık bir gelenektir. Varlığı asırlara dayanan bir geleneğin korunmasıdır Kırkpınar Ağalığı. Buna benzer başka gelenekli ve topluma mal olmuş buluşmalar için ağalık kurumu oluşturulması uygun olur.
LADER (Lâdik Akpınar Mezunları Derneği) Samsun Şubesi olarak geleneksel hâle gelmesi dileklerimizle Başlattığımız ve Temmuz sonuna yakın günlerde, fındık mevsimi için Ordu’ya dönmüş Akpınarlılarla buluşmak amacıyla Ordu Keşkek Şenliği adı altında buluşma günü tertipledik ve ilkini gerçekleştirdik.
Fatsa Beyceli Köyü’nde Mustafa Arı ağabeyimizin harmanındaki buluşmada gelecek yıl bu şenliği tertiplemek üzere “Ağa Seçimi” yaptık.
Niyetim, ağalığı üstlenmekti. Mustafa Yıldız kardeşimizin de istekli olmasıyla komşu köylerden olmamız hesabıyla 2020 Yılı Geleneksel Ordu Keşkek Şenliği Ağalığını üstlenmiş olduk.
Ağalık, hakkını verene yakışır. Bize de yakışacağını düşünüyorum. Allah utandırmasın…
1987, Samsunlu Hasbi Menteşoğlu Kırkpınar Ağasıdır. Plakasına “KIRKPINAR AĞASI” yazdırması bilinir…
Sakarya taraflarında trafik polisleri çevirmede plakayı görünce biri şöyle der:
-Ne bu böyle? Bakanların arabalarında bile yok…
Hasbi Ağa yapıştırır cevabı:
-Oğlum, bir sürü bakan var ama Kırkpınar Ağası bir tane. Aç yolu da gidelim…
Yiğit, cömert, sözünün eri olan herkes derecesine göre ağadır.
Bir sürü makam sahipleri, şöhretler vardır. Zenginler vardır ama içlerinden cömertliği, mertliği, yiğitliği yerinde olanlar unutulmaz. Onların toplumdaki yerleri farklıdır. Allah sayılarını artırsın