Ünlü bir siyasetçinin cenazesine gelenlerle evinin önü çok kalabalıktır. Çelenklere yer bulunamamıştır adeta.
Helâllik alındıktan sonra müthiş bir alkış sesi yükselir cenazeye.
Eşi hanımefendinin feryadı başlar ardından:
-Aaaaaaaaah ah! Ne kadar severdi böyle alkışı bol törenleriiiii!.... Göremeden gittiiiii!...
Ölüyü alkışla, diriyi alkışla.
Protesto ederken toplu alkış, minnet duygusu için belirli bir saatte top yekûn alkış…
Erozyondur bu, alkış, itibar erozyonu.
İlkokul 1.Sınıf, öğleden sonra dersin ortasında, uzun süren yağmurlu günlerin ardından ilk defa güneş camdan sınıfa gülümser, öğretmen:
-Ayyy, çocuklar ne güzeeel, güneşi alkışlayalım, deyince biri hariç bütün çocuklar basar alkışı.
O biri, ki yakından tanıdığım biri, alkış bitince:
-Hıh, orospuluk, der…
Sahi, güneş alkışlanırsa bir daha kaybolmaz mıymış?...
Haksız mı o çocuk?
Son günlerde sağlık çalışanlarına alkış tutturuyorlar ya, kendimi o küçük kızın yerine koyuyorum istemesem de.
Sağlık çalışanlarına alkış gerekmiyor. Minnet duygumuzu göstermenin başka yolları var.
*Çalışma şartlarını iyileştirmek,
*Emeklerinin ki yardımcı hizmetliler dâhil karşılığını ödemek,
*İş ve can güvenliği sağlamak…
Samsun'da bir Ramazan Bayramı’nda özel bir hastanenin acil servisinde doktora uçan tekme atan it kısa sürede serbest bırakılmış.(tı).
Bugün, Samsun OMÜ’de yine bir doktorumuz katır sıpası tarafından göğsünden tekmelendi.
Bırakın gereksiz alkış kampanyalarını. Tedbir ve takdirlerinizi başka şekilde gösteriniz.
Bu dört ayaklıların fotoğraflarını şehrin sokaklarına asarak teşhir etmek başta olmak üzere, sözgelimi öyle bir aletle tecrit edilsinler ki hastaneye geldiğinde bütün hizmetliler fark etsin, ona yakışan (!!!) muameleyi göstersin.
Sağlık çalışanlarının bu hayati sıkıntılarını görmeyenleri şiddetle ALKIŞLI///YORUM…
Mutlu oldunuz mu?...