Gelin, mecburen girdiğimiz şu karantina günlerinde siyaset zannettiğimiz orantısız horoz döğüşü çekişmelerine ara verilmişken eskiye götüreyim sizi.
Başında fötr şapkası ile dolaşan Çoban Sülü’süydü milletin.
Nüfusun çoğunluğu köylüydü o zamanlar ve köylü olup çobanlık yapmamış olan var mıydı? O yüzden çabuk benimsendi.
27 Mayıs adaletiyle yürekleri yaralanmış çoğunluğun adalet arayan vicdanının sesiydi ki Adalet Partisi’nin Genel Başkanıydı...
Halkın nabzını iyi tutan, halk dili ile konuşan bir liderdi.
Hiç oy atmadım.
Bugünden bakınca çap konusunda şimdikilere fersah fersah fark atardı.
Kıvrak zekâsı, en bunalımlı zamanda nükteleriyle ortamı yumuşatan kişiliğiyle, aranıyor.
Sadece o değil, siyasi rakiplerinin seviyesi de çok yüksekti o dönemde.
Özal’la olan sürtüşmesini hatırlayınız.
Hiç “Çankaya” demezdi o makama. “861 rakımlı tepe” diye makamdakini iğnelerdi.
Özal tarafından başbakanlığa atanınca görüşmeye gitti.
Gazeteciler:
-Elini sıktınız mı efendim, diye sordu. Gülerek:
-Boğazını sıkacak değildim ya, diyerek konuyu kapatmıştı.
ŞİMDİ ONA AİT UNUTULMAZ SÖZLERİ HATIRLAYALIM:
*Dünkü güneşle bugünkü çamaşır kurutulmaz.
*Ege bir Yunan gölü değildir. Ege bir Türk gölü de değildir. Binaenaleyh, Ege bir göl de değildir.
*Va mı bunun başka izah tarzı.
*Memlekette benzin vardı da biz mi içtik.
*Açım diyene geber diyemezsiniz.
*Yollar yürümekle aşınmaz.
*Aksini diyenin alnını garışlarım.
*Gap'ı kimseye gap diye gaptırmam.
*Demokrasilerde çareler tükenmez.
*Mizah bir yumruktur, ne zaman kime vuracağı belli olmaz.
*Memleket meseleleri bir parkta oturarak halledilseydi, çok büyük bir park yaptırır hep beraber içinde otururduk.
*Binaenaleyh, öküzün altında buzağı aramanın manası yoktur.
*Binaenaleyh Türkiye'nin altı çürüktür, Türkiye'nin altı çürüktür diye bırakıp gidecek değiliz, bununla yaşamasını öğreneceğiz.
*Dün dündür, bugün bugündür.