Mustafa Kemal Atatürk 'İstikbal Göklerdedir' sözünü, kanat takıp uçmayı veya sadece güçlü sivil ve askeri uçak filosuna sahip olmayı anlatmak için mi kullanılmıştır?
Yerli, ibretlik muhalÂfet sayesinde Türkiye’nin hayrına olacak gelişmeler karşısında ırzı kirletilmişçesine zıplayan garabet türü insanlar ülkesi durumuna düşüyoruz.
Doğalgaz bulunur kıçına iğne batmış gibi zıplar bunlar. Ordumuz, var oluş amacına uygun olarak vatanımıza kast edenleri tepelemeye gider, “Bizim orada ne işimiz var” diye sorar koro şefleri, yamaklar çarşıda pazarda sizi yürümez ederler.
Millî Uzay Programı’nın açıklanması karşısında oturma bölgelerine yirmilik çivi batmış gibi zıplamaya başladılar…
Söz gelimi, CHP Sözcüsü Faik Öztrak, Milli Uzay Programı açıklanınca şu yorumu yapıyor:
“Damat gitti, fikirleri hala iktidarda”
Yuh!...
Uzaya gönderilecek kişiye Astronot, kozmonot, taykonot dışında Türkçe bir isim aranıyor.
Sayın Devlet Bahçeli Cacabey adını öneriyor.
Yapmayın Sayın Bahçeli, durup durup ortamı geriyorsunuz. Şimdi meskun muhalÂfet’in ağzına sakızı tıkadınız.
Bu zavallılar Uluğbey’i, Ali Kuşçu’yu, El Fergani’yi uzaylı zanneder, Farabi, Biruni, Cezeri, Nasrettin Tusi, İbni Sina, Takiyüddin, Mirim Çelebi, Salih Zeki… yok hükmündeyken başımıza bir de Cacabey çıkarmayın lütfen.
Cacaoğlu Nureddin Cebrail, (1240-1301) “Cacabey” adıyla ün kazanmış, 1301 yılında Rum tekfurları ile savaşırken şehit düşmüş, naaşı Kırşehir’e getirilerek 1272’de yaptırdığı medresenin yanındaki türbeye defnedilmiştir.
Döneminde "astronomi yüksekokulu" olarak hizmet veren Cacabey Medresesi, dünyada amacına uygun gözlemevi olarak yapılan ilk eğitim kurumudur.
Türkçe eğitim yapılan medresede İslam Hukuku, felsefe ve tasavvuf dersleri yanında matematik, fizik, kimya gibi konularda da eğitim veriliyordu.
Kubbesi açık ve altında bir kuyunun bulunduğu Cacabey Medresesi’nde kuyuya yansıyan yıldızlar incelenir, bunlar üzerinde araştırmalar yapılırdı. Bundan anlıyoruz ki bu medresede astronomi (Gökbilim) araştırmaları yapılıyordu.
Cacabey adını öneren Devlet Bahçeli’nin ufku ile Faik Öztrak ve benzerlerinin bulunduğu düşük irtifayı nasıl kıyaslayabiliriz, bilemiyorum.
Bilinsin ki içinde bulunduğumuz asırda uzayda izi olmayanın dünyada sözü olmaz.
Milli Uzay Programı’nı Recep Tayip Erdoğan’ın baba mirası zannedip saldıranlar şunu bilmelidir:
Bu programın temeli uzay alanında altyapı ve bilgi birikimi oluşturma amacıyla 1985’te kurulan Uzay Teknolojileri Araştırma Enstitüsü (TÜBİTAK UZAY) dür. O günden bugüne bu proje bir DEVLET PROJESİDİR.
Türkiye’nin ilk haberleşme ve iletişim uydusu olan TÜRKSAT 1A, 1994 yılında uzaya fırlatıldıktan 12 dakika 12 saniye sonra havada patlayıp okyanusa düşmüştü.
Sonuncusu 8 Ocak 2021’de uzaya gönderilen ve ortalama 30 yıl ömrü olan TÜRKSAT 5A’ya gelinceye kadar geçen sürede bu alanda çalışmalara devam edilmiştir.
Bunlardan Yer Gözlem Uydusu BİLSAT 2003’ten beri haritacılık, afet izleme, çevre izleme ve şehircilik planlaması amaçlarıyla görev yapmış, 2011 yılında Türkiye’de tasarlanan ilk yer gözlem uydusu RASAT, daha yüksek çözünürlüklü bilgi toplamak amacıyla göreve başlamıştır.
Keşif uydusu türleri, yer gözlem uydusu ya da iletişim uydusu gibi geliştirilmiş askeri ve istihbarat donanımı ve uygulamaları içeren yapay bir uydu türüdür. Keşif uydularının daha çok bilgi alma, haritalama ve istihbarat gibi birçok alanda keşif amaçlı olarak kullanılmaktadır.
Türkiye, 2012 yılından beri uzay ve uydu sistemlerine yönelik teknolojik gözlem ve askeri istihbarat amaçlı yüksek çözünürlüklü Göktürk-1, Göktürk-2, Göktürk-3 uydularını uzaya göndermeye devam etmektedir.
Son askeri operasyonlarda ordumuzun elde ettiği başarılarda uzayla ilgili gelişmelerin çok önemi vardır.
Öyle anlaşılmaktadır ki uzay çalışmalarında geri kalan milletler bağımsızlıklarını uzun süre koruyamazlar.