“Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez” Mehmet Emin Resulzâde
Azerbaycan Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk Cumhurbaşkanı olan Resulzâde’nin bu sözü bütün Azerbaycanlıların, Türklük şuurundaki herkesin irfanında anıtlaşmıştır.
Ancak, 1918-1920 arasında iki yıl bağımsız kalan Azerbaycan, Rusların Azerbaycan’ı işgaliyle bağımsızlığı askıya alınmıştır.
Kafkas İslâm Ordusu Bakü'yü, 15 Eylül 1918'de Ermeni çeteleri ve Bolşevik birliklerinden kurtarınca bestelenen Kafkas Marşı bir yıl sonra İzmir işgal edilince İstanbul Beşiktaş’ta bir müsamerede değiştirilerek şimdiki İzmir Marşı’nın temeli atılmıştır
“Kafkasya dağlarında” yerine “İzmir’in dağlarında” diye değiştirilerek söylenmiş, söyletenler takibata maruz kalmıştır.
Kafkasya Marşı gibi değişikliğe uğratılmış bir marş da Hoş Gelişler Ola”dır ve aslı şöyledir:
“Hoş gelişler ola kahraman Enver Paşa
Askerin milletin bayrağınla çok yaşa”. Çünkü Kafkas İslâm Ordusu’nun mimarı Enver Paşadır…
15 Eylül 1918'de Bakü kurtulunca kutlamalarda okunan bir marş daha vardır:
Dört yıl önce Azerbaycan’ın millî şairi Ahmet Cevat tarafından Gence’de yazılan Çırpınırdın Karadeniz” marşı da Üzeyir Hacıbeyli’nin bestesi olarak ilk defa orada söylenmiştir.
Araya yıllar girmiş, kaderi Türkiye’ye bağlı Türk dünyası çok büyük zulümler görmüştür. Kafkasya Marşı, Atatürk’ün mirasına konanlarca İzmir Marşına dönüştürülüp üç öğün söylenmezse olmazlar arasına girmiş, Hoş Gelişler Ola ise bizden bir parça olmuştur.
Çırpınırdın Karadeniz garip kalıp Ülkücülerin bağrına yaslanmıştır uzun yıllar boyu. İçimiz burkula burkula ne kadar çok söyledik bu marşı.
Ocak gecelerinin finaliydi “Çırpınırdın Karadeniz”.
Hatta gençlerimiz marşa ne eklemeler yapmışlardı. Sözgelimi:
Türk eşine Türk eşine
Kıyar mı hiç Türk eşine
Bütün dünya kurban olsun
Türk’ün Başbuğ Türkeşi’ne dörtlüğü söylenirken salon yıkılırdı.
Bir de şu dörtlük gündeme göre değiştirilirdi:
Kafkaslardan aşacağız,
Türklüğe şan katacağız
Türk’ün şanlı bayrağını
… … ‘ya asacağız. (Bu mısra genelde Turan ele asacağızdır ama gündeme göre bayrağımızın asılacağı yer değişirdi.)
Yıllar sonra 1990’larda Azerbaycan sevinç ve hüznü bir arada yaşadı. Tıpkı 1920’lerde İngiliz, Rus ve Ermenilerce istilâ edildiği gibi Karabağ bölgesinde asrın katliamını yaptırdılar Ermenistan’a, Karabağ işgal edildi.
O insan hakları, demokrasi havarileri görmezden geldi, içimizdekiler de susup onlara uydu oldular şuursuzca.
Tok karnına İzmir Marşı söyleyen -sözde- Atatürkçüler, bizim, kar yağmur demeden 25 yıl yaptığımız Karabağ mitinglerimizde üç maymun oldular: Kör, sağır ve dilsiz…
Kafkasya Marşı’na İzmir Marşı diye sarılan tuzu kuruların başındaki zat, şimdi Türkiye’nin eli nereye uzansa “Hooop, orada ne işimiz var bizim” diye parmak sallamakla meşgul.
Yıllardır bize gizli düşman muamelesi yapan –sözde- türkler (türkler, özellikle küçük harfle yazılmıştır) Azerbaycan’ın mücadelesinde dut yemiş bülbül oldular.
42 günlük mücadele sonunda Karabağ’a azatlık kazandıran Türk Gücü karşısında “Ateşkes Anlaşması” yapılınca, Paşinyan tepkileri önlemek için “Ne yapayım, bana daha iyi şartlar teklif edilmedi” diye sızlanırken bizim Paşazadeler “Yine masada kaybettik” cıvıklığına soyundular ve/veya o tür bir kırıklık sergilediler.
28 yıl işgalde kalmış kadim Türk Toprağı için niçin hiç sesiniz çıkmadı? Neyiniz, nereye kaçtı?
15 Eylül 1918'de Bakü'ye giren Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslâm Ordusu, 1130 şehit vermişti. O şehitlerin şanıdır Kafkasya Dağlarında Çiçekler Açar, Hoş Gelişler Ola Kahraman Enver Paşa ve Çırpınırdın Karadeniz marşları…
Şimdi Yasa tasarısı meclisten geçersi ki geçecek, Azerbaycan’a sınır ötesi görevine gidecek Mehmetçiklerimiz…
Sakın “bizim oralarda ne işimiz var” sorgulamasına girmeyin, altında ezilirsiniz.
Biz yine Çırpınırdın Karadeniz Marşı söyleyeceğiz şerefle, şanla:
“Kafkaslar’dan aşacağız,
Türklüğe şan katacağız.
Türk’ün şanlı bayrağını
Turan ele asacağız” diye. Çünkü:
Bir kere yükselen bayrak, bir daha inmez.