Beyoğlu'nda tramvayı, Galata Kulesi'ni, Eminönü Meydanı'ndaki saati, şehir hatları vapurlarını saf - uyanıklara satarak veya kiraya vererek efsane haline gelen Sülün Osman’a 1962’de Cezaevindeki mahkûmlara “Alın Teriyle Yaşamak” konulu konferans bile verdirmişiz…
Adana’nın gedikli dolandırıcısı yakalanıp götürülürken bir gazeteci sesleniyor:
-Utanmıyor musun insanları dolandırmaya, diye.
Polislerin arasından şöyle diyor:
-Bu kadar çok ahmak varsa ben mi suçluyum?...
Devlet adamlarını, nüfuzlu kişileri dolandıran “Parsadan” soyadlı, “Örtülü Ödenek”ten bile parsa toplayan uyanıklar da gördük.
Onlar, Karagöl’den kar bağışlayarak milletin parasıyla cömertlik yapabilecek zayıf kişiliklilerdi, geldi, geçti…
Şimdilerde Saadet Zinciri diye bilinen yöntemlerin devamı olan Çiftlik Bank ve kripto para vurgunları türedi. Vuran yurtdışına kaçıyor.
İki tür insan daha kolay kandırılır.
Biri, aşırı merhametlilerdir ama onlar keselerine göre, o an elde bulunanlar kadar aldatılır.
Ötekiler, büyük çarpılanlardır ki onların büyük büyük hırsları, kısa yoldan zengin olma heveslileri çoktur.
Allah irfanımızı ve insafımızı peşkeş olmaktan korusun.
Dolandırıcıların piri (ne demekse) Sülün Osman:
"Benim dolandırdığım insanlar dolandırıcıydı aslında. Yani bana yaklaşma sebepleri beni dolandırmaktı. Kısa yoldan kazanmaktı amaçları” diyor.
Anlattığına göre Fransızlar, sözde dolandırıcılığın bilimini yapmaya karar verip, kendisini Paris'e bir konferans vermeye davet ederler. Fransız Büyükelçiliği kendisine bir tercüman tahsis eder. “E neden gitmedin birader” diyenlere, “Tercümana güvenemedim, sahtekâr birine benziyordu!” cevabını verir Sülün.
Kandırılmayacak insan çok azdır. Kimi merhametinden, hassasiyetlerinden kimi aç gözlülüğünden, kısa yoldan kazanma hırsından, kandırılır insanlar.
Ben de kandırıldım defalarca. En son kandırılmam birkaç yıl öncesindedir.
-Kerküklüyem, diye yaklaşan çocuklu bir kadındı.
-Nerede kalıyorsunuz bacım, diye sordum.
-Yeni geldik, garajların orada çadırda kalıyoruz, deyince sadakadan daha fazlasını verdim.
Soydaşlarıma hassasiyetimden, merhametimden yakalanmıştım. Ertesi gün atladım arabaya, gittim ki otogarın oralarda böyle çadırlar yok…
Şükürler olsun “bir koyup bin kazanacaksın” diye hiç kandırılmadım. Galata Kulesini satamadı kimse bana. Öyle büyük emellerim olmadı ki hırslarım aklımı kemirsin.
-Bulursam soğan ekmek, bulamazsam sade ekmek yerim. Bu yüzden asla sarsılmaz yerim, derim yıllar yılı.
En büyük zenginlik alın teri ve kanaattir. Gerisi feleğin sillesi…