Çok partili demokratik ülkelerde yürütmenin bir kanadı iktidarsa öbür kanadı muhalefettir.
“Açık oy, gizli tasnif” barbarlığı ile adım attığımız çok partili deMOKrasi yolculuğumuzda, kuruluşundan sonra ilk defa yönetimden uzaklaşan CHP, ilk örnek muhal Âfet’tir.
Bu CHP, 14 Mayıs 1950 Genel Seçimlerinin ardından muhalefetteki acemiliğinin ilk 15 günü içerisinde -ki henüz hükümet kurulamamıştır-, stratejisini belirlemiştir:
“Halkımız verdiği oydan dolayı pişmanlık içerisindendir”.
Sonrası, e, sonrasını yaşıyoruz işte 70 yıldır. Daha yakın tarihte ana muhalefet partisinin sözcüsü “Siz en doğru işleri de yapsanız alkışlayacak değiliz. Bizim görevimiz sizi eleştirmektir” diye bir gerçeğin altını çizerek DURUMUN TAM TESPİTİNİ yapmamış mıdır?
Bu, öyle bir marazi hastalıktır ki bulaşıcıdır ve asla şifa bulmaz.
Yavru Vatan Kıbrıs’ta, bu çirkin muhalefetin, sakat demokrasinin bir yansımasını gördük evvelki gün.
Bakın, orada başbakanlık yapmış Ferdi Sabit Soyer, Fenerbahçe’nin bir transferi üzerine “zeytin yiyip zehir mıçar” gibi konuyu iç politika açısından şöyle değerlenmiştir:
“Fenerbahçe'nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi takımlarından Apollon Limassol’da forma giyen Macar oyuncu Attila Szala’yi transfer etmesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde tartışmalara yol açtı. Eski Başbakanı Ferdi Sabit Soyer:
“Fenerbahçe, Apollon’un Macar oyuncusu Attila için anlaşmış, transfer edecek. Güney'den ilaç alınımına itiraz eden büyük Fenerli, iki devletçi, federasyon karşıtı Dışişleri Bakanı Sayın Tahsin Ertuğruloğlu buna ne der?. Hadi bir kükre bakalım. Yaşamın gerçeği bunları böyle ofsaytta bırakır”.
Lütfen bu değerlendirmeyi tekrar okur musunuz?
Kıbrıs nere, Türkiye, Fenerbahçe ne tarafta, Macar futbolcu Attila Szala neye maydanoz ediliyor?...
Bunlar hep “bir örnektir” orada da burada da…
Nasrettin Hoca’mızın kafasına vurduğu eşek seslice yellenenince “mübarek hayvan, ben nerene vurdum, ses nerenden çıktı” demesine tam örnek bir akıl kayması değil mi?
Oyuncu, Güney Kıbrıslı bir Rum olsa belki biraz anlaşılır durum. Sonra KKTC Hükümetinin Dışişleri bakanının konuyla ilgisi sadece Fenerbahçe taraftarı olması mıdır?
İyi ki Attila, bizim Hungarya’dan…
Face’de sayfa arkadaşım Alaaddin Çevik muhalefeti eleştiren bir paylaşımıma şu yorumu yapmış:
“Dedem, genelde paylaşımlarına bakıp bizi muhalefet yönetiyor zannediyorum. Silkeleniyorum, “Yok ya” diyorum”.
Öncelikle bu yazıyı yazmama sebep olduğu, bu kadar zarif ifade kullandığı için teşekkür ediyorum. Dedim ki:
“Teşekkür ediyorum, haklısınız. Bizi muhalefet yönetmiyor gibi görünse de yönlendiriyor. “II. Abdülhamit Rusya Elçisini çağırır, fikir danışır, ne söylerse tersini yaparmış” denir ya, bizdeki muhalÂfet'in durumu aynen böyledir. Allah hepimize kolaylık versin”.
Eğer muhalefet yapıcı, yol gösterici, teşvik edici olursa iki kanatlı uçağın uçuşundaki rahatlıkla yürür ülkede işler.
Konumu gereği Türkiye’nin yüzü gülerse etrafında güller açar, Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözü gerçeğe dönüşür.
Ne yapsanız hep muhalefetin olumsuzluk duvarına çarpıyorsa, toplum gerdiriliyorsa, özellikle dış ilişkilerde yanınızda durmuyorsa o siyaset kurumu, kendi yandaşlarının duruşunu pekiştirirken diğer eğilimlilerde olanlar arasında öfke ve kin oluşturmaz mı?
Toplumda çözülmeye yol açan böyle bir muhalefetin, özellikle başka ülkelerin kurum ve siyasetçilerinden alkış alması, zaman zaman karşılıklı destek istekleri, ülkedeki sosyal kurumlar arasında uçurumlar oluşturur, iktidarı gerginleştirir, bu gerginlik seçmenlere de yansır ve toplum çeşitli cephelere ayrılır. Böyle bir ülkeyi hangi dost ister veya hangi düşman istemez?
Eğer amaç ülkeye hizmet ise bu kadar olumsuzluk kimin işine yarar acaba?
Ve acımasızca, inatla, ihtirasla ülkede kargaşa oluşturmak isteyenler kime hizmet etmektedirler?
Amacı, ülkeye hizmet etmek olmayan bir siyaset kurumu durumundaki parti, elbette hiçbir genel seçimi kazanamaz.
Seçim kazanamadıkça hırçınlığı artan ve giderek art niyetlilerin egemenliği altına giren bir partiyi muhalefette olsa bile eleştirmek, memlekete hizmet aşkının gereği değil midir sizce?
Muhalefet etmeyi iktidardakilere kırmızı ayran dayatması yapmak, suları tersine akıttırmak, nefes alsa “niye ensesinden nefes almadığını” sorgulamak zannedenler aciz zavallılardır.
Ülke yararına kim yanlış yapıyorsa yol göstermek, doğru yapılanlara destek vermek vatanseverliğin gereğidir.
Aksi düşünenler, millî ve manevî değerlere, ülkenin tarihine ve değerli şahsiyetlerine düşmanlık edenler asla dostumuz olamaz.