Kim bir dairedeki işini gördürmek için mutlaka bir bastona ihtiyaç duyuyorsa sülüktür.
İşe aldıracağı oğlu yanında günlerce partiden çıkmayan, mülakatı kazandırtan adam, yine oğlu yanında heyet raporu aldırmak için parti yöneticisine takmış tasmayı, hastanede dolaştırıyordu.
Bu ne, siyaset mi, kamu hizmeti mi?
O yaşta sağlık raporunu alamayacak adamı devlete çakmak hangi akla uygundur?
Tek başına sınava girip kazanmış, heyet raporunu tek başına halleden şu yiğit çocuklarla bu mıymıntı aynı işi yapacak ve aynı ücreti alacaklar. Adalet mi bu?
Bırak, bu adam devlette görev almasın. Hiçbir çözüm yoksa verin bana, balkonda besleyeyim…
Bizden bir “eski pabuç” un babası rahmetli olmuş, taziyeye gittik evine. Biraz sonra, kim, ne sorduysa, yeni partisi ve bir milletvekiliyle ilgili dökülmeye başladı keyifli keyifli:
-Ben onu valiz gibi kullanıyorum. Telefon ediyorum otobüse binmeden, beni otogardan alıyor. Ankara’da işlerimi halledip meclis lokantasında karnımı doyuruyor. Gece biletimi alıp otobüse atıyor, geliyorum Samsun’a…
Gördünüz mü siyasetin cıvıklığını, ne işlere yaradığını?...
Böyle kaşarlanmış ne çok pabucumun eskisi var memlekette, bilseniz…
İki binlerin başında iktidar olan bir partinin millî eğitimden sorumlu il başkan yardımcısının fikir almak için daveti üzerine üç arkadaş ziyaretine gittik iş yerine.
İş yeri, sanki parti merkezi, ana baba günü. Çaylar gidip geliyor. Allah razı olsun, bizi çok bekletmediler.
O soracağını sordu, anlattık ya adamcağızın ne kadar büyük derdi varmış bilseniz.
Meğer kızı ve damadı öğretmenmiş. Damadı başka bir ilde çalışıyormuş.
-Damadı Samsun’a getirebilirsem çok sevineceğim, deyince, gerildim, çok üzüldüm?!?…
Çıkışta bir masada ziyaretçileri kaydeden, ziyaret sebebini not alan biri vardı. Bizden bilgilerimizi istedi:
-Gülüm, biz iş istemeye değil, iş öğretmeye geldik. Sen şunların adını not al ama işlerinin görülüp görülmediğini iyi takip et, dedim.
Koskoca partinin Millî Eğitimden sorumlu koskoca il başkan yardımcısının biricik damadını Samsun’a nasıl getireceği konusunda yardımcı olamadıydık!?!…
Ocak başkanlığım dönemi dâhil:
-Başkanım (müdürüm, hocam), bizim falan dairede bir tanıdığımız var mı, diye soranlara hep şunu sordum:
-Orada ne işin var?
Her vatandaşın her görevliye ilettiğinde yapılabilecek hukuki bir iş olduğunu görünce:
-Git oraya, durumunu bana anlattığın gibi anlat, işini yapmayan olursa haber ver, onu pul gibi duvara yapıştırayım. Senin, benim işimi yapmak için maaş alan adamlara yancıyla, kartvizitle gitmeyin, derdim.
Herhangi bir kurumda, tek başına işini takip edemeyen adam ülkücü değil sıradan bir sülüktür demişliğim de vardır.
Kuralları, hak ve sorumluluklarını bilemeyenden vatandaş olmaz.
Sıradan vatandaş olamayacak zavallılardan parti yöneticisi, devlet memuru, bir ideoloji mensubu da olmaz.
“Orada bizden kim var” diye yola çıkan, “sırada bizden kim var” diye karşılanır her zaman.