Cinsi, cibilliyeti farklı birisini ilk bakışta anlayamazsanız arıza sizdedir...
Türkçe ve Türk Kültür Dersleri Öğretmeni olarak insanlık âleminin pek çok cinsini bir arada bulunduran bir yerde kaldım altı yıl.
Farklı milletlerden öğrenci ve öğretmenlerin olduğu okullarda görev yaptım.
Çok dikkatli oldum. Her davranışımın ince elenip sık dokunacağını bilerek yaşadım…
Öğrencilerime sık sık:
-Evlât, siz şu an kendinizi, ailenizi, burada yaşayan Türkleri ve bütün dünyadaki Türkleri temsil ediyorsunuz. O yüzden çok dikkat etmelisiniz.
Yaptığınız her güzel işte Fransız öğretmenleriniz “bu, benim öğrencim, okulumuzun öğrencisi” der, bu semtin takımında oynuyorsanız “bizim takımın oyuncusu” diye alkış tutar, sevinir, gurur duyar herkes….
Eğer kötü işler yaparsanız doğrudan milliyetinize saldırılır, “Türk, ne olacak… Ahmak Türk…” gibi karalamalar yapılır.” derdim.
Bunları, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı, görevlisi ve şuurlu bir Türk olmam söyletirdi bana…
Görev yaptığım okulların birinin Müdürü (Mr.Scoma) beni sevmiyor olmalı ki derslik için her tarafı camlı çok geniş, çok amaçlı kullanıma ayrılmış bir yeri ayırdı bana.
12-15 arası öğrenci, bir yazı tahtası ve yeteri kadar sıra, kocaman salon...
Okula giriş çıkış aynı yerden, dışarıdan geçen araçlar… ders yapmak çok kolay değil.
Bir zaman sonra başka bir odaya taşıdılar bizi. Faslı öğretmen Müsleh Sait bunun sebebini anlattı…
Ara sıra ders zamanı girip çıkan birisi vardı. Meğer o okulun psikoloğu (Rehber Öğretmeni) imiş. Müsleh’’in yanında müdüre:
-Sen bu öğretmene haksızlık ediyorsun. O şartlarda öğrencilerin gözü hep onda, dikkatleri hep uyanık. Böyle bir öğretmene haksızlık edemezsin… dediği için yeni derslik verilmiş bana.
Çok sonraları pek çok projede beraber olduk “Mösyö Dede olursa bu proje güzel yürür” dediği oldu Scoma’nın...
Üç yıl 1.sınıfta okuyan bir Türk çocuğunu yılsonuna doğru benim derslerime göndermeye başladılar. Aslında 2.sınıftan itibaren Türkçe derslerine başlanıyor.
Daha sonra çocuğun durumuyla ilgili yapılan genel toplantıda ilk söz bana verildi. Ne anlattıysam, birisi çıktı “Yaptığım testlerde ben de böyle tespit ettim” dediler.
Müsleh’ten öğrendim ki ben çıktıktan sonra “Türkiye’de öğretmenler çok iyi yetiştiriliyor.” demişler. Gurur duydum…
***
Konyalı bir arkadaş anlatıyor:
-Yaşlı bir kadın ellerinde paketlerle gidiyor. Yetiştim arkadan, aldım elindekileri, azıcık korktuğunu anladım, bir adım arkasından yürüdüm ki kaçıp gideceğimi sanmasın. Evine geldik, bahçe kapısından içeriye yol var. Koştum kapının önüne, bıraktım elimdekileri, döndüm, onda kalanları da alıp kapıya götürdüm. Sordu “hangi millettensin” diye, “Türk’üm” dedim.
Kadın, kollarını havaya kaldırdı:
-Aman Allah’ım!... Ölmeden bir Türk gördüm…
Kim bilir hangi devirden kaldı milletimizin bu asil alicenaplığı da bu yaşlı Fransız kadınında çıkıverdi ortaya birden?...
***
Nuri Dayı, bulduğu cüzdanı karakola götürür. Cüzdan sahibi bir doktordur. Gelir, Nuri Dayı’yı görmek ister. Görüşürler, çıkarır 500 FF verir. Dayı almaz parayı, “benim işim yok, sen bana iş bul daha iyi” der.
O da sorar hangi millettensin diye. “Türk’ün dedim” diyor Nuri Dayı.
Adam kafasını yumruklayarak:
-Tabi yaaa… Bunu ancak bir Türk yapar, tabi ya…
***
Bir okulun önündeki bariyerleri kaldırıp arabayla okula girecek bizimkiler. Görevli koşarak gelir:
-Hayır hayır, iki kişi ile kaldırın lütfen, der.
Bizim Yüksel, “O, Fransızlar için geçerli” der, varır, kaldırır bariyeri bir yere bırakır. Görevli kadın gülümseyerek der ki:
-Sizin Türk olduğunuzu unutmuşum… Eeee, tabi Türk gibi kuvvetli, demişler.
***
Bir kurban bayramı öncesi öğrencilerimle en az bir Gayrı Müslim komşuya kurban payı vermelerini, kurbanı iyi anlatmalarını ve sonrasında yaşananları sınıfa aktarmalarını istedim.
Çocuklar komşuların ilk anda tereddüt ettiklerini iyice anladıktan sonra kabul ettiklerini söylediler.
Birisi:
-Hayatımda bu kadar lezzetli et yemedim, demiş
Bir başkası:
-Bu eti bitirinceye kadar hiç alkol kullanmadım, derken, başka biri:
-Siz o kurban etini verince dolabımdaki domuz etini çıkardım ve ikisini yan yana bulundurmadım….
Bu olaydan sonra komşuların davranışlarının çok değiştiğini eklemeye gerek var mı?...
***
Biz, bizden öncekilerin ektiklerini biçiyoruz. Onların bıraktığı miras bizim hayat damarımızdır. Gururumuz veya yüz karamızdır.
Eğer tarihi yazanlara ve okuyanlara bakarsanız atalarımız çok korkunç insanlardır.
Atalarımızla komşuluk edenlere göre ise Türk güven, samimiyet, cömertlik, saygı ve sevgidir.