Satırların sahibi ekonomist değildir. Felsefe eğitimi almış bir ilahiyatçıdır. Şükürler olsun Allah’a ki aklı da yerindedir. Okuma yazma biliriz. Amaç güzeldir ama yöntem hayali ve İslam dininin geleceği için son derece sakıncalıdır. Neden? Nasıl İslami kavramların altı oyulmaktadır? Yaşadığımız bir örnekle buna cevap arayacağız.
Türkiye’de “katılım” bankacılığı, Endonezya’da “bank syariah” yani şeriat bankacılığı dedikleri şey her ne ise ikisi de birbirinin aynısı olmalıdır. İkisi de İslami kavramları kullandığından ve ikisi de faize karşı alternatif olduğunu iddia ettiğinden böyle düşünüyoruz. Tabi burada Türkiye’de sistemin laik olmasından dolayı şeriat ifadesi yasal olarak kullanılamamaktadır. Her ne ise adına ister şeriat deyiniz, ister katılım deyiniz, İslami temelli zihniyete dayandıkları kesindir.
Bizim burada anlatmak istediğimiz ise şudur: Daha baştan İslamiyetin yüce ve hakkaniyet esaslı değerlerinin altı oyularak kavramlar yerinden oynatılmakta ve dindar veya dini kaygı ve endişe taşıyan insanların birikimleri ekonomi ve mali dünyaya kazandırılmak amacı güdülmektedir.
ENDONEZYA’DA “İNFAK” ADI ALTINDA HESAPLARA
Endonezya’da bankalar IBAN numarası kabul etmezler. Ben hesap açarken IBAN numaramı kabul etmemişlerdi. (Yıl 2013) Böylece para kaçırmaya hırsızlama ve yağmalama yöntemlerine karşı zayıftır.
Ayrıca normal yani faizci bankacılık (bank konvensional) dedikleri bankacılık yanında bir de şeriat bankaları vardır. Bir de her ikisini birden yapan bankalar ile şeriat birimlerini bünyesi içinde açmış olan bankalar vardır. Utanmasalar şeriat bankaları içinde de laik bankaları bile açar bunlar.
Endonezya Bank Muamelet denen banka; şeriat bankasıdır. Hesap açtığınızda sizden şunu isterler; her ay bir Amerikan doları karşılığı Endonez rupisi hesabınızdan kesilir. Bunun adı infaktır. Yani hayır hasenat işlerinde kullanılmak üzere vermek mecburiyetinde olduğunuz paradır. Aksi taktirde hesabınız açılmaz. Mecburen infak yapmak zorundasınız. Buraya kadarını ister istemez kabul edelim. Arkası ise tam bir felaket; benim size ödediğim infak paralarını ne yaptınız dediğinizde size bir belge de vermezler. Fotokopi de vermezler. Sadece ekrandan bakmanıza müsaade ederler. Yani infak girdisi olan paranın çıktısı (ibrası) meçhuldür. Sanal sayfaları ise bir sürü hayır hasenat masalları ile dopdoludur.
Paranızı alana kadar dualar, salavatlar peşpeşe gelir. Şeffaf müslümanlar karşınızdadır. Bankalar açılırken dua ve aşrı şerif ile okuyanlar bile vardır. Bunları gördük ve yaşadık. 2011-2014 yılları arasında. Ama belge istediğinizde fotokopi bile yok. Yani sizin anlayacağınız paranızı alana kadar bunlar şeffaf müslüman; paranızı aldıktan sonra ise başka bir kimliğe bürünüyorlar. Transfigüre oluyorlar.
Aynı para diğer bankalarda uang administrasi adı altında idari gider olarak alınmaktadır. Sizin anlayacağınız kaba vatantaş tabiriyle bir tarafta hasan kel diğer tarafta kel hasan olmaktadır.
Bankada hesap açarken böylesine şaibeli para toplanan yerde işin içine girdiğinizde nelerle karşılaşacağınızı ise satırların yazarı ileride zaman bulursa şeriat bankacılığı, şeriat kooperatifçliği, şeriat maliyeciliği, gibi bir sürü başında şeriat olan düzenekleri incelediğinde sizlere aktaracaktır. Tabii ömrü yeterse.
İSLAMİ SERMAYENİN ALTERNATİF
Bunun için Endonezya’ya gitmeye de gerek yoktur. İşin garibi paranın imanı yoktur diyenler de bunlardır. Eğer paranın imanı yok ise İslami bir değer olarak neden kavram kargaşası üretiyorsunuz? Eğer paranın imanı yok ise niye toplarken iman izafe eden sözcükleri kullanıyorsunuz?
Bunları yaşadıktan günlerce düşündük. İslam sermayesinin alternatif İslam mali ahlakı var mıdır? Kaldıki bu şirketlerin bünyesinde zekat toplama birimleri bile vardır. Yani sizin anlayacağınız fakir fukaranın biriktirdiği üç beş kuruş parasının zekatı bile İslam ağalarının cebine zekat olarak gitmektedir. CSR (hayır hasenat) dedikleri düzen ise şudur: Vatandaş tabiriyle diyelim iki çivi çakarlar duvara, bir sürü televizyon kanalı peşlerinde ilkokul çocuklarının müsamereleri gibi. “Baak biz hayır işleri yapıyoruz” diye de kurnazca reklam yaparlar.
Kaldıki Endonezya’da meşhur olan bir hocaefendinin kurduğu “sadaka mutluluk zinciri” ni de gördükten sonra Aziz Nesin’in bu meşhur hocaefendi Yusuf Mansur’dan daha dürüst olduğuna karar verdik. Kaldıki Aziz Nesin’in Tanrı’yı aldatma şansı hiç yoktu. Çünkü öyle bir şeye inanmıyordu. Bu “Ustad Yusuf Mansur” ise İslami değerleri tam bir dumura uğratma yöntemiyle paraları toplamakta şahsına ait şirketler kurmaktadır. Bu konu başlı başına bir doktora meselesi olacak kadar önemlidir kanımızca. Eğer fırsat bulursak ileride Yusuf Mansur olayına ayrıca değinmek isteriz. Ancak bugünlerde “Endonezya Açe’de Özerklik” konusunu çalıştığımızdan vakit bulamıyoruz. Endonezya her açıdan bir İslam müzesidir. Yeryüzünün de en büyük İslam ülkesidir.
İSLAM DÜNYASININ SORUNU AKLA VE DÜŞÜNCEYE KARŞI
Sorunumuz şudur: Faizlerin mevcut sistem içinde düşürülmesi “Millet” ölçeğinde ekonomik mali değerler üreterek “aile, sülale” ekonomisi değerlerinden uzaklaşılmasıdır. Dini olup da ahlakı olmayan bir düzendir katılımcı (Endonezlerin tabiriyle şeriat) bankacılık. Önce bankalarımızı adam edelim. Kavramların altını oyarak halkı iyice bıktırmayalım.