Dün gece, eskiden Moskova Büyükelçiliği yapmış, şimdi bir partinin MV. olan zat, Türkiye’nin Kabil Hava Alanında ABD’den boşalacak yeri doldurma isteğini anlayamayacak bir akla sahip oluşuna şahit olmam dolayısıyla yazılmıştır bu yazı.
Zaten bizim anlı şanlı Atatürkçülerimizin epeyi onu anlamaktan acizdirler çünkü Atatürk’ü tam olarak tanıyamamışlardır.
Atatürk’ün uyguladığı dış politika ebediyete intikali sonrasında akamete uğramış, ısrarla takip ettiği Türk Dünyası ve komşularımızla ilişkiler konusundaki hassasiyeti göz ardı edilmiştir.
Onun “muasır medeniyet” talebi kayıtsız şartsız Batı’ya (hatta ABD’ye) yönelmeye dönüşmüştür.
Eskiçağlardan beri dünyanın kavşak noktası/dünyanın damı olarak adlandırılan Afganistan, yakınçağa kadar Orta Asya'daki savaşlar, göçler ve ticaretin odak noktasında yer almıştır.
Bir bakıma Afganistan en eski çağlardan beri Türk yurtlarının en yakınında, Selçuklular ve Gazneliler döneminde vatan toprağı olmuş bir yurttur.
Atatürk’ün daha Kurtuluş savaşının başlarında Afganistan ile yakından ilgilenmesinin altında tarihin derinliklerinden getirdiği öngörüsü ile yarının ufuklarına ışımaktadır her zaman.
21 Aralık 1920'de Fevzi Paşa'ya verdiği yazılı talimat şöyledir:
1. Güçlü bir Afgan Ordusu oluşturmak için değerli subaylardan oluşan bir heyet seçilmesini,
2. Giden subayların maaşlarının Türkiye tarafından ödenmesini, Türk Ordusu kadrosunda yer almakla birlikte Afgan Hükümeti personeli gibi hareket etmelerini, kendilerini sevdirmeye özen göstermelerini fakat siyasete bulaşmamalarını, gerekirse Türk vatandaşlığından çıkmaksızın Afgan uyruğuna geçmelerini,
3. Türkiye ile irtibatın daima muhafazasını, emretmiştir.
“Azerbaycan Türklerinin dertleri kendi dertlerimiz ve sevinçleri kendi sevinçlerimiz olduğu için onların muratlarına nail olmaları, hür ve müstakil olarak yaşamaları bizi pek ziyade sevindirir” diyen Mustafa Kemal Paşa daha sonraları Afganistan’da görevlendirdiği Memduh Şevket (Esendal) Bey’i TBMM’ni temsilen Bakü’ye temsilci atamıştı.
Memduh Şevket Esendal’ın Kabil Büyükelçiliği (1933-1941) dönemi Türkiye ile Orta Asya’daki soydaşlarımız arasındaki bağın güçlendirilmesinde önemli rol oynar.
Öyle ki hiçbirinin akıbetleri bilinmese de Mustafa Kemal’in vefatına yakın, Özbek, Türkmen, Kazak, Kırgız olmak üzere onlarca öğrenci, askerî, tıbbî ve kültürel alanlarda yetiştirilmek üzere Türkiye’ye gönderilir. Ne yazık ki Atatürk ideolojisinin rafa kaldırılmasıyla birlikte o öğrencilerin son durumunun takip edilmesi mümkün olmamıştır.
Rusya, Türkiye'nin Kabil Havalimanı'nı korumasına karşı çıktı