Komplimanın Türkçesi, gönül okşayıcı söz, koltuklama, fabrika ayarlarıyla oynama demektir. Bu tür sözler karşısında herkesin gönül ayarları mutlaka değişir. Özellikle kadınlara sık sık yapılan koltuklama sözleri çok da hayrına, öylesine yapılmış sayılmaz. Kadın erkek ilişkisinde cıvıklaşmaya ilk adımıdır fazla koltuklamanın amacı.
Göz ile söz arasında bir ara bölge vardır. Kadınlarla erkekler bu ara bölgeyi aştığı zaman cıvıklık başlar…
Bir hanım saçlarının ne güzel olduğu, giydiği elbisenin çok yakıştığı, bir erkek benzer sözlerle koltuklanırken göz ile söz arasındaki o zarafet perdesi yırtılmış demektir. Ki bu tür konuşan erkekler ve kadınlardan genelde uzak dururum…
Ben de kompliman yapmayı, cıvık cümleler kurmayı bilirim ama “kompliman/yak” değilim.
Hayatımda üç defa cıvık söz ettim (kompliman yaptım), hepsi de Fransa’dayken oldu. Bir tanesi çok gerekliydi ve etkili oldu.
İlki, yolculuk hâlindeyken girdiğimiz akaryakıt istasyonunda ödeme yapma çekişmemize nokta koymak isteyen genç ve güzel hanım için oldu.
-Karar verin de biriniz yapsın ödemeyi, deyince göz ile söz arasındaki mesafeyi kaldırarak:
-Hangimiz yakışıklıysak o ödesin, dedim çekinerek. Kız hemen ikimizi süzmeye başladı gülümseyerek. Birkaç kere baktıktan sonra:
-Karar veremiyorum, diye o kadar güzel güldü ki… Neyse…
-Yarı yarıya dedik, iki elinin başparmaklarını dik tutarak onay verdi…
Öteki, bulunduğum yerdeki eğitim yöneticileriyle gelecek yılın haftalık çalışma takvimiyle ilgili bir toplantı bitince, herkesi döner yemek için bir Türk gencinin yeni açtığı lokantaya davet ettim. Üstelik bunu biraz görgü sahibi olmaları için yaptım:
-Âdetinizi beğenmedim. Gördüm ki gelecek yılın planlanmasını üç aylık tatile girmeden yapıyorsunuz, bu çok iyi ama hiç ikram sahibi değilsiniz. Ne yiyecek ne içecek var… Herkesi döner yemeye davet ediyorum, alışkanlık olursa güzel olur, diyerek…
İçlerinden bir hanım gelemeyeceğini söyledi. Sebebini sordurdum, kıyafetinin uygun olmadığını bildirdi. Dokundum omuzlarına, şöyle bir baktım yukarıdan aşağıya:
-Bu kıyafetle de çok güzel olduğunu söyleyince yüzünde gülücükler açtı, en önde yürürken nezaketten kırılacak zannettim…
Gerekli olduğu için yaptığım komplimana gelince…
Haftalık ders programımda dersimin biri Cuma saatine denk geliyordu. Okul müdürüyle görüşmelerimde çözüm bulamadık. Mösyö Scoma, çok nezaketli bir şekilde üzüntülerini bildirdi.
Karar verdim, konuyu yukarıdan bağlayacağım. Yanıma Fransızcası iyi ama çekingen bir gencimizi alarak ilçe eğitim müdürlüğüne gittim. Daha önceki bu tür gidişlerimizde:
-Gülüm, gittiğimiz yerde sen benim ağzımsınsın. Neyi, nasıl söylediysem o tavrımla ilet sözlerimi, sorumluluk bana aittir, derim her zaman. Yine hatırlattım ve girdik büyükçe bir binaya…
Girdiğimiz her oda bizi başka bir odaya yönlendiriyor. Bir üst kata çıktığımızda gireceğimiz büronun ara camından bir hanıma ilişti gözüm. İlk defa elbise giyen bir Fransız Hanım görüyordum. Allı, yeşilli uzun elbisesi vardı. Konuya giriş yapacağım cümleleri bulmuştum.
-Ferhat, dedim. Bu hanıma selamdan sonra beni tanıt ve söyleyeceklerimi aynen tekrarla.
-Ne diyeceksiniz ki?
-Kompliman Ferhat, kompliman… Ona “Bu elbisesinin çok yakıştığını ve her zaman böyle giyinmesinin onu farklı göstereceğini söyle” dedim. Yüzü kızardı:
-Lütfen, söyle sen.
Ferhat söze girince kadının yüzünde güller açmaya başladı, neşeyle yüzüme baktı, teşekkür etti. Konu açılınca “az bekleyebilir misiniz” dedi çok çok nezaketle. Kaldırdı telefonu, birkaç dakika görüştükten sonra elimi hararetle sıkarken:
-İsteğiniz gerçekleşmiştir. Bir işiniz olursa yine bana gelebilirsiniz, dedi.
Çıktığımızda Ferhat’ın yüzü halâ kızarıktı ama anlamlı anlamlı gülüyordu.
Okula gittiğimde Mösyö Scoma isteğimin yukarısı tarafından düzeltildiği müjdesini sevinerek verirken ben içimden gülüyordum.