Aynı yaşlardayız ama yetişkinlik dönemimiz size hep fark atmıştır. Masal çağımızın kırkı birbirine karışmış olsa da sizden erken atlattık o dönemi.
Siz Andersen, Ezop masalları dinlerken biz Dede Korkut hikâyelerinin, Ergenekon, Göç, Oğuz Kağan destanlarının büyüsüne dalmış, Kolsuz Kahraman, Bozkurtların Ölümü, Bozkurtların Dirilişi ve namlı korsanlarımızın, akıncılarımızın kahramanlıklarının ardından Ömer Seyfettin mektebinde okuyor, marşlar söylüyorduk yarınlarımıza…
Size göre çok şanslıydık elbet. İstiklal Savaşımızın canlı tanıkları vardı her mahallede. İmrenerek onların İstiklâl Madalyalarına bakar, anılarının sımsıcak nefesiyle pişerdi gönlümüz.
Hele söz arasında “Ah oğul, ayıdan post, Moskof’tan dost olur mu hiç” diyen hayat tecrübelerinin ara nağmeleri yok mu, şuurumuza çakılan demir kazık oldu onlar.
Gördüğü bir vefasızlık, haksızlık, insafsızlık karşısında “Yedi düvelle savaştım, böyle zulüm görmedim” diyen aksakallıların gönül kırıklarında yunup arındı yüreğimiz...
Kısaca, çok erken yaşlarda kavuştuk millî direncimizin aşılarına. Bu sebeple millî refleksimiz (irkilme gücümüz) hızlı gelişti.
Masal çağını çabuk atlattığımız için milletimizin dünü ile yarını arasında köprü kurmak, sevinciyle sevinmek, hüznü ile dertlenmek duygusu erken yaşlarda bindi omuzlarımıza…
O yüzden çok farklıyız. Tarihimizi tahrif ederek üstümüzde millî şuur kaybı, anlayış kayması oluşturmak isteyenler başarılı olamadılar…
Yabancı ideolojilerin yerli işbirlikçileri hiç sevmediler bizi, biz de onları sevemedik.
Dendi ki söz gelimi, “Kurtuluş Savaşı’nda Ruslar bize yardım etmeseydi, zor başarırdık”. Düşündük, madem bize o kadar yardım eden Ruslar, en zayıf anımızda niçin yurdumuzu işgal etmişti? Sonraki yıllarda bizden Kars’ı, Ardahan’ı isteyen Rusya mı Kurtuluş savaşında bize hatırı sayılır yardımda bulunmuştu?...
Bugün niçin Kars, Ağrı, Doğubayezit, Trabzon, Bitlis, Muş, Van, Hakkâri, Bayburt, Erzincan, Erzurum ve ilçelerinde düşman işgalinden KURTULUŞ GÜNLERİ var. “O düşman kimdir” diye düşünecek feraseti çocukluğumuzda kavradık biz.
Birinci Dünya savaşı sırasında Rus ve Ermeni güçlerinden oluşan Rus Kafkas Ordusu’nun Doğu Anadolu’yu baştanbaşa işgal etmesinin ardından 27 Şubat 1917 Devrimi ile Rusya’daki Çarlık rejimi yıkılmasaydı Ruslar Doğu Anadolu ve Kafkaslardan çekilir miydi?
Aslında Rusların bize yardım etmesi Ankara’nın izlediği doğru politikaların cüzi bir yansımasıdır.
1-8 Eylül 1920 de Bakü’de düzenlenen Şark Milletleri Kurultayında alınan ana karar şudur:
“Anadolu’da kurulması gereken hükümetin yönetim şekli, tek bir sınıfa dayanan Sosyalist sistemidir” der. Türkiye’nin siyasi geleceğine tek taraflı ipotek koyma kararıdır bu.
Mustafa Kemal Atatürk, o Bakü Kongresi hakkında özetle şunları söylemiştir:
“… Bakü’deki kongre gayri resmidir. O kongre resmi olsa idi, tabii Türkiye Büyük Millet Meclisini davet ederdi” diyerek kongreyi doğrudan dışlamış, bir oldubittiye fırsat vermemiştir…
Rusya’nın bize yardım ettiği kandırmacasının aslı şudur: Rus Yardımı Değil, Buhara Emirlik Hazinesi Altınları…
M. Kemal Paşa, 26 Nisan 1920′de, yazdığı mektupla, Sovyetler Birliği’nden silah, cephane malzeme ve para istemiş, cevap beklemeden 11 Mayıs’ta Rusya’ya bir de heyet yollamıştır.
Buhara (Özbek) Cumhuriyeti’nin ilk ve son cumhurbaşkanı olan Osman Kocaoğlu Lenin’le görüşmek için Moskova’dadır o günlerde. Ankara’nın yardım isteğini iletir Lenin, Osman Kocaoğlu’na:
“Ankara’dan bir Türk heyeti geldi. Vaziyetlerini anlatarak acele yardım istedi. Bu hususta sizin fikriniz nedir? “ der. Bu istek hemen karşılık bulur.
İç işlerinde bağımsız olsa bile Rusların emrindedir Buhara (Özbek) Cumhuriyeti. O yüzden Ankara’ya (Kurtuluş Savaşı’na) iletilmek üzere hazineden 100 000 000 (yüz milyon) altın ruble Moskova’ya gönderilir.
Bu paranın ancak 18 326 800 (on sekiz milyon üç yüz yirmi altı bin sekiz yüz) altın ruble kısmı, o da üç yıla yayılarak Ankara Hükümetine teslim edilmiştir.
Azerbaycan SSCB Devrim Konseyi Başkanı Neriman Nerimanov olmasaydı bu meblağ bile gönderilemezdi Moskova’dan.
Soydaşlarımızın gönderdiği ve Ankara Hükümetine teslim edilmesi gereken 81 673 200 adet Özbek altını, paraya ihtiyacı olan Lenin hükümeti tarafından açıkça gasp edilmiştir.
Bundan şu çıkarılamaz mı?
Rusya bize yardım yapma yerine, soydaşlarımızın gönderdiği 81 673 200 (Seksen bir milyon altı yüz yetmiş üç bin iki yüz) Özbek altınını gasp etmiştir.
Ayrıca, verdiği silah ve cephane yardımı, bizi çok sevdiği için değil güçlü bir batılı devletin bölgeye yerleşip kendisine komşu olmasını istememesi yüzündendir.
Ey sol yanından hançerlenmiş yaşıtlarım ve onların evlâtları, durum bundan ibarettir