Derlediklerimle; 16 Nisan 2017 günü yapılacak halk oylamasında (referandumda) vereceğimiz KARAR ile Türkiye’de hangi değişikliklere dur diyeceğiz ya da geçit vereceğiz, ortaya koymaya çalıştım. Olabilecek en yalın ve kısa biçimde, bir bir aktarmaya çalıştım. Tek isteğim sizden, yanlışa itiraz edilmesi ve düzeltilmesidir.
Getirilmek istenen sistemin dünya da bir benzeri yok. Yeni bir sistem getirmeye çalışıyoruz. Türkiye’nin sıkıntılı bir dönemden geçtiği hepimizin biliyoruz. Böyle bir durumda iken yeni bir denemeye ihtiyaç var mı? Buna neden tüm yetkileri bir kişiye teslim ederek başlıyoruz?
- Getirilmek istenen sistem parlamenter sistemin sona ermesi demektir. Yürütme gücü meclisten alınarak Cumhurbaşkanına devredilmekte, ancak Cumhurbaşkanı meclise karşı sorumlu olmayacaktır.
- Getirilmek istenen sistemde meclisin denetleme gücü, yetki alanı azaltılmakta Cumhurbaşkanı’nın eline bırakılmaktadır. Gensoru kaldırılmakta, soruşturma için 301, Yüce Divan’a sevk için 400 milletvekili gerekecektir. Bu da uygulamada mümkün olamayacaktır. Mümkün olmayan bu süreç, Cumhurbaşkanı için getirilen tek denetleme düzenlemesidir.
- Getirilmek istenen sistemde Cumhurbaşkanı ve yardımcıları ile bakanlar ömür boyu yasal bir koruma kalkanına sahip olacaklardır. Görevleri sona erse bile görevleri sırasında işledikleri suçlar hakkında şartlar geçerli olacak, hatta Cumhurbaşkanı görevi sona erdiğinde şahsi bir suç işlese dahi 400 milletvekilinin bu yönde oy kullanması gerekecektir.
- Getirilmek istenen sistemde Cumhurbaşkanı tek başına seçimlerin yenilenmesine karar verebilecektir. Meclisin, seçimlerin yenilenmesine karar verebilmesi için 360 milletvekilinin oyu gerekecek. Cumhurbaşkanı, parti başkanı olacağından milletvekillerinin sorgusuz biat edecek. Milletvekilleri Cumhurbaşkanı’nın alacağı kararları bile sorgulayamaz durumda kalacaklar.
- Getirilmek istenen sistemde meclis büyük oranda Cumhurbaşkanı’nın etkisine girecek, Anayasa’nın temeli güçler ayrılığı yerine güçler birliği yani “tek kişi” yaratılacak. Cumhurbaşkanı’nın / Başkanın Meclisi seçime zorlama yetkisi hiçbir demokratik sistemde yoktur.
- Getirilmek istenen sistemde meclisin bütçe yapma yetkisi bile elinden alınmaktadır. Cumhurbaşkanı’nın yapacağı bütçeyi onaylanmazsa bile ülke bir önceki bütçe ile değerlenme oranında artışla yoluna devam edecek, bu da yeni yatırımlara bütçe ayrılamamasına, mevcut yatırımların daha uzun sürede bitirilebilmesine neden olacaktır.
- Getirilmek istenen sistemde KHK’ler kanunların önüne geçebilecek. Cumhurbaşkanı’nın çıkaracağı kararnameler kanunlara uygunluğu yönünden denetlenemeyecektir. Sadece Anayasa’ya uygunluk yönünden Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilecektir. Bu Kanun ile KHK arasında çatışma yaratacak, Cumhurbaşkanı’nın kararname ile yaptığı düzenleme yanlış bile olsa, meclisin kanun çıkartması gerekecek. Kısacası ülke kararnameler ile yönetilir hale gelecek. Hele ki Cumhurbaşkanı’nın partisi mecliste çoğunluğu bulamaz ise ki bu mümkün iş çığırından çıkacak, Cumhurbaşkanı’nın çıkardığı her kararname uygulamasını iptal etmek için meclis kanun çıkartacak.
- Getirilmek istenen sistemde koalisyonların sona erdirileceği iddia edilmesine rağmen, Cumhurbaşkanı’nın partisi mecliste çoğunluğu temsil edemediği her durumda, Cumhurbaşkanı koalisyon arayışını hep sürdürecek, bu arayış sonuçsuz kalır ise kararnameler ile ülkeyi yönetmeye çalışacak ya da önünde seçimden başka bir yol kalmayacaktır. Ayrıca dünyada çok başarılı koalisyon hükümetleri de vardır.
- Getirilmek istenen sistemde CB kimseye danışmadan, istişare etmeden devleti baştan yapılandırabilecek, bürokratları kendisi atayacak, atama niteliklerini, ölçütlerini belirleyebilecek, liyakat ortadan kalkacak ve bunu hiçbir denetim olmadan yapabilecektir. Bu da devletin; siyasallaşmasına, tüm vatandaşlara eşit mesafede durabilmenin önüne geçecek.
- Getirilmek istenen sistemin daha fazla demokratik olduğu söylenmesine rağmen 12 Eylül yönetiminin getirdiği seçim barajı konusu hiçbir surette ele alınmamıştır.
- Getirilmek istenen sistemde bir kişi hem Cumhurbaşkanı hem de parti başkanı olacaktır. Bu son derece sakıncalı bir durumdur, parti devletine götürür. Böyle bir Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olabilmesi mümkün değildir ama tarafsız olmak için namus ve şerefi üzerine yemin edecektir. Bu durum yeni Anayasa değişikliğinin yeterince tartışılmadığını, istişare edilmediğini göstermektedir.
- Getirilmek istenen sistemde Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesinin 15 üyesinden 12 sini, HSK (Yükseği çıkartılıyor) 13 üyesinin 6 sını tek başına, kalan 7 üyeyi de partisinin belirlediği adaylar içerisinden seçecek. Böylece güçler ayrılığının önemli bir boyutu olan yargı bağımsızlığı olumsuz şekilde etkilenecektir. Ayrıca; idari yargının en üst mahkemesi olan Danıştay’ın görev alanı da esaslı şekilde daraltılmaktadır. Danıştay’ın Tüzük tasarılarını inceleme görevi sona erdirilmekte, Cumhurbaşkanı kararnamelerini de inceleyemeyecektir. Yani Danıştay yeni anayasa önerisinin büyük yitirenidir.
- Getirilmek istenen sistemde özerkliğin ve federasyonun önü açılmaktadır. Yeni teklifin 16. Maddesi ki anlayabilene ve açıklayabilene aşk olsun tam bir tuzak niteliğindedir. Cumhurbaşkanı’na bu madde ile istediği bölgelerde özerklik ve federasyon kurma yetkisi verilmektedir. Özerlik ve federasyon bölünme riskini de beraberinde getirecektir.
- Getirilmek istenen sistemin hızlı kararlar getireceği ve ülkemizi uçuracağı iddia edilmektedir. Son yıllarda torba yasalar ile çok hızlı kararlar verilmiştir. Buna rağmen ülkenin uçtuğu da mevcut sistemin yavaşlığı da söylenemez.
- Getirilmek istenen sistemin ülkemize özellikle yabancı yatırımcıyı çekme ihtimali belirsizlikler nedeniyle çok zayıftır. Çünkü güven duyulurluğu azalacaktır. Dünyanın en zengin olan ülkelerinin parlamenter sistem ile idare edildiği unutulmamalıdır.
- Getirilmek istenen sistemin teröre çare olacağı söylenmekte, ancak bu konuda ne yarar getireceği açıklanamamaktadır. Tüm yetkiler hükümetin elinde iken ve bu konuda muhalefetin geniş bir desteği varken getirilen yararlı düzenlemelerin önünün tıkadığı söylenemez.
- Getirilmek istenen sistemde seçimler 5 yılda bir yapılacak, mecliste çoğunluğu elde eden CB 5 yıl boyunca hiçbir denetim olmadan ülkeyi yönetebilecektir. Hâlbuki CB ve meclis seçimlerinin farklı dönemlerde, zamanlarda yapılması halkın başarısız bulduğu Cumhurbaşkanı’nı durdurma olanağına sahip olabilmesi anlamına geliyor.
- Gelişmiş ülkelerin sistemlerine bakıldığında en önemli unsurun ortak akıl, toplumsal uzlaşma, bağımsız, güçlü bir yargı ve yasama, katı bir güçler ayrılığı, sağlıklı bir denge denetim işleyişi, bağımsız ve güvenilir bir basın, şiddet içermediği ve diğerlerinin özgürlüklerini kısıtlamadığı sürece bireyin özgürlüklerine saygı unsurlarının olduğu görülmektedir.
- Mevcut Anayasamızın vesayetçi bir anayasa olduğu söylenmektedir. Ancak; bu anayasanın 1982 den sonra 89 maddesinin değiştirilmiş bulunmaktadır. İçinde bazı kırıntıları olmakla beraber tümüyle bir darbe anayasası olduğunu söylemek mümkün değildir.
- Anayasadan sıkıyönetim maddeleri kaldırılıyor ancak; sıkıyönetimin gerektirecek hallerin büyük bir kısmı OHAL uygulamasının içine taşınıyor. Bu yetkiyi de meclis adına Cumhurbaşkanı kullanılabiliyor.
- Ayrıca,
- Cumhurbaşkanı’nın temsil görevi bulunmakla birlikte yaratılan fiili durum nedeniyle bu teklifin hazırlandığı açıktır.
- Öneri geniş bir toplumsal uzlaşı ile hazırlanmamıştır.
- Yasamanın tek yetkilisinin meclis olduğunun ifade edilmesi de doğru değildir, aslında getirilmek istenen sistemde CB hem yasamanın hem de yürütmenin gücünü elinde bulunduracaktır.
- Yetkilerin tek elde toplandığı ülkelerde Cumhuriyet’ten ve demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Yeni anayasada bunun önünü kesecek önlemler yeterli görülmemektedir.
ŞİMDİLİK SÖZ BİZİM, KARAR BİZİM!!!