Olaylar yorumlanırken halk, vatandaş, ülke ve dünya kamuoyu bazı şeyleri bilmesin, gizli kalsın ya da hedef saptırmak istenirse, hemen etkisi en az, küçük, sıradan bir sebep öne çıkarılır ve olayların bütününü açıklıyormuş gibi gösterilir.
İlgi başka noktaya yöneltilir.
Yani “cambaza bak.”
Bu suçunu gizleme ve saklama, kendini aklama amacıyla, hedef saptırma, kamuoyunu yanıltma yöntemidir.
Her olayın, geçmişten kaynaklanan büyük bir sebepler birikimi ve sorumluları vardır.
Sebeplerin bir kısmı baskın olabilir ama olayın olmasını tek başlarına gerçekleştiremezler.
Tarihten örnek verecek olursak; Şeyh Sait isyanını çıkaran, Şeyh Sait de yargılanırken, “Şeriatı” geri getirmek dışında hiçbir amacı olmadığını söylemiştir. Yalnız yakalananların üzerindeki belgelerden, Kürt kimliğinin ve İngilizlerin açık desteği olduğu ortaya çıkmıştır.
Bu sebeple;
Olayların sebepleri araştırılırken sonuçlarına bakılmalı, sonuçlarından yararlanılmalıdır. Sonucundan kim yarar görmüş, yararlanmış ona bakmak, onu önemsemek gerekir.
En önemlisi:
Yanılmamak, gerçeğe ve doğruya ulaşmak, gerçek sorumlu ve suçluyu bulmak için:
Düşünmek, aklı, bilimi kullanmak ve sorgulamak gerekir.
Adaletli, bağımsız – yansız, vicdanlı, içten ve doğru kimse olmak gerekir.
Yalan söylemekten, iftira atmaktan korkmak gerekir.
Aldanmamak, oyuna gelmemek gerekir.
İşin ehli, liyakatli olmak gerekir.
Kul hakkından, vebalden, elbette ve tabi ki Allah’tan korkmak gerekir.
Eğer,
Eğer Ashab-ı Kiram bir olay karşısında: Hz. Peygambere: ‘’Bu söylediğiniz bir vahiy mi, yoksa sizin düşünceniz midir?’’ diye sorabildiyse, biz de bugünkü kurum kuruluş, kişi, yönetici ve düşünceleri çok çok daha fazla sorgulayabilmeli, sorgulamalıyız.
Evet,
Sorgulamalıyız, bu ister cemaat, parti, dernek, birlik olsun, siyasi iktidar, muhalefet olsun, yasal veya yasa dışı olsun…
Başındakiler,
Başındakiler ister lider, önder, genel başkan, başkan olsun, şeyh, hoca, imam, efendi olsun, müdür, komutan, paşa olsun, milletvekili, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olsun… Sorgulamalıyız.
Sorgulamak,
Gerçeğe, doğruya ulaşmak, bilmek için sorgulamak ve doğruya doğru, eğriye eğri demek, dinin, Allah’ın, Kutsal Kitabımız Kur’an-ı Kerim’in bizzat isteğidir.
Güzeli, iyiyi ve doğruyu bulabilmek için sorgulamak, inancımızın gereğidir.
Acaba,
Acaba; cemaat, parti, dernek liderleri, başkanları, şeyhleri, hocaları, imamları, efendileri, komutanları, paşaları, milletvekili, bakan, başbakan ve cumhurbaşkanları, Hz. Peygamberden daha yüksek bir manevi makamda mıdırlar ki yaptıkları işleri, çalışmaları, uygulamaları, düşünceleri sorgulanamamakta ve tam tabi olunmaktadır? Onlar insan değil mi? Kişi yanlış, kötü olamaz mı, hata yapamaz mı?
Körü körüne biat Müslümanlıkta yoktur.
Gelin ilkemiz: “Bilim, Akıl, Özgür Düşünce, Özgür İrade, Özgür Bireyler olsun.”
“Gayemiz; hep güzel, iyi ve doğru işler yapmak” olsun.
“Adaletli, bağımsız – yansız, vicdanlı, içten ve doğru kişiler” olalım.
İşte yüce buyruk:
“Hakkında ilim sahibi olmadığın şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve gönlün hepsi bundan sorumlu tutulacaktır.” (İsra suresi/36)